Çağımızın devrimci sloganı, artık ‘Sosyalizm ya da ölüm!’ oldu. Kübalı devrimciler, devrim bayrağını yükselttiklerinde, emperyalistler, onları yok etmek için harekete geçtiler. Castro’nun onlara cevabı şöyleydi: Patria o muerte. Yani ya vatan ya da ölüm! Şimdi dünya halkları da aynı paranoyak saldırılarla karşı karşıya! Vatanlarında bile öldürülüyor ve eziliyorlar! Tek sığınacakları alan ise: sosyalizm! Bunu gün geçtikçe daha da şiddetle hissedecekler.        

Dünyamız sadece aşırı sömürü, korkunç katliamlar, ötekileştirmeler ve komplolarla yönetilmiyor. Daha da sofistik olanı, doğamız da aynı yöntemler ve hınçla yok edilme aşamasına gelmiş bulunuyor. Artık kapitalizmin insanlığa vereceği hiçbir şey kalmadı!  

İlginç olan da kapitalizmin bağrında sosyalizmin üretici güçleri ve ilişkileri gelişiyor: Wikipedia, Android iletişim sistemi, 3D Desing üretim biçimi vb. Sayısız teknoloji, parasız-kolektif ve toplumcu ürünleri hizmete sunuyor. Yaşamın kendisi sosyalizmi işaret ederken, insanların akıntıya kürek çekmesi ve bizden gözükmesi kurtuluşumuzu geciktiriyor.    

Bu açıdan her çizmeli sakallının, dedemiz olmadığını bilmemiz gerek! Bugün kendine sosyalist diyen(burjuva kamptakileri saymıyorum) Çin Halk Cumhuriyet, Kuzey Kore gibi ülkeler mevcut. Eğer bunların sosyalist(yani komünist)olduğunu sanıyorsanız ya bu işlere kafa yormuyorsunuz ya da kendinizi kandırmakla meşgulsünüz? Bu açıdan bu çizgide tek bir ülke kalıyor, o da Küba’dır! 

Küba ile ilgili; devrimciler, demokrat hatta ilerici ve insan kalmış milyonlarca kişi olumlu duygular taşıyor. Fakat bu pozitif potansiyel, kinetik muazzam bir enerjiye dönüşemiyor. Hâlbuki insanlığın bu son kalesi, emperyalistler tarafından ablukaya alınmış, kuşatılmış ve teslim almak için faşist obüsleriyle dövülmektedir. Küba demek, insanlığın geleceği, aydınlığı demektir. Küba demek, ‘yârin yanağından gayri her şeyde, her alanda ortaklık’ demektir. Küba demek sadece insanlığın değil, tüm canlıların ve doğanın kurtuluşu demektir. Hülasa KÜBA yaşam, kapitalizm ise ölüm demektir! 

Günlük kaygıları, güncel olanı ve de bugünü düşünenler, elbette ki haklıdırlar! Çünkü mevcut sistem, onların, canlarıyla, mallarıyla ve kariyer mücadeleleriyle uğraşmalarını istiyor. Ama aynı zamanda bu insanların çıkıp kadın, çevre, düşünce ve inanç özgürlüğü vb. Konularda da liderlik yapmalarını istiyor sistem! Sonuçta; Obama’lar, Biden’lar, Merkel’ler, Kılıçdaroğlu’lar ve benzeri birçok figür çıkıyor ortaya. İyi de daha önce, bu kişilerden onlarca lider vardı! Noldu? Ne düzeldi? Hiçbir şey! Aksine dünya, korkunç bir sona doğru, uzay boşluğunda, bu insanların milyarlarca insanı sosyalizm-komünizm konusunda kandırması ve bloke etmesi nedeniyle hızla felakete doğru yuvarlanıp gidiyor. 

Koşu bandında hızla koşanların peşinde gidenlere çağrımdır: Gelin Küba ile dayanışma bayrağını birlikte yükseltelim! 

Emperyalist-kapitalizm, bir çözümsüzlük ve muhteşem bir çaresizliktir! Aradan kafasını uzatan tek tanrılı dinlere inanlar ise, sistemin bizi bağlamak istediği katırlardır. Tıpkı ortaya güçlü olarak çıktığımızda, hepimizi satırlarla doğrayan ırkçı-faşist güruhları gibi! 

Yukarıda çizdiğim tablo, binlerce yıldır egemen sınıflar tarafından özene-bezene ve de Leonardo da Vinci’den daha kusursuz çizildi ve çiziliyor. Bu tabloyu parçalayıp yerine ‘Küba’da sabah kahvaltısı’nı koymanın tam zamanı! Daha fazla bir zamanımızın olduğunu sanmıyorum. 

Gelin Küba ile dayanışmayı yükseltelim! Bu öyle bir dayanışma olsun ki milyonlar değil, milyarların katıldığı tam bir festival, tam bir ‘Avatar bağlantısı’ olsun!  

Ben kendi payıma, SOSYALİZM YA DA ÖLÜM adlı kitabımda bu bağlantıların neler olduğunu ve neler yapmamız gerektiğini devrimci kamuoyuna ve Küba Yönetimine sundum.  

Şimdi harekete geçme zamanı!