İşçi sınıfı için 2024 yılı kapitalist sistemin yarattığı krizin derinleştiği aynı zamanda işçilerin tarihsel ve güncel haklarına saldırıda hız kesmediği bir yıl olarak geçti.
Türkiye işçi sınıfı bu sürece büyük bir kısmının örgütsüzlüğüne rağmen belediye, maden, metal sektörleri başta olmak üzere grevler, direnişler ile karşılık verdiği toplu sözleşme, sendikalaşma, yine özelleştirmelere karşı mücadelesini yükselttiği umudun burada olduğunun hatırlattığı bir yıl oldu.
Sınıf siyasetinde ısrarcı olanları dinazorlukla suçlayan liberallerinde son asgari ücret zamlarından sonra bu kadar da olmaz dedikleri yeni bir yıla giriyoruz. Yine Suriye’den milyonlarca göçmeninin akıbetinin sorgulandığı bu yılda tekstil sektöründen kimi patronların "giderlerse eğer batarız" açıklamaları da geldi. İşçilere asgari ücretin fazla olduğunun itirafı gibidir bu açıklama. Yine yerli işçilerin asgari ücrete itirazlarının önünün kesildiği bir rekabet ortamının oluşmasının nedenidir mülteci işçiler. Çünkü Mültecilerin asgari ücretin altında çalıştığı yine yarısının 18 yaş altında çocuk olduğu bu çocukların ücretlerinin asgari ile belirlenmediğini biliyoruz.
En ağır işlerde düşük ücretle çalıştırılan mülteci çocukların kayıtsızlığı, örgütsüzlüğü, denetimsizliği, yoksulluğu bu çocukları iş yerlerinde görünmez kılarken, benim 2024 yılında aklımda kalan Adana’da bir tekstil atölyesinde annesiyle çalışan mülteci çocuğun asansör boşluğuna sıkışarak iş cinayetinde yaşamını yitirmesi. Olayın ardından anneye patronun kan parası teklif edip olayın kapanması yönündeki girişimleri aslında işçi sınıfının iş cinayetleri sonrasında karşılaştığı bir tarz.
Toplumda gelişen farklı ideolojilerde kendisine yer bulan yabancı düşmanlığı içerisinde ırkçılığı da besleyen yanlış olan, ama doğru kabul edilen bilgilerin yaygınlık kazanmasının nedenlerine değinmek gerek. Yerli halkın işsizliğine neden olanların mülteciler olduğu yanılsaması toplumun kısa zamanlı hafızasının da şaşar beşer olduğunu gösteriyor. Bundan 14 yıl önce Türkiye’deki işsizliğin oranlarına bakılırsa bulmak hiç de zor olmaz. Yine AKP’nin mültecilere aylık verdiği paraların yerli halka verdiği sosyal yardımlardan fazla olmadığı bu insanların bu ücretlerle aylık geçiminin sağlamasının mümkün olmadığı çalışmak zorunda olduklarını hatırlatmak gerek. Ücretsiz eğitim, sağlık gibi haklardan yararlandıkları ise yine sansasyonel bilgi kirliği dışında gerçeği yansıtmamaktadır. Birkaç tekil örneğin geneli bağlayıcı hükümlere varılmasında yeterli olmadığını söylemek gerek.
Bir milyondan fazla mülteci çocuğun sokakta, tekstil sektöründe, tarımda çalıştıkları yerli çocuklardan daha az ücret aldıkları biliniyor. Çocuk işçiliğine neden olan yoksulluğa, sermaye sınıfının ucuz iş gücü talebine ve göçlere çözüm arayıcı politikaların yaratılması için işçi sınıfının ayrışmasına değil birleşmesine ortak çıkarlar etrafında örgütlülüğüne ihtiyacı geçtiğimiz yıla göre bu yıl daha fazla olacaktır.