DEVLET KATLİAM "RUTİNİ"Nİ İŞLETİYOR

HDP İzmir İl binası 17. 06. 2021’de basıldı ve genç bir partili kadın katledildi. Bu saldırının özel bir örgütlenme sonucu yapıldığı çok açık. Bu tür bir saldırı devletin özel aygıtlarının desteği ve kararı olmadan yapılamaz. O nedenle bu saldırı planlanarak yapılan Türk devletinin klasiği veya rutin faaliyeti olan politik bir katliamdır.

Saldırgan elinde silahıyla il binasını basıyor, kadını katlediyor, katletmek için başkalarını arıyor, duvardaki resme silah sıkıyor, başkaları olsaydı onları da öldüreceğini söylüyor, katlettiği Deniz’in resmini çekip sosyal medyada paylaşıyor. Saldırgan hiç pişmanlık göstermediği gibi tutulmasına karşı çıkmakta, serbest bırakılmasını istemektedir. Bütün bunlar, arkasında devlet olmadan herhangi bir katilin yapabileceği işler değildir.

Devletin bütün aparatları, bütün birimleri bu saldırıların içindedirler, o nedenle sorumludurlar. Hergün TV kanallarında HDP’ye küfreden, HDP’nin kendisini savunmasına bile tahammül edemeyen sözde TV yorumcuları bu saldırının sorumlularıdırlar. Veysi Ateş denen üç kuruşluk dolandırıcının, alçaklığı ortaya çıkmadan kısa süre önce en üst düzeyde yöneticisi olduğu televizyon kanalında HDP’lilere yönelik olarak sarf ettiği hakaretler bu saldırının bir parçasıdır.

Bu devletin yüz yıllık katliam ve soykırım geçmişi, devletin temel politik yapısı ve yönelimi bu katliamların her zaman yaşanmasının ana nedenidir. Bu gerçeği bu kesinlikle ifade etmemizi sağlayacak kadar katliam yaşatıldı. 1970’lerde bugüne yaşanan katliamları saymak bile uzun bir liste olur.

İzmir HDP’ye yapılan saldırının anlamını ve içeriğini kamuoyu da çok büyük ölçüde böyle algılamaktadır. Bu durum, devletin katliamcı gerçeğinin anlaşılmasına katkı sunacak önemli bir gelişmedir.

Türk devleti karşılaştığı sorunları aşmanın aracı olarak, katliamları yönetme enstrümanı olarak kullanmıştır. Devletin İzmir katliamıyla yapmak istediği budur. Peki devlet, hangi yönetememe sorunu için İzmir HDP saldırısına gerek görmüştür? Bu katliamın en temel nedeni Kürt halkına karşı sürdürülen savaştır. Sayısız anlatım biçimleriyle veya sayısız farklı noktalara dikkat çekerek anlatsak ta son tahlilde bu katliamın nedeni olarak bütün anlatacaklarımızın bizi götüreceği nokta Kürtlere karşı sürdürülen savaş olacaktır.

Türk devleti, Kürt Özgürlük Hareketini ezemedi, Kürtlerin örgütlü mücadelesini bastıramadı. Bu durumda hem iç savaş tehlikesini elinin altında hazır tutarak hem de korku salarak iktidarını sürdürmeye, karşı koyuşları engellemeye çalışmaktadır. Bu katliam da devletin ve Erdoğan’ın Kürt halkının direncini kırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.

Bu durumu en açık şekliyle Erdoğan’ın kendisi anlatmaktadır. Akşener’e yapılan saldırıda “bu daha iyi günleriniz” demesi, Deniz Poyraz’ın katliamını sözde kınamak amacıyla kurduğu cümlede “bundan sonra olacak katliamlardan” söz etmesi, bu katliamların hem amacını hem sorumlusunu çok net olarak ortaya koymaktadır.

Bir gün önce HDP’lilerin yargılandığı mahkemenin, kimsenin kolayca giremeyeceği bahçesine giren bir grup faşist, HDP’lilere saldırıyordu. Ellerinde gelse yakaladıkları her HDP’liyi IŞİD’in yaptığı gibi kanla boğmak istediklerini gösteren bir kin, nefret ve öfke içindeydiler. Bu saldırıyla İzmir de yapılan saldırı göstermektedir ki Türk devleti ve Erdoğan, Kürtlere ve demokrasi güçlerine, yani HDP’ye karşı sürdürdüğü savaşı, bir adım daha ileri taşımaya yönelmektedir

Bu anlamda Deniz Poyraz’ın katledilmesiyle ile bir gün önce mahkeme bahçesinde HDP’lilere yapılan saldırıların, yeni bir konseptin başlangıcı olduğunu tespit etmek gerekir. Bu saldırılar, önceki saldırıların devamı olmakla birlikte, HDP’ye, demokrasi güçlerine ve Kürtlere karşı sürdürülen savaşın yeni bir aşaması ve yeni bir sürecin ilk adımları olarak görülmelidirler.

Buna karşın demokratik kamuoyu, yeterince hazırlıklı, donanımlı ve önleyici bir yapıya sahip mi? Ne yazık ki bu soruya istenen cevabı vermek mümkün değildir. Demokrasi güçlerinin, özellikle Kürt halkının örgütlü gücüne ve mücadele kararlılığına rağmen, katliamları önleyecek kadar etkili bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Bir katliam oluyor, vahşetin sarsıcı etkisiyle kitleler hareketlendiriliyor, önemli bir tepki veriliyor. Buraya kadar olan anlamlı ve gerekli. Ancak daha sonrası buna uygun gelişmiyor. Bir tavsama, ilgisizlik başlıyor ve bir süre sonra katliam da katliamcı yapı da katliamlara karşı mücadele de unutulmaya terk ediliyor. Katliamcı yapı ise yapacağını bir daha yapabilir hale geliyor.

Bu rutinin tekrar etmemesi için ne olması, katliamcı devlet yapısının ve politikalarının dağıtılması lazım. Bunu sağlayacak bir eylemselliğe ve örgütlüğe ihtiyaç vardır. Katliamcılığı caydırıcı bir güç, caydırıcı bir eylem biçimi ve kitlesellik ortaya konmadığı sürece katliamları yaşamaktan kurtulamayacağız. O nedenle, köklü olan katliamcı devlete karşı köklü bir çözüm üretilmesi gerekiyor.

Tam bu noktada HDP fikriyatı, siyaseti ve örgütlülüğü bir kez daha anlam kazanmaktadır. Bütün demokratik siyaset odakları, dünya halklarının ve halklarımızın tecrübelerini de önüne koyarak katliamcı devletten bir bütün olarak kurtulmayı sağlayacak olan mücadeleyi yükseltilmelidirler. Rutini tekrar etmekten bu şekilde kurtulmak mümkün olacaktır.