Ülkemizde güçlü sosyalist bir muhalefet yok! Ölüme yürümüş binlerce militanına rağmen devrimciler, kitleleri yönetemiyor! Marjinal kalmak sanki alın yazısı gibi! Kitlesel muhalif güç, burjuvazinin milliyetçi ve liberal kanadının elinde bulunuyor.
CHP’nin değerler dizisi, eklektizm ve uzlaşma kültürü üzerine inşa edilmiş. Atatürk de dâhil hiç kimse bu paradigmanın dışına çıkamamış ve çıkamaz da zaten. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini temsil eden CHP, aslında burjuvazinin devrimci değerlerini, gerici değerleriyle harmanlayan seçmeci(Eklektik) bir anlayışın ürünü! Ortakları ise, gerici değerleri siyaset yapmış olanlardan oluşuyor.
RTE iktidarı ise, gericiliğin lideri ama normal bir hükümet değil. Hiçbir kurala uymayan Monarşilerin, sıradan bir yapılanması! Çıkarlarına göre ülkeyi yöneten RTE’nin yaptıklarını anlamakta, aydınlar da muhalefette yetersiz. Örneğin ‘faizi indirerek dövizi yükseltti ve ülkeyi yıkıyor!’ diyerek ezberlen sloganlarla karşı çıkıyorlar. Hâlbuki adam, ülkeden çıkardığı trilyonluk dövizini, TL olarak birkaç misli yapmanın peşinde! Sanki daha önce ülkenin her karış toprağını komisyonlar alarak satmamış gibi! Kimse bunu düşünmüyor! Çünkü bu iktidarın temel üretim biçimi: uyuşturucu ticareti, mafyacılık, kara para aklama, ganimet, yağma vb.'leridir. İşte bu alt yapı, üst yapıyı yani hukuku, kültürü, siyaseti, örgütlenme ve etik davranış biçimlerini belirliyor. Bu nedenle zorbalıkla ganimet edinme, kanunsuzluk, sefillik, çalma vb. kendi alt yapısına uygun düşmektedir.
Burjuva muhalefetin, bu rejimin değişmesini başaracak taktiklerden ve güçten yoksun olduğu gözüküyor. Tek alternatif olarak seçimleri kullanarak ilerliyorlar! Fakat mevcut rejim, Türkiye Cumhuriyeti'nin koruyucusu ve kollayıcısı legal ve illegal örgütleri kontrol etmenin rahatlığı içinde! Bir de bunları, İŞİD militanlarıyla takviye etmiş durumunda. Düşünsenize polis, mahkeme kararını uygulamak için değil (büyük Adada ki Lokal) suçluları korumak için olay yerine koşuyor! Bu daha en masumu! Bu tür yasa dışı ve kanlı icraatlar sayısız.
Bu rejimin iktidardan normal seçim taktikleriyle ile uzaklaşacağını beklemek (bu pislikleriyle), sadece saflık değil, daha çok aptallık olur! Bir salonu, yasa dışı şekilde size vermeyenler, suça batmış iktidarlarını mı verecek sanıyorsunuz? Mevcut iktidar; bir hükümet değildir. T.C. İçinden çıkmış yeni ve Osmancılık oynayan hastalıklı, eskinin kötü kokan ve taklitçisi bir rejimidir. Onu ancak, ondan askeri olarak güçlü veya gelişmiş taktikleri olan bir organizasyon devirebilir. Ülkede de böyle bir güç ve hazırlık yok! Sadece burjuva muhalefetin beslediği ham hayaller mevcut!
Fakat bir başka yol daha var!
Doğru taktiklerle eğitilmiş bir muhalefet, bu rejimi, zayıf noktaları üzerinden sersemletip, onu kendi ağırlığının ivmesiyle(dayandığı sivil ve askeri güçlerin iç çatışmasıyla) yere serebilir. Doğru taktikler gerekiyor! Örneğin Kılıçdaroğlu’nun bürokrasiye olan çağrısı bu tür etkin bir adımdır! Anlayacağınız bu rejimin de bir Aşil topuğu mevcut. Bir boks maçını ele alalım. Karşınızda çok güçlü bir rakibiniz de olsa, eğer vurulacak noktalar üzerinde yeterince çalışmışsanız onu yere serebilirsiniz. Örneğin beyne giden sinir uçlarının bulunduğu çene ucundaki iki küçük nokta veya boyundaki ana damara, uygun birkaç vuruşla kişi ne kadar güçlü olursa olsun yere serilir. Yeter ki vurulacak noktaları iyi seçin! Muhalefet, belki savunmadan saldırıya geçti ama yıkıcı noktalara güçlü vuramadığı veya vurmaktan çekiniği için rakibini sersemletemiyor ve psikolojik-moral üstünlüğü sadece seçimlere endeksli olarak yürütülüyor.
İKTİDARA GELMEK İÇİN MUHALEFETİN TAKTİKLERİ NELER OLMALI?
- Muhalefet öncelikle, vurdu mu düşüreceği güç birikimini sağlamalıdır. Bunun için ilk işi HDP’yi ittifakın içine almalı! Bunu yapamadığı için AKP’den kopanlar hala %20’ler de bekliyor. CHP’nin tezkereye hayır demesi bu açıdan çok kıymetli!
- Muhalefet, iktidarla olan mücadelesinde normal vuruşları bırakmalı, enerjisini özel vuruşlara yöneltmelidir. Sinir uçlarını tespit ederek rakibi sersemletmek ve kontrol dışı hamleler ( APO’yu kullanma, muhalefeti terörist ilan etme, muhalefet liderlerine linç girişimi vb. gibi) yapmasını sağlamak gerekiyor. İktidar geçmişte muhalefete, kebapçılara vb. nasıl terörist diyerek kontrol dışı davranışlar sergilemişse şimdi de sanırım ‘casusluğu’ kullanacak gibi gözüküyor! Vuruş noktaları ise şunlar olmalı: Uyuşturucu ticaretinin yapıldığı alanlar (Atatürk Hava Limanı, Marinalar vb. yerler) ablukaya alınmalıdır. Veya buralarda ki bürokratlarla dikkatli çalışmalar yapıp, deşifrasyona ağırlık verilmeli. Sadece uyuşturucu konusunu değil, tüm rezil işler, örneğin RTE’ nin tüm satışlardan ve komisyon alımlarından birinci el sorumlu olduğunu ve ‘beşli çete’ denen firmaların aslında Erdoğan ile alakalı olduğunu vb’leri faş etmek gerekiyor. Burada sorun, yasadışılığı çarpıcı biçimde gösterebilmekte yatıyor. Bırakın kontrol dışı davranışlar sergilesinler!
- İktidarı normal bir hükümet sanıp, ona göre taktikler belirlemek geri dönüşü olmayan fahiş bir hata olacaktır! Örneğin bugünkü sağcılardan oluşan böyle bir muhalefet dizilişi bunu gösteriyor. Yok, ‘Kürtlerle, devrimcilerle işimiz olmaz’ deyip sonrada ‘arka cebime koy’ taktikleri belki normal koşullarda işe yarayabilir. Ama bir rejim değişikliği ile karşı karşıya iseniz, bu eski tür tavırlar, karşı tarafı daha da güçlendirir. Bu açıdan, güçlü rakipler, ancak ‘birleşebilecek herkesin bir araya gelmesi’ sonucu yıkılabilir. Yani burjuva muhalefet, HDP dışında ayrıca sayıları az da olsa, kendi solunda yer alan devrimci örgütleri ve aydınları da ortak mücadele noktasına çekmelidir.
- Daha da önemlisi, seçim de Başkan adayı olarak, güç karşısında tırsıyacak birini değil, her koşulda direnecek genç ve bilinçli birisi düşünülmelidir! Çünkü normal bir seçim olmayacak! 15 Temmuz düzmece darbe girişimi sonrası veya dokunulmazlıkların kaldırılması sonrası, Kılıçdaroğlu’nun vb.lerin teslim bayrağını nasıl çektiğini hatırlayın! Bu açıdan aday önemli! İmamoğlu şimdilik en uygun gözüküyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin karşı devrimci gediklerinden sızarak başımıza bela olan bu büyük tehlikeyi alt etmek için, sosyalistler, sadece bu alanda burjuva muhalefetiyle geçici de olsa ortak hareket etmek için taktiklerini belirlemelidir. HDP bunu, en büyük özveri, stratejik deha ve hayranlık veren bir olgunluk içinde zaten yürütüyor.
Bu adımların atılmadığı durumda, ABD’den veya Avrupa’dan medet uman bir muhalefete veya yeni bir RTE rejimine hazır olmalıyız!
Doğru taktikler uygulanmazsa eğer, bilin ki bu zalimleri zamanı geldiğinde 4 ‘K’ alt edecektir. NOT: 4 K= Kadınlar, Kürtler, Kızılbaşlar ve Komünistler