"Türkiye’deki mülteci sorunun geçmişi kısa olsa da sorunun yakıcılığı ve derinliği her geçen gün daha fazla hissediliyor"
Göçe neden olan zorunlu nedenlerin yanı sıra kişilerin tercihinin de olduğu gerçeğiyle bu sorun bölgesel savaşların yaygınlaşmasıyla artmaya devam ediyor.
BM’ye göre Dünya’da mültecilerin sayısı 120 milyon civarında. Bu sorunun uluslararası boyutunu gözardı etmeden Türkiye’nin göç alan ülkeler arasında zirvede yer almasının birinci nedeni, Suriye’deki gelişmelere sermaye sınıfının isteğiyle iktidarın da Yeni Osmanlıcılık projesine uygunluğuyla birleştirilen bir formülasyonla yer alması oluşturdu.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki belirleyiciliğinde Türkiye bu sefer aktif rol üstlenen bir pozisyonla hareket etmiş yaşanan iç savaşın öngörülemeyen uzunluğu sonucunda milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Sermaye sınıfının kabına sığmayarak emperyal güç olma düşü zorunlu göçün önemli nedenleri arasında yer almıştır.
Bölgede yaşanan siyasi gelişmelerde aklı karışan Sosyalistlerin Arap baharı zokasını yutmasıyla başlayan süreçte emperyalizmin ideolojik hegemonya oluşturmadaki hünerini de göstermiş oldu. Sovyetler Birliği'nin çözülüşünün arkasından Yugoslavya’nın da dağıtılmasıyla çoğu kişinin ismi bilmediği ülkelerin kurulması da yine Sosyalistlere kimlik siyaseti dayatmasını getirirken ulusların devletleşmesi olmazsa olmaz bir zorunluluk olduğu değerlendirmesi siyasetin merkezine yerleşti.
On yıllardır devam eden Kürt sorunu konusunda kendi sözünün dışında Kürt siyasi hareketinin taleplerini kabul etmekte sorumlu hisseden sosyalistlerin bu alışkanlığı birçok başlıkta bağımsız bir siyasi çizgi oluşturamamasına da neden oldu. İdeolojik olarak ilkelerine sımsıkı sarılıp siyaset üretip etki oluşturmak yerine her gün farklılaşan siyasi hareketlerle ittifak arayışı kendi varlıklarını onların isteklerine armağan etmek dışında bir etkileşime neden olmamıştır.
Siyasette hegemonya oluşturmanın en önemli yolu karşı cephenin temsil ettiği sınıfın çıkarına uyumlu kurduğu oyun karşısında kendi sınıfının çıkarını gözeten bir alternatif oluşturup ısrarla o alanı güçlendirmenin yollarını aramak. İktidarda olamamanın dezavantajının olacağını bilerek yine karşı tarafın saldırılarını püskürtmek için kendi ilkelerinden vereceğin tavizin yeni tavizleri de doğurduğunu bizzat yaşayarak gördük. Gördüklerimiz yutulan zokalardır. Emeğin Avrupa'sı ile Arap Baharı palavrası aynı taraftan gelen bir gelişmeydi.
Türkiye’deki mülteci sorunun geçmişi kısa olsa da sorunun yakıcılığı ve derinliği her geçen gün daha fazla hissediliyor. Sömürüyü gizlemek için uygun ideolojik akımların başında gelen milliyetçiliğin işçi sınıfını bölmek için bugün mültecilerle yerli halkı karşı karşıya getiren siyasi argümanlarının toplumda bulduğu karşılık yüksek.
Mültecilerin oluşturduğu gettolaşan mahallere dönem dönem yapılan saldırılar, yine topluma yansıtılan yanlış bilgiler ışığında yoğunlaşan mülteci karşıtlığı Kapitalist sistemin işine geliyor. Ekonomik krizinin derinleşmesiyle ucuz iş gücü ve en ağır sömürü koşullarında çalıştırılan mültecilere yoğunlaşan öfke patronlara yönelmesi gerekirken bugün mültecilere yöneliyor. Düşman şaşırtıcı görev üstlenen bu duruma karşı Türkiye işçi sınıfının bir parçası olan mültecilerin yerli işçilerle birlikte örgütlenmesinin yollarının aranmaması yine ilginç olan başka bir taraf. İşçi sınıfının ve toplumun yüzü sola dönük toplamın bu milliyetçi argümanlardan etkilenmesi, Sosyalistlerin ideolojik olarak bu sorun karşısındaki sözünün anlaşılırlığının olmaması ya da yetersizliği gözle görülebiliyor. Tıpkı Kürt sorununda olduğu gibi.
Mülteci sorununda ideolojik netlik ve ısrarın siyasi bir mücadele hattına dönüşmesinin gerekliliği işçi sınıfının ideolojik olarak da bölünmesini engellemekte önemli. Doğruda durmadaki ısrarın önemi ile toplumda yaygınlaşması için çaba da geliştirilmeli ön plana çıkarılmalı. Sorunun çözümünün işçi sınıfının birlikteliğini sağlayarak olacağı iddiasında değilim. Ancak ideolojik olarak sorunun çözümünde doğruda yer alıp sözün yetersizliği de sosyalistler için bir sorun. Halk içerisinde yükselen mülteci karşıtlığı karşısında güçlü bir işçi sınıfı siyaseti için mülteci başlığında sıklıkla geliştirilen araçlara ihtiyaç bulunmakta. Sözün toplumsallaşması sosyalist siyasetin bütünlüğünden bağımsız elbette olmayacak.