İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından Türkiye'de başlayan kitlesel protestolar dünya medyası tarafından yakından takp edilmektedir.

AKP hükümeti sınırsız güç arayışında ve Erdoğan'ın ömür boyu başkan olmasının önünü açmanın yollarını aranıyor. Bu amaçla muhalefetin parçalanmasına çalışılıyor. İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi ve hapse atılmasıyla süreç yeni bir boyuta ulaştı. Ancak iktidar ne yaparsa yapsın toplum nezdinde meşruiyetini yitirmiştir.

Çoğunluğunu üniversiteli gençlerden oluşan vatandaşları sokağa döken sadece belediye başkanının tutuklanması mı? Sorulması gereken temel soru bu..

Türkiye'de ekonomik kriz başka bir boyuta ulaşmış, yoksuldan zengine doğru bir yeniden bölüşüm gerçekleşirken, ülkenin tüm kaynakları iktidar çevreleri tarafından talan edilmiştir. En büyük yolsuzlukların yaşandığı bu dönemde işçiler, çiftçiler, emekliler ve başta gençler olmak üzere tüm emekçiler gelecek umutlarını kaybetmiştir. Bir avuç insanın zenginliği toplumsal eşitsizliği derinleştirmiştir. İşte tam da bu noktada AKP ve MHP toplumun çoğunluğunun desteğini kaybetmiştir. İktidar bloğu şimdi Ortadoğu'da ABD'nin desteğini alarak ve içeride muhalefeti devre dışı bırakarak yeni bir iktidar oyunu oynamaya çalışıyor.

Henüz 20'sini bile doldurmamış gençlerin gözlerindeki umudu ve 70'ini aşmış, bastonuyla bile direnmeye kararlı insanların iradesini görüyoruz. Sokaklardaki bu çeşitlilik ülkenin karanlığa hapsolmayacağının en büyük göstergesi. Burjuva siyasetinden ve geleneksel muhalefetten dışlanan başta gençler olmak üzere tüm emekçiler geleceklerine sahip çıkmak için sokaklara çıkıyor. Bu, gençliğin barikatlara çıkarak burjuva parlamenter muhalefetin sınırlarını aştığı yeni bir başlangıçtır. Parlamentonun, anayasanın ve hukukun tamamen ortadan kaldırıldığı, seçimlerin bile gösteriye dönüştüğü böyle bir rejim karşısında bu direniş, halk içinde örgütlü mücadeleye dayalı birleşik bir direniş geliştirme çağrısıdır.

Sendikalar, Sol ve diğer sosyalist partiler işçi sınıfının taleplerini sokaklara taşıyabilecek mi? Bundan sonra da Türkiye'de siyasal bir dinamizm yaşanacak mı? Yoksa geçici sokak gösterisi olarak mı kalacak? Bunu süreç gösterecek.

Parlamento ve seçimlerle sınırlı bir muhalefetin artık yeterli olmadığı açıktır. İşçi sınıfının taleplerini sokaklara taşımak için bu mücadeleyi üniversitelerden işyerlerine, mahallelerden meydanlara taşımak ve birleşik bir güç haline getirmek gerekiyor. Sendikalar ve sol partiler, kendilerini dar yasal mücadelelerle sınırlamayıp daha geniş toplumsal muhalefetle birleşerek etkili bir çıkış yolu yaratabilirler. İşçi sınıfının örgütlü mücadelesi, günü geldiğinde belirleyici bir rol oynayabilir.

AKP hükümeti toplumdaki direnişi engellemek için her yola başvuruyor. İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından gelişen protesto dalgası hükümetin hesaplayabileceği bir şey değildi. Hükümet, sadece toplanma hakkını kullanan bu kalabalıkları sindiremeyeceğinin farkında ve bu nedenle ev aramaları, gözaltılar ve tutuklamalar yoluyla korku yaymaya çalışıyor. Bu İslamcı-faşist rejim ancak güçlü bir sokak muhalefetinin önderlik edeceği bir mücadele ile yenilgiye uğratılabilir.