Dersim'de Sütlüce bölgesi köylülerinin Katık Atık Tesislerine karşı mücadelesi...
Etrafımızdaki her şey, gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız veya tattığımız her şey, hepsi çevremize aittir. Bu bize ve bize ait olmayan evlerimizi, mezarlıklarımızı ve üzerinde yaşadığımız toprakların havası ve suyuyla ve dahası binbir çeşit bitkisi ve beslediği, can verdiği hayvanlarıyla,börtü böceğiyle sosyal,kültürel, inançlarıyla bir bütününün oluşumudur.
Bizleri çevreleyen, bize sosyal yaşamda yön veren, sosyal ve toplumsal ilişkilerimizin şekillenmesinde üzerinde yaşadığımız toprakların - çevre ve coğrafyanın – önemi yadsınamaz derece büyüktür. Toplumsal yaşamda insan ilişkileri doğadan koparıldığında biter. Çünkü İnsan çevresiyle vardır. İnsanı ve üretim ilişkilerini belirleyen doğanın kendisidir. Insanın üzerinde yaşadığı topraklarda neyi ekip biçeceğine, hangi ağacın meyvesinden yararlanacağına, içtiği suya ve ne kadar uzun yaşayacağına doğanın ekosistemi belirlemektedir.
Bu durumda bizler -insanlık- bir bütün olarak doğaya aittiz. Bu gerçeğe rağmen doğayı tahrip ederek, toprağını, suyunu kirleterek, içinde yaşadığımız çevreye zerar verende bizleriz. Endüstriyel gelişmenin bizlere – insanlığa - sağladığı kolaylıklardan faydalanırken tükettiğimiz atıkların nasıl değerlendirileceği ve çevreye zerar vermeden, nasıl değerlendireceğimiz konusunda maddi yararları gözeterek kısa süreli, ilerde telafisi mümkün olmayan projelere imza attığımızda geleceğimizi, o topraklarda yaşıyan insanların geleceğini karartmakla kalmayıp, aynı zamanda bütün bir bölgenin ekosistemininde değişimine, yok olmasına yol açmış oluruz.
Sütlüce bölgesinde yapımı planlanan Katı Atık Tesisi projesine yönelik köylülerin tepkisi haklı olarak devam ederken, Dersim Belediyesinin Komünist Partili Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, köylülerin gösterdiği tepkilere "Biz bunu istemiyoruz' demek, 20-30 yıl Dersim'i çöpe teslim etmek anlamına geliyor" diyerek konuyu özünden kopararak sadece çöple sınırlandırması, onun ekosistemini bir bütün olarak ne derece bildiğini göstermektedir. Elbette Dersim’in Katı Atık ve Depolama Tesislerine ihtiyacı vardır ve böylesi bir tesisin yapılmasına hiçbir Dersimlinin itirazıda olmaz. İtiraz edilen bu tesisler için seçilen Mekan ve Yer.
Maçoğlu devamında kendisinden önceki dönemde Katı Atık projesinin yapımı için alınan ve belirlenen yere kimsenin itiraz etmediğini hatırlatarak sorumluluğu kendisinden önceki siyasi aktörlere ve köylülere atmaktadır ki, bu daha vahim. Söylediği ise, "Şimdiye kadar hiçbir itiraz olmadı, son bir buçuk yıldır bu tartışmalar var. Buna dair yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Çünkü şehrin geleceği çöpe teslim ediliyor. Tüketim endeksli bir toplumsal yapıya dönüştü dünya. Burada da katı atıkla ilgili çok zor bir süreç yaşanıyor. Bundan sonra daha da fazla yaşanacak. Çünkü beslenme kültürü de değişmeye başladı. Burayla ilgili çok araştırmalar yapılmış. Araştırmalarda bütün kriterlere uygun olan tek yer”. Kısa süreli, toplumsal katılımcılığı yadsıyan, uzağı görmeyen bir bakış.
Hiç kimse ki, bu siyasi sorumluluğu olan ve yerel yönetimlerde halkçı belediyecilikten bahseden biri için çok daha vahim, bilinçaltıda olsa doğrular hakkında konuşmaktan hoşlanmaz. Çünkü kulağa hoşgelmeyen, sıkıcı, otoriter, histerik veya bunların karışımı belirlemeler siyasi risk almayı da artırır.
Yer seçimi, ÇED Raporları ve benzeri konularda Belediye’nin getirdiği gerekçelerin hiç biri, ama hiç biri Sütlüce Köylülerinin haklı duruşunu ve mücadelesini haksız kılmaz.
Genel belirlemelerle, bilinçaltı konuştuğunuzda rahatsız olmuyor insan, çünkü bu kulağa hoş geliyor „20-30 yıl Dersim'i çöpe teslim etmek..” gibi basit bir belirleme daha kolay anlaşılıyor ve çevre duyarlılığını henüz kavrayamamış veya çevreye duyarsız olanlara hitap ederek, konunun özünden koparılarak, saklanması daha kolay oluyor, en azından bir süre için. Sütlüce Köylülerinin çevre duyarlılığını sadece çöple sınırlandırmak geleceği görmemek veya gördüğü halde bunu bilinçaltı ederek bugünü kurtarmaktır.
Bu, Komünist Partili bir Başkan’da olsa, halka rağmen getirdiği gerekçeler ve Sütlüce bölgesinde Katı Atık Tesisinin yapılmasında diretilmesi hiç hoş olmuyor. Halk adına halksız bir duruş Köylülerin ve bölge halkının daha da bilinçlenmesine, “halkçı ve katılımcı siyasete” daha eleştirisel yaklaşmalarına, aynı şekilde çevrelerine sahip çıkmalarını öne çıkarıyor, yani konu yanlızca çevre olmaktan çıkıyor.
Bu durum aynı zamanda bizi çevreleyen ve ayakta tutan ekosistemi, çöpün nereye ve nasıl değerlendirilmesi gerektiğini daha eleştirel düşünmeye iterek, küçük bir çevreyle başlayan, ama aslında bütün bir coğrafyanın çevresel adaletini dile getiren bir adalet ve hak mücadelesine yönlendiriyor. Bu yönüyle bakıldığında Sütlüce Köylülerin Mücadelesi Dersim halkınının Munzur'un özgür akması için yıllarca sürdürdüğü haklı mücadelesinden farklı değildir.
İnsan toplumunun her yaşamsal aşamasında doğa ve ekoloji bir bütünü oluşturur. Doğa tahrip edilerek ekolojiye sahip çıkılamaz. Doğa yanlızca bir kavramdan ibaret de değil. Doğa kavramı, kültür, felsefe, politika, inanç ve kültürün ekolojik biçimlerinin yaşanmasıdır. Sayılar üzerinden doğa ve çevre ifade edilemez. Bir tek ağaçta olsa, o ağaç kutsalımızdır. Hayvanlar, bitkiler, su veya hava durumu gibi ekoloji unsurlarının bütünü uyumlu bir denge oluşturmadıklarında veya kurulmak istenen tesisilerle doğaya verilen zerarlar insanlığın geleceği için telafisi imkansız sonuçlar doğuracaktır. Katı Atık Tesisinin mekan ve yeri doğaya en az zerar veren, bölge halkının istemleri doğrultusunda yeniden belirlenmelidir.
Siyasi olarak sorumlu ve aynı zamanda kişisel olarak ekolojik sorunlara duyarlı isek, toplumu tatmin eden bir çözüm geliştirmek için, Sütlüce Küylüler ile, yanlız onlarla da değil, insanlarla ve DOĞA ile olan ilişkilerimizi yeniden düşünmeliyiz.