Almanya son günlerde aşırı sağcı ve popülist parti AfD'nin (Almanya için Alternatif Partisi) yükselişini tartışıyor. Gündemi bir yandan AfD'nin katıldığı milyonlarca göçmeni sınır dışı etme planlarının tartışıldığı gizli toplantının su yüzüne çıkması, öte yandan ise AKP'nin lobi organizasyonu olan derneklere yakın kişilerin oluşturduğu DAVA partisinin kurulması oluşturdu.
Göçmen ve yabancı karşıtı neo-faşist parti AfD'nin gizli planının ortaya çıkması sonucu Almanya'nın hemen hemen her kentinde mevcut siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının da çağrısıyla sağ radikalizme ve ırkçılığa karşı milyonlarca kişi sokaklara döküldü.
Burada sorulması gereken asıl soru Almanya'da aşırı sağın neden yükseldiği ve toplumsal çekim merkezine nasıl dönüştüğüdür. Aşırı sağın yükselmesindeki temel neden kontrolsüz göçün beraberinde getirdiği ekonomik, kültürel, politik ve toplumsal uyum sorunu oluşturmasıdır. Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası ülkede ekonomik sorunların giderek öne çıkması beraberinde hem güvenlik krizine yol açmış hem de hayat pahalılığının getirdiği sorunlar milliyetçi refleksleri ön plana çıkarmıştır. Mevcut siyasi partilerin neo-liberal politikalar izlemesi, Alman solunun kendi içerisindeki mevcut krizi ve sorunlara çözüm bulmada tıkanması, Alman halkının ülkenin doğusunda olduğu gibi batısındaki büyük metropollerde de aşırı sağcı partinin oylarını artırmasına neden olmuştur.
Dünya tarihinde örneklere baktığımızda milliyetçi hareketlerin yükselmesindeki temel nedenlerden birinin artan ekonomik krizin etmen olduğunu görürüz. Yaşadığımız Almanya'da da Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ardından Moskova yönetimini hedef alan yaptırımlar, enerji krizi, bir sanayi ülkesi olan Almanya'da orta tabakanın alım gücünün azalması, gıda fiatlarının artması, tahıl krizi gibi, sorunlar Almanya'da aşırı milliyetçi radikalizm reflekslerini daha da güçlendirmiştir.
Türkiye'de olduğu gibi Almanya'da da parlamentoda siyasi partileri aynılaşması, birbirlerine benzer politikalar üretmeleri, sokak muhalefetinin, sendikaların ve işçi örgütlenmelerinin zayıflığı, sistemi sorgulayan bir kesimin dahi AfD'ye yönelmelerini beraberinde getirmiştir.
Her ne kadar gücünü göçmen karşıtlığı ve milliyetçilik refleksinden alsa da neo-faşist parti AfD'nin yaslandığı çevre yine sermaye çevresidir. Sonuçta savaşa ve silahlanmaya karşı olmayan AfD aynı zaman da güçlü bir NATO'dan, silahlanmadan ve Alman ordusunun güçlendirilmesinden yanadır. Bu anlamda liberal parti FDP ile hemen hemen aynı politikaları izlemeye çalışan AfD, aynı zamanda emekçi, emekli ve işçi kesiminin de tam karşısında duran bir parti olmuştur.
DAVA PARTİSİ ALMANYA'DA ZEMİN BULUR MU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'nin yurtdışı lobi örgütüne yakın isimlerin (UID) oluşturduğu DAVA partisinin kurulması Almanya gündemine oturmuş durumda. DAVA aynı zamanda Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine katılmaya da çalışıyor. Kurucuları arasında Hamburg'dan tanıdığımız Milli Görüş kökenli ve 2010'lu yıllarda faaliyetleri yasaklanan İHH eski Başkanı Dr. Mustafa Yoldaş da bulunyuor. Yoldaş aynı zaman da DAVA'nın AP milletvekili adayları arasında. Hatırlanacağı üzere Alman polisi 2010 yılında Hamburg, Hessen ve Kuzey Ren Vestfalya eyaletlerindeki İHH bürolarında arama yaptı. Operasyonlarda, çok sayıda bilgi ve belgeye el konuldu. Kuruluşun internet sitesi de bloke edilirken, derneğin isminin ve logosunun kullanılması da yasaklandı. Böylece bu kuruluşun devamı niteliğinde bir dernek kurulması da yasaklanmış oldu. İddialara göre teşkilat bağışçılarının iyi niyetini suistimal ederek aşırı İslamcı Hamas’a 6.6 milyon euro’luk mali destekte bulundu. Alman istihbaratına göre bağışların büyük bir kısmı, Milli Görüş camilerinde toplandı.
DAVA oluşumunun Alman medyasında yer almasının ardından Alman siyasetçilerden de tepkiler geldi.
Yeşiller partisinden Türkiye kökenli Almanya Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir, yaptığı açıklamada, “Burada seçimlere katılan Erdoğan uzantısı bir siyasi parti ihtiyacımız olan son şey” dedi.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU)-Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ittifakından olan eski sağlık bakanı Jens Spahn (CDU/CSU) ise “Erdoğan-AKP'nin Almanya'daki bir uzantısı, ülkedeki bir başka aşırı parti olacaktır” ifadelerini kullandı.
Göç ve güvenlik konularında uzman olan CDU/CSU’lu Christoph de Vries de “Türk-İslamcı bir parti” olarak tanımladığı DAVA ile Erdoğan’ın “DİTİB’in yanı sıra başka bir araca daha sahip olduğunu” ve “güvenlik birimlerinin bu partiyi izlemesi gerektiğini” söyledi.
Alman medyasında uzmanlar parti kurucuların Cumhurbaşkanı Erdoğan ile doğrudan teması, yurtdışı lobi kuruluşlarının içinde olmaları nedeniyle Erdoğan'ın Alman siyasetine müdahala etmek için mi yeni bir partinin kurulduğunu sorguluyor. DAVA'nın Avrupa Parlamentosu seçimlere katılabilmesi için 4 bin imza toplamaları gerekiyor. Burada yine Ankara siyasetine doğrudan bağlı olan Diyanet'e (DİTİB) bağı camilerin DAVA ile olan organik ilişkisinin de sorgulanması gerekiyor.
DAVA'ya benzer bir parti olan BİG ( Yenilik ve Adalet Partisi) Almanya'da 2010 yılında kurulmuş ancak beklenilen ilgiyi görmemişti. Daha önce yapılan seçimlerde BİG 17 bin 445 oy almıştı.
DAVA Partisi önümüzdeki süreçte de AP seçimlerine kadar Almanya'da gündemi oluşturacağa benziyor.