Seçim öncesi yaptığım tahlillere baktığımızda, seçime ilişkin iki önemli gerçeği yeterince dile getiremediğimi görüyorum. Birincisi CHP’nin açmazlarını tüm yönleriyle sergileyememek, ikincisi ise RTE iktidarının hırsızlık sanatında virtüöz olduğu gerçeğine yeterince dikkat çekmemek. 14 Mayıs seçimi bu gerçekleri bize gösterdi.

Ayrıca ülkemizin tarihsel siyasi planını doğru analiz edebilirsek, örgütlenme-siyaset-ulusal sorun-laiklik-milliyetçilik ve seçim gibi birçok sorununu emekçiler açısından doğru yorumlayabiliriz diye düşünüyorum.

TARİHSEL-SİYASİ ARKA PLAN

Ülkemizde yüzyıllardır var olan devlet-millet ilişkisinin ikili bir karakteri bulunmaktadır. Millet devletin otoritesine, onun zayıfladığı ve tutarsız olduğu dönemlerde karşı çıkarken, baskı dönemlerinde ona biat etmiştir. Yani Türkiye halkı, diğer tüm halklar gibi bir yanıyla devletinden korkan, diğer yanıyla da gerekli ortamı bulduklarında, tüm pisliklere karşı çıkıp başkaldıran ikili bir özelliğe sahip. Bilinçlenip örgütlendikçe de ikinci özellik artacaktır.  

Ayrıca, A. Nesin’in dediği gibi halkımızın çoğunluğu aptal falan değildir. Aksine istisnaları saymazsak oldukça zekidir. Sadece çıkarlarına göre hareket etmektedir, bu da onun, asırlarca süren kıyımların bir sonucu olarak korkunun oluşturduğu uzlaşmacı ve çıkarcı kişiliğinin bir ifadesidir. Bu ikili özelliği en iyi yansıtan olay ise,1982 Anayasa oylaması ve bir yıl sonra yapılan genel seçimlerdir. Halk, şeffaf zarfların kullanıldığı yani izlendiğini sandığı oylamada, Cunta Anayasasına %92 oranında evet demiş, fakat şartların yumuşadığı bir yıl sonra, Muhalefete toplam %75 oy vermiştir.

Tarihsel plan, egemen güçler tarafından özellikle toplumun dinci ve ırkçı kanallara akması için düzenlenmektedir. 12 Mart ve 12 Eylül darbesi gibi. 1970’ler de halk içinde var olan % 2-3 oranındaki dinci ve ırkçı akımlar, bu projeler sayesinde %20-30’lara kadar çıkartılmıştır. Aslında dünya çapında da benzer projeler hayata geçirilmekte ve tüm katliamlar, Nazi ve faşist iktidarlar, NATO vb. türden örgütlenmeler vs. hepsi bu tarihsel ve siyasi plan çerçevesinde, insanlığın geriye, feodal döneme-ahlaksızlığa, yoksulluğa ve karanlığa çekmek için yapılmaktadır. İşte RTE iktidarı da bu plan ve projenin ülkemizdeki parlak bir temsilcisidir. ABD ona sadece emperyalist sistemin güvenilmez bir unsuru olduğu için karşıdır. İktidarda kaldığı müddetçe onunla her zaman dost kalacaktır.

2023 SEÇİMLERİ 

CHP, geçmişte özdeşlediği devlet imajını kaybetmiştir. Aslında bu durum, halk nazarında onun için bir avantajdır. Fakat CHP kurmaylarının bunu değerlendirebilecek bir formasyonu ve sınıfsal duruşu yoktur. CHP’nin bu imajı kaybetmesi aslında, 2013 sonrası RTE’nin soygunlarını korumak adına terör taktiğinde karar kılmasıyla mümkün olmuştur. Bunun için 2015 Haziran seçimine(AKP’nin azınlığa düşmesi) ve de terörün devlet eliyle organize edildiği 2015 Kasım seçimi sonucuna(AKP’nin çoğunluğu elde ettiği) bakmalısınız.

Halkın çoğunluğunun nazarında artık devleti, CHP yani sol değil, dinci-ırkçı sağ temsil etmektedir. Gerçek de böyledir zaten!

Son seçimi Bay Kemal önde bitirmesine rağmen, maçın finale kaldığını biliyoruz. Bu sonuç aslında RTE’nin usta taktikleri, özellikle de rakibi CHP içine yerleştirdiği Truva atları( partiye ve sandıklara) sayesinde alınmıştır. Bu tespitimi komplo teorisi olarak yorumlayanlar olabilir. Fakat onlar, şu sorulara cevap vermedikleri sürece, mevcut siyasi ve sosyal gelişmeleri analiz edecek bir bilinç içinde olmadıklarını itiraf etmiş olacaklardır.

1-     Gece yarısı YSK’ya göre henüz kesin sonuç açıklanmamış ve daha birçok sandık açılmamışken, oy oranı %49.50 olarak açıklandığı halde, RTE neden 200 bin oy için beklememiş ve ‘ikinci tura kaldık’ açıklamasını yapmıştır? Neden Muhalefet de bunu hemen kabul emiştir?

2-     RTE’nin, Ankara’ya Balkon konuşması için gittiği yönünde açıklama yapıldığı halde, bu zafer konuşması neden yapılmaktan vaz geçilmiştir?

3-     Avrupa Postası’ndaki habere göre; S. Soylu RTE’nin YSK tarafından açıklanan oy oranını, noktası virgülüne kadar önceden nasıl bilmiştir?

4-     Muhalefeti destekledikleri söylenen Fox-Halk-Sözcü-KRT gibi TV’ler neden ekranlarında, saat 21.00-22.00 den itibaren yani daha sandıkların yarısı bile açılmamışken Erdoğan %49.50, Kılıçdaroğlu %45.90 sonucunu sürekli göstermişlerdir?

5-     Yine Tele-1 TV neden, Kılıçdaroğlu’nun oy oranını %48-49, RTE’nin de %45 olduğu sonucu vermiş, bu konudaki iddiasını devam ettirmiş ve hala devam ettirmektedir?

6-     En korkuncu da gece yarısı açıklamasında YSK, açılan sandıklar %92, açılmayan sandık sayısı 19 bin açıklamasını yapmış ilginçtir Erdoğan’ın oy oranını da %49.50 olarak açıklamıştır. Bu durumda RTE açılacak 19 bin sandıktan hiçbir oy alamamış mı ki Başkan seçilememiş?

7-     CHP’li İmamoğlu ve Yavaş, ilerde oldukları sandıkların daha sayılmadığını ve buna rağmen ilerde olduklarını açıkladıkları ve de parti önüne zafer sıralarını yerleştirdikleri bir saatte neden M. İnce olayında olduğu gibi birdenbire ortadan kaybolmuşlardır?

Bu vb. daha onlarca soru mevcut. Örneğin hesaplamalara göre oy veren seçmen sayısı neden en az 1 milyon 800 bin kişi daha fazla? Zaten Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları da bu iddialarımızı doğruluyor: “her sandığa en az 5 kişi gerekecek”, “1 milyon gönüllüye ihtiyacımız var.” “Bu iktidar hırsızlıkta sınır tanımıyor.” Ve de tüm muhalefet liderleri seçimde sandık başında olacaklar. Doğru seçime değil savaşa gidiyoruz ve savaşları da güç belirler!              

TARAFLARIN GÜCÜ

RTE, askeri ve maddi gücü elinde bulunduruyor. 2015 seçiminde Kürtlere ve komünistlere veya 2016 Temmuzdaki operasyonlarında kullandığı şiddet taktiğini, burjuva muhalefete karşı kullanacak pozisyonda değil. Bu taktik, içinde bulunduğu küresel sistem gereği mümkün değil. Çünkü ülkemiz, NATO ilkeleri çerçevesinde ki ‘demokrasiyi’ uyguluyor ve buna da mecbur. Fakat iktidar, on binlerce trol denen dijital askerler ve de Rusya’daki dev şirketlerin desteğiyle organize edilen ve adına deepFake adı verilen siber saldırı gücünü elinde bulunduruyor. Seçimlerde de sandıklara, rakip partilere vb. alanlara yerleştirilmiş Truva atlarını, YSK-MİT ve Güvenlik güçleriyle birlikte muazzam fakat bir o kadarda güce tapan bir orduyu yönetiyor. Fakat bütün bu gücün bir Aşil topuğu var: bu da KOLPACILIKTIR (göstermelik korkutma). Muhalefetin buradan yürümesi gerekiyor.

Muhalefet ise: Açmazları olan bir görüntü veriyor. Çelişkiler içinde bocalıyor. Bir yanda devlete sadık olduğuna yemin ediyor, diğer yanda devletinin, seçimin adil olması için kılını kıpırdatmadığını görerek şoke oluyor. Geçmişte Avrasya’cı veya muhalif denen birçok ulusalcı ve milliyetçi kesimin RTE’nin karargâhına katıldığını görmesine rağmen uyanmıyor. Onların devlet içinde eski güçleri yok artık. Kendilerine ulusalcı veya Türkçü diyen Peker ve Yakut gibi birçok itirafçı ise, sadece muhalifler üzerinde etkili olabiliyor. AKP-MHP saflarındaki insanların büyük bir çoğunluğu RTE iktidarına göbekten bağlı olup bu açıklamalara kulak verecek durumda değil! Hatırlayın Cemaatçilerin belgeli ve görüntülü muazzam ifşaatları bile bu kitleyi etkilememiş veya etkilenenler çoktan muhalefete geçmişti.

Milyonlar bu cumhuriyete sahip çıkıyor fakat karşılarındakiler, IŞİD-Hizbullah-SADAT-polis-ordu gibi hilede ve bel altı vuruşlarda uzmanlaşmış bir güçtür. Cumhuriyetçi kitlenin ezilmesi bir saatlik bir iş onlar için. Fakat hem karşı tarafın hesaplamadığı hem de muhalefetin farkında olmadığı bir potansiyel güç var ortada. Bunlardan bir kısmı, devlet saflarından tasfiye edilip sivil hayata gönderilmiş Ü. Özdağ-emekli askerler-gençler gibi ülkücüler ve ulusalcılardan oluşmaktadır. Dahası Kılıçdaroğlu'nu destekleyen militan bir sol ve de Demirtaş gibi Kürt yurtseverler bulunuyor. Ama esas gücün omurgasını cumhuriyetçi kitleler oluşturuyor. Sadece bunların organize olması ve hedefe uygun bir eğitimden geçmesi gerekmektedir. Eğer bu güç organize edilir ve saflarda ki Truva atları temizlenirse seçimi almak sıradan bir olay olacaktır. Bunun için yapılması gerekenler bana göre şunlardır:

1-     Ülkücülerle açıktan görüşüp desteklerinin alınması(Özdağ-Ülkücü gençler ve diğer Atatürkçülerle yapılan ittifaklar gibi)önemli bir adımdır. İktidarın kolpacı çıkışları bunlar vasıtasıyla önceden haber alınarak psikolojik üstünlük sağlanabilir.  

2-     Karşı tarafın HDP’ye yönelik ötekileştiren taktikleri karşısında ki milliyetçi savunma taktiği yerine, daha önceki doğru ajitasyona devam edilmelidir: “HDP terörist ise niye mecliste bizi yönetiyor?” “HDP terörist ise neden mecliste ve yasal devlet desteğini alıyor?” HDP yasal bir partidir ve yasal olan her partiyle tıpkı AKP ile görüştüğümüz gibi görüşürüz!” vb.gibi.

3-     Evet, CHP ve muhalefetin önemli gücü cumhuriyetçi kitlelerdir. Fakat bunlar şiddet karşısında eğitimsiz ve çabuk dağılan bir güçtür. Bunları sandıklarda görevlendirirken, Avukatlarla takviye etmekten daha önemli adım, onları her türlü deneyden geçmiş militan solun emrine vermelisiniz. İktidarın kolpacı taktiğini dağıtmanın, etkisiz kılmanın ve üstünlüğü sağlamanın biricik yolu budur.

4-     Devletinize güvenmeyin. Devlet eşittir soygunculuk yani AKP-MHP ve RTE’dir. Tek güveneceğiniz güç, halkın direnen ve isyan eden gücüdür. İstanbul seçimlerini de İmamoğlu, Kaftancıoğlu sayesinde bu direniş sayesinde aldı! Hatırlayın!