"Alevilere yönelik katliamların yaşandığı bu esnada El Şaraa’nın Kürtlerle bir anlaşma yaptığını duyurması dünya kamuoyuna El Şaraa’nın Kürtlerin desteği ile ‘barış güvercini’ olarak sunulmasını sağlamaktadır."

Esad rejiminin yıkılmasından çok fazla bir zaman geçmeden Suriye'nin kuzeybatısındaki kıyı bölgelerinde yaşayan Alevilere karşı radikal islamcı gruplarca girişilen katliamlar geçen günlerde yoğunlaşarak son aşamaya geldi.

İslamcı radikal terrör gruplarının  Ahmed El Şaraa,nın (takma adıyla Ebu Muhammed el-Colani) kurduğu Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) çatısı altında biraraya gelerek Esad rejıminin yıkılmasından sonra iktidarı ele geçirmeleri, ki bu Amerika’nın onayı ve Türkiye’nin fiilen askeri desteği ile  gerçekleşti.

Ahmet El Şaraa,nın geçmişine bakıldığında Amerika tarafından başına ödül konulan ve uluslararası terrör listesinde aranan biri olarak Esad sonrası ‘geçici’ cumhurbaşkanı olarak Türkiye’nin desteği ile  Şam’a atanması tesadüfi bir gelişme değildir. 2011 yılında Suriye’de başlatılan iç savas sonrası Irak’tan  dönerek El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’ini kurması bugünden geriye bakıldığında bölgede hegomonyalarını kurmaya ve bölgeyi kendi askeri alanı olarak yeniden şekildirmeye çalışan güçleri görmekteyiz. 

Son üç ayda Suriye'nin kuzeybatısındaki kıyı bölgelerinde binlerce İnsan’ın  (Aleviler başta olmak üzere Hristiyan ve diğer etnik grup ve inançlardan topluluklar) barbarca katledilmesi bölgede etnik bir temizliğin çok öncelerden planlandığını ve hayata geçirilerek batı ülkelerden gelecek tepkilerin ölçülmeye çalışıldığını göstermektedir.

Batı ülkeleri suskun seyretmektedirler. Amerikalı’ların savunmasız sivil halka karşı girişilen katliamlardan sonra yaptıkları açıklamalar yanlızca açıklama olarak kaldı. Bunun üzerine Ahmet El Şaraa'nın  bu olaylara karışanlardan hesap sorulacak türünden açıklamaları batı ülkelerine karşı sadece bir göz boyamadan öteye bir anlam ifade etmemektedir.

Bugün Suriye'nin kuzeybatısındaki kıyı bölgelerinde yaşananlar bir insanlık dramı olarak tarih sayfalarına yazılacktır. Çocukların vahşice kurşunlanarak öldürülmeleri, evlerin ve işyerlerinin içindekilerle birlikte ateşe verilerek yakılması  9.Kasım 1938 yılında Nasyonal Sosyalistlerin Almanya’da Yahudilere karşı başlattıkları pogram  benzeri bu terrör eylemleri radikal islamcı terrör grupları tarafından  bugün Suriye’de Alevilere yaşatılmaktadır.

Geçmiş yıllarda benzer katliamlar Türkiye’de de uygulandı. Uzak tarihe gitmeden, Sıvas‘ta 2 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal İslamcılar tarafından yakılması sonucunda 33 Can’ın yanarak ölümü halen hafızalarda canlı durmaktadır.

2015 sonrası Türkiye’de Suriye’den getirtilen radikal islamcı terrör gruplarınca girişilen bombalı eylemler unutulmadı. Bunlardan, 10 Ekim 2015'te DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, HDP ve pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla düzenlenen Barış Mitingine karşı Ankara Garı kavşağında düzenlenen bombalı intihar eylemi sonucunda 109 kişinin katledilmesi ve bu katliamı düzenleyenler bilinmesine rağmen üstünün kapatılaması unutulmadı ve unutulmayacak.

Suriye’de Esad sonrası Alevilere karşı girişlen etnik temizlik ve dünya kamuaoyuna yansıyan katliam haberleri aynı zamanda insanlığı da sorgulamaktadır. Ahmet El Şaraa‘nın Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) çatısı altında toplanan radikal islamcı terrör grupları Suriye’ye barışı getirmeyeceklerdir, getirdikleri ve getirecekleri soykırım ve etnik temizlik olacaktır.

Türkiye’nin ve Türkiye’deki Ahmet El Şaraa‘nın Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) destekçileri Alevilere karşı girşilen bu katliamları ‘bunlar Esad’çıdır diyerek desteklemektedirler. Türkiye’deki iktidar yanlısı Basın ve Medya bu saldırılardan ve katliamlardan hiç bahsetmemektedir.

Suriye'deki Alevilerin İnsanlık çığlığını bugün duymasak, yarın benzeri olayların Türkiye’deki Alevilere yaşatılması sürpriz olmayacaktır. Süriye’de başlatılan bu olaylar önlenemezse, bölgede Alevilere, Hristiyanlara ve diğer kadim toplumlara girişilecek etnik temizlik daha da yoğunlaşarak devam edecektir.

Alevilere yönelik katliamların yaşandığı bu esnada El Şaraa’nın Kürtlerle bir anlaşma yaptığını duyurması Dünya kamuoyuna El Şaraa’nın Kürtlerin desteği ile ‘barış güvercini’ olarak sunulmasını sağlamaktadır. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ile SDG arasında yapılan bu anlaşmanın Suriye’deki kadim halkların kanı henüz kurumadan uluslararası kamuoyuna duyurulması El Şaraa ve cihatçıların meşrulaştrılmasına zemin hazırlamaktadır. Unutulmaması gereken önemli bir nokta, Ahmet El Şaraa‘nın Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) terör grubu Alevileri ve diğer etnik toplulukları temizledikten sonra Kürtlere yönelecektir. Kürtlerle girişilen bu ‘barış’ anlaşması sadece bir zaman kazanımıdır.