"Bahçeli’nin tokalaşma ile başladığı sanılan fakat APO’nun aylarca Kandil ve Rojava ile görüşmesini örgütleyen devletin bir projesi mevcut. ‘Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü’ misali Bahçeli’ye verilen bu görevi analiz ettiğimizde, bu adımın, APO’nun desteklediği BOP projesinden bağımsız olmadığını görüyoruz."

Bazı şeylerin adını koymak gerekir sanırım. Özellikle de söz konusu olan, milyonlarca insanın geleceği söz konusuyla bunu yapmak zorundayız. Ne yazık ki Kürdlerin kendi kaderini kendilerinin belirlemesi için yola çıkan A. Öcalan, birçok anti Marxist uygulama ve yanlış taktiklerine rağmen, Kürdlerin Türkiye’deki birliğini sağlamıştı. Yakalandığı tarih itibariyle ne acıdır ki ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesinde yer alması için bir baskının içinde gözüküyor.

Bahçeli’nin tokalaşma ile başladığı sanılan fakat APO’nun aylarca Kandil ve Rojava ile görüşmesini örgütleyen devletin bir projesi mevcut. ‘Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü’ misali Bahçeli’ye verilen bu görevi analiz ettiğimizde, bu adımın, APO’nun desteklediği BOP projesinden bağımsız olmadığını görüyoruz. Yani:

A. 1990’lı yıllarda ileri sürülen bir iddiaya göre: Şam’da CIA ve MOSSAD ajanlarıyla buluşan APO’nun, onların ‘bölgede ortak hareket edelim’ yönündeki tekliflerini kabul etmediği belirtilmişti. Kısa bir zaman sonra da Suriye’den çıkması için düğmeye basılması bu iddianın boş olmadığını bize gösterdi? 1999 yılında ABD tarafından yakalanıp Türkiye’ye teslim edildi.

B.  2005 yılında dönemin Başbakanı Ecevit yaptığı bir açıklamada "Öcalan'ı ABD bize neden teslim etti halen anlamış değilim" diyerek, ABD’nin siyasi stratejilerinden ne kadar habersiz olduğunu göstermişti.

C. Öcalan, SSCB’nin yıkılmasından sonra, sosyalist ve Marxist anlayıştan tümüyle kopmuştu.

D. Devrimci değerlerden kopuşunu ise, yakalandığın da ABD ve Türk yetkililerine verdiği ifadelerden anlıyoruz zaten! Ben sadece şu ifadesini buraya alacağım: “ Devlet bana hizmet imkânı versin, inanılmaz girişimler ortaya çıkacak”. Evet, gördüğüm kadarıyla bu ‘hizmet imkânı’ verilmiş gözüküyor!

Öcalan, yakalandıktan sonra Kürd ulusal mücadelesini, Devrimci çizgiden(ki birçok eylemlerinin, örgüt içi ve dışı uygulamalarının, devrimci değerlerler ile uzaktan yakından ilgisi yoktu zaten), emperyalistlerin Çoklu Üniter Devlet Projesine, Demokratik Ulus adı altında yönlendirmeye başlamıştı bile. Bunun için de iki örnek vermek istiyorum:

1. 2012 yılında Özgür Gündem Gazetesi'ndeki bir makalesinde şunları söylediğini okuyoruz:

“ BOP Politikalarına uygun, Demokratik Modernite dönemi:

… üç büyük tek tanrılı dinden her türlü farklı dil, etnisite ve siyasal oluşumlardan müteşekkil bir büyük bölge milleti yani Ortadoğu ulusu bile oluşturulabilir” Bu, ABD ve F. Gülen’in dünya çapında yürüttükleri Yeşil Kuşak kuramın kendisiydi halbuki.   

2. 2009 yılında basılan KAPİTALİST UYGARLIK adlı kitap, APO’nun devrimci kamptan ABD Projesine geçtiğinin bir belgesi gibidir. Bu konuda sadece bir alıntıyla yetineceğim.

“ Bu anlamda Kapitalist Modernite umut çağı olarak yorumlanabilir” ( Adı geçen kitap, sf.18) Kapitalist modernite yani Aydınlanma, burjuvazinin 1800’lerde terk ettiği burjuva devrimi demektir. Bunu artık burjuvazi değil, proletarya sürdürüyor ama APO’nun proletaryayı ret ettiğini kitaplarından okuyoruz.

DEM temsilcilerinin APO’nun görüşü olarak kamuoyuna açıkladıkları öneriler ise, yukarıdaki tespitlerimizi kanıtlayan bir belge sadece.

Bu yedi (7) madde kısaca şöyle:

1-     Türk-Kürd kardeşliği. Türkiye Devletinin ağzında sakız olmuş bir deyim.

2-     Sürece tüm siyasi çevreler katılacak ve zemin TMMM olacak. Sanırım bu da kendi projelerine muhalif kesimleri de katmayı planlayan ABD önerisi.

3-     Gazze ve Suriye’de yaşanan dış müdahalelerin yarattığı sorunların, muhalefetin katkı ve önerilerine ihtiyaç varmış. Sanırım bu madde ile AKP iktidarı, ABD, İsrail ve muhalefete Öcalan aracılığıyla mesaj vermek istemiş.

4-     Bahçeli ve Erdoğan’ın yeni paradigmasına APO destek verecekmiş. Sanırım burada her şey ortada: Gericilerle çalışmayı esas alan ABD’nin bölge projesi.

5-     APO sürece yani Bahçeli ve Erdoğan’ın yeni Paradigmasına pozitif adımı atacakmış. Bu madde sanırım halkın hayır demesinden korkmanın bir ifadesi..

6-     Bütün bu çabalar, hem ülkeyi kalkındıracak hem de ülkenin demokratik dönüşümünü sağlayacakmış. APO, faşist ve gerici unsurlarla demokratik bir dönüşümün olmayacağını hala anlamamış veya kendisini buna mecbur hissediyor olabilir.

7-     Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devri olacakmış. Yani Rojava’ya saldırı, Kürdlere baskı-işkence ve hapis, belediyelere kayyum, öldürme vs. olmayacakmış! İyi de önce bu olumlu adımları bir görsek de sonra bu paradigmayı desteklesek daha iyi olmaz mı? 

İsterseniz bölgede barış-özgürlük veya barış olacak mı bakalım!

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK

Bahçeli ve Erdoğan’ın bugüne kadar Kürd ulusuyla ilgili olumlu bir çözüm önerisini gördünüz mü? Cevap hayır olduğuna göre: o zaman bu yeni Paradigma ne olabilir buna bakalım.  

Bunun içsel ve dışsal dayanakları olduğunu görüyoruz. İçsel nedenini çocuklar bile biliyor artık: PKK ve Rojava’nın silah bırakmasını APO vasıtasıyla sağlayan(ki bu hedefe ulaşamayabilirler de) RTE’yi, Anayasa değişikliği ile yeniden başkan yapmak. Ülkenin biraz daha soyulması ve İslamileştirilmesini amaçlamak! APO işte Kürd halkını, farkında veya değil bu paradigmanın peşine takmaya çalışıyor. Tabii büyük bir heyecanla da Trump bekleniyor. Şimdi de bu paradigmanın dışsal dayanağına bir göz atalım:

Komünist hareketin yenildiği ve gerilediği bu dönemde ki boşluğu, emperyalistler iyi değerlendirerek, Kürd ulusunu değişik komplo-algı ve reformcu adımlarla kontrolleri altına almış gözüküyor. Bugün ulusların önünde iki temel alternatif bulunuyor. Biri Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı ilkesini içeren demokratik uluslaşma(ki bir güce dayanmıyor), diğeri de Tekçi ve Çoklu Üniter adlı iki antidemokratik devlet projesi. Türkiye Tekçi Ulus, İngiltere ve ABD’de de Çoklu Ulus projesinin lideridir. BOP için uygulanan bu anti demokratik politikalar, Kürd ulusunu uysallaştırma ve uyumlu hale getirilmesinde kullanılmaktadır. Yani Türiye’nin faşist devlet baskıları Kürd ulusunu canından bezdirdiği bir anda, imdada ABD ve müttefikleri girmektedir. Kürdlere kol kanat olup onları bu tehlikeden koruyan kahraman rolündedirler. Zamanında IŞİD’i yaratan ABD’nin, Suriye’de Kürdler tam yenilecekken devreye girip taraf değiştirmesi nedendir acaba? Türkiye ile Stratejik ortaklığı olan, dahası her dediğini ve istediğini ikiletmeden yaptıran ABD, neden Türkiye’nin ROJAVA saldırılarını kökünden halledemiyor dersiniz? Çünkü saldırıları organize ve koordine eden ABD de ondan! Amaç belli: saldırılar sonucu Kürdlerin kendisine sığınması gerekiyor! Bu nedenle saldırı şart! Bunlar, aptalca oyunlar ama geniş kesimler tarafından emperyalist sistemin işleyişinin anlaşıldığını sanmıyorum. İşte gelinen noktada; Türkiye Kürdlere ölümü gösteren, ABD’de de ölümden Kürdleri kurtarıp onları sıtmaya razı edendir.

ALTERNATİFİ OLMAYANLAR SUSSUN!

Sanırım bu süreçte Kürd halkını ilgilendiren tek şey: sadece çözüm! Acıyı, zalimler karşısında tıpkı kadınlar, ötekileştirilenler, Aleviler, komünistler, engelliler, yaşlılar gibi yaşayan onlar. Eğer onları bu acılardan kurtaracak bir formülünüz yoksa haklı olarak sizi dinleyemeyeceklerdir. Ağızlarına bir parmak bal çalınmasından bıkmış durumdalar. RTE’nin birinci çözüm süreci veya CHP’nin havanda su döven önerileri ve ‘devrimci’ örgütlerin boş konuşmaları gibi! 

Biz komünistlerin de Kürd ulusu için somut bir çözüm önerisi yok! Peki, kimin var? Emperyalistlerin Çoklu Üniter Devlet Projesi işte cazip ve bulunmaz bir alternatif olarak sunulmuş bulunuyor. Yıllarca dile getirdiğim bu proje, karşı devrimci ve sonuç olarak antidemokratik olmasına rağmen, Türkiye’nin uyguladığı Tekçi Üniter Devlet projesiyle kıyaslandığında Kürd halkı için oldukça cazip. Fakat bu projenin G. Afrika ve Barzani örneğiyle içler acısı olduğunu da not etmeliyim. Bunun için emperyalistler veya onlarla çalışanların verdiği örnek: İngiltere’de ki İngiliz egemen sınıfın yönetiminde Galler-İskoç ve İrlandalılar ile olan devlet yapısıdır. Fakat bölgemizde bir sorun var! Şimdi de kısaca ona değinelim.

TÜRK GURURU VE ŞUURU!

Sorun, ülkemizdeki geleneksel ırkçı ve tekçi devlet anlayışından kaynaklanıyor. 1915 katliamını ve Kürdler ve diğer uluslara yönelik şiddeti ret eden veya bu konuda özür dileyen bir devlet aklı olmadığı için, Bahçeli ve Erdoğan’ın paradigması, kurdun takındığı kuzu postuna benziyor. Siz bu güne kadar bu liderlerin ağzından, Kürd halkı için yasal bir güvence, anadilde eğitim vb. sayısız ulusal haklarından bir tanesini duydunuz mu? Duyamazsınız! Çünkü Türkiye devlet yapılanması Çoklu Üniter Devlet biçimine(Yani tam veya kısmi özerk yönetime) dahi evet diyecek hiçbir birikime ve kültüre sahip değil! Çünkü devletin gizli Kırmızı Anayasası ve ona bağlı olarak inşa edilmiş olan kurumları mevcut. Bunlar lağvedilmeden Kürd sorunu başta olmak üzere hiçbir demokratik adım atılamaz.

Bu nedenlerle; Bahçeli ve Erdoğan’ın paradigması yani çözüm projeleri, ABD ve İngiltere’nin Çoklu Üniter devlet projesiyle birleşebilirse ancak o zaman anti demokratik de olsa bir çözüm yaratabilecektir. Bunun için de somut olarak; 1- Kırmızı Anayasanın kaldırıldığı deklare edilecek, 2-Kürd ulusunun yasal güvencesi dâhil tüm haklarının onlara verileceği kamuoyuna açıklamalıdır. Bu güvenceyi sağlamayanlar ve onları oyalayan BAYLAR bilsin ki; s……… bir kulağının arkası kan Kürd halkının, sizi şoke edeceğinden emin olabilirsiniz!  

Gerisi lafı güzaftır!