Sorunları sınıfsal değil istihbarata dayalı sözlü ve yazılı olarak analiz eden birçok siyasi yorumcunun esas olarak vardığı sonuçlara göre seçimin erteleneceği veya seçim olsa da İktidarın(yani RTE’nin) kesinlikle bir şekilde İstanbul Belediyesini vermeyeceği yönünde. Bu tahminler de gerçek payı elbette ki yüksek fakat kesin bir ifadeyle sonucu önceden söyleyenlere Kâhin denmekte ve bunun da bilimsel hiçbir yanı yok. Siyasi tespitlerde yapılması gereken; güç oyununda yer alan tarafların sınıfsal, tarihsel, siyasi vb. analizini yaparak muhtemel(olma ihtimali yüksek) sonucu açıklamak olmalıdır.

Bunun için:
Bir tarafta İktidar Bloğu var. Bu blok içinde yer alan taraflardan biri; ırkçı olan ülkücü, milliyetçi ve ulusalcı unsurlar. Devlet nimetlerinden nemalansalar da esas olarak TÜRK-İSLAM SENTEZİ’nin bir gereği olarak Kürt halkının varlığını ortadan kaldırma siyasi amacı için blokun içinde yer alıyorlar. MHP, BBP, VATAN PARTİSİ bu ittifakın legal yüzü. Esas güçleri ise devlet içinde! TÜRK-İSLAM Bloğunun diğer kesimi ise soruna ekonomik ve çağdışı olarak bakan ve ülkeyi hortumlayıp dönüştürmeye çalışan İslamcılardan oluşuyor: Tarikatlar, Diyanet, Rantçılar, Vakıflar, siyasiler, radikal İslamcılar vb. kendilerine CUMHUR ittifakı adı veriyorlar. Sınıfsal desteklerini toplumun geri kalmış işçileri-köylüleri, Hormonlu İş adamları, taşralı esnaflar ve devlet memurlarından alıyorlar ve hâkim sınıfların en acımasız kesimini oluşturuyorlar. Dış destekçileri şartlara bağlı olarak şimdilik RUSYA gözüküyor.

Diğer tarafta ise muhalifler var. Bu blokta da liberaller, Sosyal Demokratlar, Ilımlı milliyetçiler(CHP, İYİ PARTİ) ve her türden Cumhuriyetçi ve Atatürkçüler bulunuyor. Bunların gücü üst bürokrasi içinde ve büyük sermaye arasında giderek artıyor. Bunlar da kendilerine Millet İttifakı diyor. Sınıfsal desteklerini aydınlardan, şehirli iş adamı ve esnaflardan, öğrencilerden ve her kesimdeki Alevilerden alıyorlar. Bunlar hâkim sınıfların reformcu kesimini oluşturuyorlar. Dış destekçileri şimdilik AVRUPA gözüküyor. 
 

Bu Bloğun içinde yer almayan fakat onları büyük tehlike karşısında seçim için destekleyen ikinci bir kesim var. Bunların başında Kürt halkının siyasi temsilcisi HDP geliyor. Onu her türden aydın ve sosyalistler takip ediyor. Bu bloğun diğer bir gücü de İmamoğlu’nun çalışma tarzıyla yarattığı umuttur. Bu da, hem kendi safına moral veriyor hem de karşı safları etkiliyor.
 

Bu ilk bölümde Cumhur ittifakını analiz edeceğiz:

Bu Blok içinde İstanbul’u bırakmak istemeyenlerin esas olarak İslamcı kesim olduğunu görüyoruz. 25 yıllık bir geçmişe dayanan RTE ve ekibi, Merkezi ve Yerel Yönetimde ikili bir amaçla çalışma yapıyor: Birinci amaçları Erdoğan ailesinin sermaye olarak güçlenmesidir. Bunun için devletten ve belediyelerden alınan her işten, her ihaleden %20 komisyon alınıyor. Bunun yöntemi de başında Bilal’in olduğu Vakıf ve derneklere bağış biçiminde uygulanılıyor. İkinci amaç ise, iktidarı kayıtsız şartsız desteleyecek geniş bir Medya ağının(dergi, gazete, TV vb.) yaratılmış olmasıdır. Şirketlere fahiş karlarla ihaleler verilerek veya vergi borçları silinerek büyük finanslar aktarılıyor ve medya kuruluşları zarar etseler de sürekli ayakta tutuluyor. Birinci şıkta büyük ihaleler verilen her iş adamı mutlaka karının %20’sini Erdoğan ailesine aktarırken, ikinci şıkta tam tersi oluyor: büyük şirketler yani iktidarı destekleyen medya kuruluşları, bu destekleri nedeniyle Erdoğan tarafından sürekli besleniyor, ayakta tutuluyor. Birinci grupta Ali Ağaoğlu gibi büyük şirketler, ruhsat veya küçük iş peşinde koşan müttehit veya iş adamları yer alırken ikinci grupta, Albayrak Ailesi, Ethem Sancak, Mehmet Cengiz, Kolin, Limak vb. medya sahibi şirketler yer alıyor. Bir de bu grupların dışında paraları yurt dışına kaçırma(veya vergi kaçırma) işini örgütleyen Topbaş Ailesi geliyor. Bu Aile hem bu işten hemde kendilerine ait vakıf ve örgütlere Belediyelerden bağış aktarılarak destekleniyor.

Yukarıdaki bilgiler ışığında baktığımızda İstanbul’un gitmesi demek Erdoğan ailesine paranın kesileceği ve daha da önemlisi kendini destekleyen medya kuruluşlarının batacağı anlamına gelmektedir. Günde 8 milyon para harcayan Erdoğan için bu ekonomik bir yıkımdır. Diğer yanda, medya kuruluşlarının batması veya eski eski muhteşem desteğin kalkması demek Tek Adamlık Yönetimin (diktatörlük ’ün) siyasi olarak sonu anlamına geliyor. Evet, bu bilgiler ışığında varılacak doğal tahmin şöyledir: İstanbul Belediyesi kesinlikle verilmeyecektir. 
Fakat kazın ayağı hiçte öyle değil!  Haftaya muhalefeti inceleyeceğiz.

 24.05.2019