Mevcut iktidarın gidişi ile ilgili rivayetler muhtelif.
CHP, İYİ Parti ve muhalif Parti lideri ve kurmaylarına göre RTE iktidarı, 2023 seçimlerinde gidecek. Tek düşünmedikleri veya düşünmek istemedikleri ise, seçim sonuçlarını seçmenin değil, RTE’nin belirleyecek olması.
HDP'nin bu konuda verdiği somut bir tarihi yok. Fakat o da onu inkâr eden muhalefete katılıyor.
Marksist grupların da bu konuda açık ve net bir öngörülerine rastlamadım. Halkın bu iktidarı alaşağı etme gibi bir niyeti olmayacağına göre bu iktidarın kalıcı olduğunu düşünüyor olmalılar.
Aydınların görüşü ise; çok parçalı, gitmez diyenler, ABD-Avrupa- Rusya üçgeninde sıkışıp kalır diyenler vs. vs.
Bana göre ise: Mısır örneğini izleyerek söyleyebilirim ki, iktidarın gidişi onun patron bildiklerinin eliyle olacak. Yerine daha iyisi mi veya daha kötüsü mü gelir onu bilemem. Fakat şurası bana göre oldukça belirgin: bu iktidar, emperyalist sistem için yeterince güvenilir olmaktan çıkmıştır.
İKTİDARIN GİTMESİNİ SAĞLAYAN NEDENLER
Birinci neden; İktidar ağız tadıyla şöyle tam bir dikta uygulayamıyor. Partileri, parlamentoyu vb. Kapatıp seçimleri iptal edemiyor. Dahası, sistematik olarak istisnasız tüm muhalifleri içeri tıkamıyor, işkence ve katliamlarla susturamıyor. Anlayacağınız Hitler gibi bir yönetim uygulayamıyor. Bunun temel sebebi elbette ki emperyalist sistemin bize biçtiği don: NATO konsepti bunları yapmaya imkân vermiyor.
Her şeyde olduğu gibi yarım ve tamamlanmamış işler, başarıyı ve sonuç alınmasını engelliyor. RTE’ye masum eleştiri yapan gençler bile içeri tıkılırken, ona her türlü hakareti yapan burjuva muhalefet lider ve sözcülerine dokunulamıyor. Diktatörlük var ama partiler, seçim vs. de var. Bu da diktatörümüzün ciddiyetini ve gücünün sorgulanmasını getiriyor. Bu da onun iç politikada çoğu zaman kendi ayağına kurşun sıkmasını getiriyor. Bütün bunlara, askeri olarak güçlenmiş olan RTE’nin, ortağı MHP yani Ergenekon güçleriyle olan gizli dansını eklemek gerekiyor. Bu çatlaklardan sızan sular iktidarı zayıflatıyor. Örneğin bürokraside görünmeyen gizli ve pasif bir direniş olduğunu, muhalefetin ajitasyonlarında kullandığı verilerinden anlıyoruz.
İkinci neden; Türkiye’de ki ekonomik ve mülteci krizi Avrupa’yı etkileyecek boyutlarda gelişiyor. Bakkal çırağının bilgisini dahi taşımayan birisinin ekonomiyi yönlendirmesi, çağımızın Global sistemi nedeniyle Avrupa için büyük bir tehdit. Bu tehdit, mülteci kriziyle birlikte domino taşı riski taşıyor.
Üçüncü neden; Türkiye’nin dış politikası oldukça riskli bir aks üzerinde seyretmektedir. Bir yanda Rusya’ya verilen ve geri dönülmez tavizler: Akkuyu, S-400 vb. Diğer yanda ABD’nin elinde RTE’nin gizli ajandası ve bizimkilerin elinde ise ABD’yi susturacağı hesaplanan son barut: İstanbul Kanalı.
Diğer bir çıkılmaz bataklık da Suriye. Yukarı tükürseler, Esat ve Rusya, aşağı tükürseler Kürtler ve ABD!
Diktamız çıkmaz sokakta. Eğer S-400'den vaz geçse, Kanal’ı yapsa Rusya ile papaz olacak. Suriye’den atılacak veya başka belalar kapıda olacak. Yok bunları yapmasa ABD’nin elindeki Halkbank ve özel dosya açılıp pres başlayacak. Erdoğan, emperyalist sistemlere verdiği tavizlerle bugüne kadar onları idare etti. Onlarda bundan azami faydalandılar. RTE için tek sorun ABD-Rus presi değildir. Temel sorun, iki emperyalist ülke açısından sistem için güvenilir olmaktan çıkmış olmasıdır.
KÜRTLERİN DURUMU
Dördüncü neden; Kürt sorunu ve Orta Doğu başlıklarını taşıyor. ABD, BOP’tan (Büyük Ortadoğu Projesi) vaz geçmiş değil. Bu projenin yani bu tablonun tamamına göz attığımızda görüyoruz ki RTE bu proje başkanlığından alınmış gözüküyor. Yerine kimler atandı bilmiyorum ama bildiğim ve bizi de doğrudan ilgilendireni, Kürtlere bu projede önemli görevler verilmiş olduğudur. Aslında A. Öcalan’ın 1999 yılı itibariyle dile getirdiği kuramına baktığınızda bu projenin ‘sol’ bir söylemini görebiliyoruz. Ülkemizdeki son Çözüm Süreci de aslında BOP’un en önemli icraatını içeriyordu: PKK’nın tasfiyesi. Bunu o dönemde gizlice dile getirenler, bugün açıkça parlamentodan ilan edebiliyorlar(AKP sözcüsünün muhalefete verdiği cevaba bakın).
Ülkemizde Kürtlerin örgütlü dinamizmi hem yoksullaşan ve ötekileştiren kesimlere umut vermekte hem de iktidarın kâbusu olmaktadır. Son yerel seçimlerde de görüldüğü gibi APO'ya rağmen İktidarı birçok şehirde alaşağı eden onlar olmuştur. Ayrıca ABD ve Avrupa’nın gözü onların üzerindedir. Bu gözlem ise, Kürtleri çıkarları için kullanacak kulvarın içinde tutmak içindir. Eğer Kürtler daha da radikalleşecek bir kulvara itilirse bu, RTE iktidarının sonlanması için yukarıda saydığım nedenlere eklenen bir başkası olacaktır. Bu açıdan tahminim, HDP’nin kapatılması ipe un serme sürecine girmiştir.
Özetlersem; mevcut iktidarı alaşağı edecek olanlar ne halk kesimleri ne de seçimlerdir. Seçimler öncesinde, sırasında veya sonrasında, RTE iktidarı ilk fırsat çıktığında çiğnenip ya kusulacak ya da tükürülecektir. Bu da iktidarın izlediği insan hakları ihlali, kıyıcı politikası ve milyarları cebine aktarması vb. nedenlerle olmayacak. Çünkü emperyalistlerin politikalarında ki bu tür insan hakları söylemlerine makyaj tazeleme denmektedir.
Yukarıdaki dört nedenin arka planı olan yani, ABD açısından sistemin çıkarlarını içeren iki sofistik sebebe dayanacaktır:
1- Rusya veya Şangay 5'lisine yönelme, 2- Kitleleri komünizm kulvarına sokacak politikalar izleme sakın.
Rusya açısından ise somut çıkarlara dayanacaktır:
1- S-400’leri geri verme, 2- İstanbul kanalını açma, 3- Suriye’de Kürtlerle bir anlaşma yapıp Esat’ın karşısına çıkma sakındır bunlar. Buyurun çıkın işin içinden!
ABD ve Avrupa eğer ondan vazgeçmişlerse ona ilk söyleyecekleri cümle de ‘iktidarını paylaş’ olacaktır(Mısır örneği). İşte iktidarın gitme tarihinin başlangıcı da budur.
Putin ile ilgili bir uyarı beklememek gerekiyor. Ayının kış uykusundan uyanınca ne yapacağı belli olmaz!