Genel grev; bir şehir, bölge ya da ülkede önemli bir topluluğun, genellikle işçi sınıfının, hak arama amacıyla toplu şekilde iş bırakmasıdır. Siyasi, ekonomik veya her ikisini birden içeren hedeflerle gerçekleştirilir. Tarih boyunca genel grevlerin  işçi hareketlerinde ve toplumsal değişimlerde önemli etkileri olmuştur. “Türkçe’de kullandığımız “grev” sözcüğünün kökeni, eskiden Paris’te belediye sarayının önündeki “Grève” meydanına dayanır. Bu meydan, Türkiye’de de olduğu gibi “amele pazarı” işlevi görmüş, iş arayan işsizler burada toplanmış, işçi arayanlar da bu meydana gelmişlerdir."

İlk Grevler ve Genel Grev Kavramının Ortaya Çıkışı

Genel grev, toplu iş bırakma eylemlerinin ilk örnekleriyle birlikte şekillenmeye başlar. Tarihteki ilk grev örneği, Antik Roma’da M.Ö. 494’te pleblerin (halk tabakası) patrisyenlere (aristokratlara) karşı iş bırakması olarak kabul edilir. Bu eylem, daha çok bir toplumsal başkaldırı niteliğindedir ve modern anlamda genel grevden ziyade bir direniştir. Çalışanların ağır işlerde çalışan kölelerden ziyade tarım ve zanaatla uğraşan işçilerden oluşması bu eylemin işçi eylemleri tarihine girmesine neden olur.

Genel grev kavramı ise Sanayi Devrimi ile birlikte, 18. ve 19. yüzyılda işçi sınıfının örgütlenmeye başlamasıyla ortaya çıkar. Yoğun sömürü koşullarına karşı Fabrikalarda ve Madenlerde toplu işgücünün önem kazanması, işçilerin hak arama yöntemlerini geliştirmesine yol açar. Grevler, başlangıçta yerel ve sektörel düzeyde kalsa da zamanla kapsamı geniş hâle gelir.. 

19. Yüzyıl: İlk Örgütlü Genel Grevler

Genel grevin ilk dikkat çekici örneklerinden biri, 1842’de İngiltere’de gerçekleşir. Çartist Hareketi sırasında, yaklaşık 500.000 işçi, ücret artışı ve 10 saatlik iş günü talebiyle iş bırakır. Bu grev, politik talepler içermese de geniş katılımla dikkat çeker ve işçi maaşlarında iyileşme sağlanır. Böylelikle genel grev bir mücadele aracı olarak potansiyelini gösterir. İşçi sınıfının üretimden gelen gücüne karşı hükümetlerin sermaye yanlısı tutumuysa yasal düzenlemelerle hep yasaklayıcı tarzda olmuştur.

19. yüzyılın sonlarına doğru genel grev fikri sosyalist ve anarşist düşünürler tarafından teorize edilir. Karl Marx ve Friedrich Engels, grevleri işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak görürken, anarşist düşünürler genel grevi kapitalist sistemi çökertecek bir araç olarak savunurlar. Şunu da unutmamak gerekir ki, ancak işçi sınıfının üretimden gelen gücünün kapitalist sisteme karşı bir siyasi programla kullanılması kesin sonuç verecek bir eylemlilik olabilir.

20. Yüzyıl: Genel Grevlerin Yükselişi

20.yüzyıl, genel grevlerin hem sayıca arttığı hem de etkisinin büyüdüğü bir dönem olur. 1905’te Rusya’da gerçekleşen genel grev, Çarlık rejimine karşı işçilerin ve köylülerin birleştiği bir eylem olarak tarihe geçer. Bu grev, 1905 Devrimi’nin fitilini ateşler ve politik değişimlere yol açar. Bu yüzyıl bir yandan devrimler çağı olarak anılacakken, ardından gelen iki büyük paylaşım savaşı, kurtuluşun reformlarla değil işçi sınıfının iktidarıyla, yani sosyalist bir yönetim şekliyle mümkün olduğunu insanlığa gösterecektir.

Birinci Dünya savaşının hemen ardından 1919’da Almanya’da, Spartaküs Ayaklanması sırasında genel grev ilan edilir. İşçiler, ekonomik taleplerin yanı sıra savaş sonrası politik düzeni değiştirmeyi amaçlar. Aynı yıl, Kanada’daki Winnipeg Genel Grevi, 35.000 işçinin katılımıyla Kuzey Amerika’da önemli bir genel grev örneği teşkil etmiştir.

20. yüzyılın en büyük genel grevlerinden biri ise 1968’de Fransa’da gerçekleşir. Dünyaya damga vuran 68 gençlik hareketi Fransa’da işçi sınıfıyla buluşmuştur. Mayıs 1968 olayları sırasında yaklaşık 11 milyon işçi, öğrenci protestolarına destek vererek iş bırakır. Bu grev, ülkedeki yaşamı felce uğratmış ve hükümetin reformlar yapmasını sağlamıştır.

Türkiye’de Genel Grev

Türkiye’de genel grev, hukuki olarak toplu iş sözleşmesi uyuşmazlıkları dışında yasaklanmış bir eylem türüdür. Ancak tarih boyunca fiili genel grevler yaşanmıştır. Osmanlı’da ilk grevler 19. yüzyılın ikinci yarısında görülür; 1863’te Zonguldak maden işçilerinin iş bırakması buna örnektir. II. Meşrutiyet sonrası, 1908’de grevler artmış ancak 1909’da çıkan Tatil-i Eşgal Kanunu ile grevlere kısıtlamalar getirilmiştir.

Cumhuriyet döneminde, 1963’te Kavel Kablo Fabrikası’ndaki 36 günlük grev, Türkiye’de grev ve toplu sözleşme hakkının yasallaşmasında dönüm noktası olacaktır. Yasal olmayan grev olarak tarihe geçen bu grev aslında 1961 anayasasında işçilere tanınan hakların kullanılmasında başlangıç olmuştur. Sınıf sendikacılığı ile kitle sendikacılığının örneğini oluşturan DİSK’in kuruluşu ve 1980 yılına kadar geçen süreçte birçok ilke imza atılır ve bu dönem işçi sınıfı için önemli bir tarihsel kesiti oluşturmaktadır. Tarihe geçen 15-16 Haziran eylemleri, kitlesel 1 Mayıs kutlamaları, faşizme ihtar eylemleri ve bir çok eylem-grevlerle dolu yoğun bir sürece tanıklık edilir.

12 Eylül 1980 darbesi sonrası ise kazanılan hakların savunulması için verilen mücadeleler ile geçer. 1989 bahar eylemleri ve ardından gerçekleşen seçimlerde Özal’ın ANAP’ı ikinci parti olmuş, halk neoliberal politikalara karşı olduğunu göstermiştir. 1991’de Türk-İş’in organize ettiği 3 Ocak Genel Grevi ise zamlara, maden kazalarına ve toplu sözleşme tıkanıklıklarına karşı gerçekleşmiştir.

AKP dönemi ise liberal politikaların siyasi islamcılarla birlikte hayata geçirileceği bir projeye dönüşür. Kamu kaynaklarının neredeyse bütünü özelleştirilirken Seydişehir - SEKA - Türk Telekom - Tekel örneklerinde işçi direnişleri yaşansa da hükümetlerin sendikalara karşı kısıtlayıcı ve yasaklayıcı önlemleri hayata geçirmek için çıkardığı yasalarla sendikaların hüviyeti AKP döneminde sermaye sınıfını en kazançlı sınıf haline getirmiş ve sermayenin her zaman yakasını kurtarmıştır.

Günümüzde Genel Grev

Günümüzde genel grevler, ekonomik krizlere, hükümet politikalarına veya işçi haklarına yönelik tehditlere karşı hâlâ kullanılıyor. 2019’da Hindistan’da 200 milyon işçinin katıldığı genel grev, çalışma koşullarına karşı bir başkaldırı olarak tarihe geçer.

Genel grev, işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanarak toplumsal ve politik değişimler talep ettiği bir araç olmaya devam ediyor. Ancak başarı; örgütlenme düzeyi, dayanışma ve hedeflerin netliğine bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.

İşçi sınıfının siyasette düzen partileri tarafından belirlendiği 30 yılı geçkin olan bu süreç Liberalleri - Demokratları - Kimlikçileri - Sosyal Demokratları ile işçi sınıfına şunu söylüyor: Siz belirleyen değil belirlenen olarak siyasette varsınız. Seçimler dışında bir söz hakkınız varsa, bu ancak sistemin belirlediği alanlarda yapacağınız gösterilerden ibaret olabilir.

Dünyada ve Türkiye’de içinden geçilen kaotik sürecin belirleyeni işçi sınıfı olmak zorunda. Sosyalizme gidilecek yolda gençliğin ve işçi sınıfının siyasi program arayışının bu yüzyıla damga vurması gerekiyor. Nasıl ki 20.yüzyıl iki paylaşım savaşı ve bir çok faşist-askeri cuntalar dönemi yaşarken insanlığın en aydın dönemi olarak tarihteki yerini aldıysa bu yüzyılı karanlığa çevirmek için var gücüyle insanlığa saldıran Emperyalist-Kapitalist sistemin başarızlığa uğratılması da işçi sınıfının ve partisinin tarihsel görevidir. Başarılacağından kimsenin şüphesi olmasın. 

Kaynaklar:

https://vonahukuk.com/grev-hakki/

https://www.okan.edu.tr/hukuk/sayfa/8121/turkiyede-grev-hakki/

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/genel-grev-nedir-genel-grev-yasal-mi-genel-grev-unsurlari-nelerdir-2312091

https://vesaire.org/grevin-tarihcesi-turkiyede-grev/

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turk-is-ve-genel-grev-111188

https://www.patronlarkulubu.com.tr/gundem/genel-grev-nedir-yasal-mi-turkiyede-genel-grev-hakkinda-merak-edilenler-49667/#google_vignette

https://www.ekinhukuk.com.tr/grev/

https://www.emreheper.av.tr/grev-ve-lokavt-hakkinda-genel-bilgiler/