2022 yılını tamamlamaya bir gün kala Türkiye'nin bu yılı nasıl geçirdiğini özetleyelim.
Türkiye Doğu ile Batı'nın (Şark ve Garp) baskı ve savaş arasında jeopolitik arabuluculuk görevini yerine getirdi.
Enflasyonun yüzde 80'in üzerinde olduğu bir ortamda, 2022'de Türkiye'de pek çok ailenin gündelik hayatını ekmek mücadelesi belirledi. Gıda ve benzin fiyatları son zamanlarda bir önceki yıla göre iki kat arttı. Yılın başında fiyatlardaki artış nedeniyle ülke çapında hâlâ spontane grevler ve protestolar gerçekleşti, ancak sendikalar tarafından büyük kitlesel bir seferberlik olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki İslamcı AKP ve faşist MHP'den oluşan iktidar ittifakının oy oranındaki düşüşe rağmen hâlâ iktidarda kaldığı ve iktidar mevcudiyetini sıkılaştırmak, ekonomik krizden çıkmak amacıyla çıkış yolları arayışına girdi.
Ukrayna'daki savaş göz önüne alındığında, Erdoğan stratejik ortak olarak NATO ile Rusya arasında taktik manevra yaptı. Ankara hükümeti bir yandan Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını kınadı ve Kiev'e insansız hava araçları tedarik etti. Öte yandan Ankara, Rusya'dan enerji ithalatına bağımlı olduğu düşünüldüğünde Türkiye ekonomisi için de ölüm çanı olacak olan Rusya'ya karşı yürütülen ekonomik savaşa katılmayı reddetti. Bunun yerine Türkiye, Rusya'dan düşük fiyatlarla petrol ve kömür ithalatını büyük ölçüde artırdı ve ülke aynı zamanda Rus gazının ana merkezi olmaya hazırlanıyor.
Rusya ile Mart ayı sonunda Türkiye'nin himayesinde İstanbul'da gerçekleştirilen barış görüşmeleri Ukrayna tarafı tarafından kesildi. Öte yandan, Rusya ve Ukrayna tahıllarının ihracatı için Karadeniz'de bir koridor açılması konusunda Ankara'nın aracılık ettiği müzakereler başarılı oldu.
Seçim yılı 2023
Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılmasına izin vermeyi reddederek, sözkonusu bu İskandinav ülkelerini sürgündeki Kürt gruplara yönelik "terörle mücadele yasalarını" sıkılaştırmaya zorladı. Eylül ayında Türkiye Cumhurbaşkanı, ülkesinin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (SCO) katılmak istediğini açıkladı. Bu niyet beyanının Türkiye'yi Batı'dan daha bağımsız hale getirmeyi mi amaçladığı yoksa bir Batılı denizaltının ŞİÖ'ye sokmayı mı amaçladığı şimdilik belirsizliğini koruyor.
Yurt içinde Türkiye şimdiden 2023'e hazırlanıyor. Çünkü Cumhuriyetin kuruluşunun 'sembolik' 100. yılında milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor. Devlet aygıtının içindeki ve dışındaki köklü faşist yapılar göz önüne alındığında, tek adam diktatörlüğü altındaki güçsüz parlamento muhalefeti, Erdoğan'ın sandıkta devrileceğine dair hatalı bir umut besliyor.
AKP ve MHP'nin iktidar ittifakı, sosyal-demokrat CHP, MHP'den ayrılan İyi ve dört küçük sağcı ve dindar partiden oluşan bir muhalefet bloğuyla karşı karşıya. Bu ittifak henüz bir aday göstermemiş olsa da, hükümetin yanında yer alan yargı, Aralık ayında Erdoğan'ın en umut verici rakibine karşı şimdiden bir saldırı başlattı. 2019 yılında bir mahkeme, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na “seçim komisyonu üyelerine hakaret” suçundan iki yıl yedi ay hapis ve siyasi faaliyet yasağı cezası verdi. Yargıtay'ın kararı onaylaması halinde İmamoğlu hem görevden alınacak hem de aday olmasına izin verilmeyecek.
Eylül ayında parlamento dışı mücadelelere de dayanan ve HDP ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) gibi sosyalist partileri içeren üçüncü bir kutup “Emek ve Özgürlük İttifakı” oluşturuldu. Kamu görevlilerinin devam eden tutuklulukları nedeniyle zayıf düşen ve Anayasa Mahkemesi tarafından dava konusu olan HDP'nin kamuoyu yoklamalarında, en azından bu ittifak çerçevesinde yüzde on barajını aşabileceğine inanılıyor. Kürt seçmenlerin de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belirleyici olacağı düşünülüyor.
TAKSİM TERÖR SALDIRISI
İstanbul'da 13 Kasım günü bir yaya bölgesinde meydana gelen bombalı saldırıda yoldan geçen altı kişinin ölmesi ve 80'den fazla kişinin yaralanmasının ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 'Suriyeli Kürt Halk Savunma Birlikleri'ni' (YPG) suçladı. Ancak saldırıdan kısa bir süre sonra "bombacı" olarak tutuklanan Suriyeli Arap bir kadının "İslam Devleti" (IŞİD) gibi İslamcı gruplarla bağlantısı olduğu ortaya çıktı.
KOBANİ HEDEFTE
Rusya ve ABD, Suriye'nin kuzeyinde kendi güçleri tarafından kontrol edilen hava sahasını bu saldırılar ve Rojava'nın sivil ve askeri temsilcilerinin yıl boyunca zaten önemli ölçüde genişlemiş olan insansız hava araçlarıyla öldürülmesini hedeflerken; Erdğan'a Suriyeli Kürt kasabası Kobani'ye (Ayn El-Arap) karşı yazdan beri duyurulan olası bir kara operasyonu için yeşil ışık yakılmadı. Bu arada AKP hükümeti istihbarat servisi aracılığıyla ve Rusya'nın teşvikiyle Şam'la ilişkileri normalleştirmeye hazır olduğunun sinyallerini verdi. Suriye hükümeti ise Erdoğan'ın yakınlaşma planına şimdiye kadar şüpheyle yaklaştı.
Türkiye'de Lozan Barış Antlaşması'nın 1923'te imzalanmasından yüz yıl sonra sonra ereceği yönündeki söylentiler devam ederken, Erdoğan Aralık ayında Yunan adalarına yönelik açıkça dile getirdiği toprak iddialarına Atina'ya füze fırlatabileceği tehdidiyle ağırlık kazandırdı. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda AKP hükümetin, her zamanki gibi, gerilim ve kutuplaşma yoluyla milliyetçi seçmenleri kendi arkasında toplamak için iç baskıya ve dış saldırganlığa başvuracağı tahmin ediliyor.