Sevgili okuyucular,
MHP Bursa mitinginde, katılımcılar arasında bir grup ülkücü, ‘vur de vuralım, öl de ölelim’ sloganlarını öne çıkardılar. Bu sloganın, ırkçı ve faşizan bir söylem olduğunu anlatmak için kahin olmaya gerek yok.
MHP lideri, genel başkanı Devlet Bahçeli, yükselen bu sloganlar karşısında, ‘Merak etmeyin onunda zamanı gelecektir’ diyebilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM çatısı altında yer alan ve gerçekten de kitlesel olarak karşılığı olan bir partinin liderinin bu tür söylemlerde bulunması manidardır.
MHP ve kurmaylarının bu tür gafları yapıkları kamuoyunun bilgisi dahilindedir. TBMM'de yer alan partiler içinde ana muhalefetten sonra en yoğun kalabalığı oluşturan bir partinin, MHP bu söylemleri ile kitleleri ve tabanında yer alan ülkücüleri sokaklarda katliamlara çağırmaktadır.
TBMM çatısı altında yer alan bir legal partinin, kendi tabanındaki ülkücü kitleyi sokaklarda katliamlara vesile olacak çağrılar yapması ise ciddi bir şekilde değerlendirmelidir.
MHP' in bu çağrılarının, Kürtlerin barış çağrılarını yüksek sesle dile getirmelerine karşılık olacak şekilde yapılması ise ayrıca manidardır.
Burada bir noktanın altını çizerek, bu türden çağrıların geçmişte nelere karşılık geldiğine kısa bir göz atalım. Altına çizmek istediğim konu; ülkemizin Cumhuriyet savcıları bu söylemeler karşısında ne yapacaklarıdır?.......
Ülkemizin tarihi MHP lideri Bahçeli ve benzerlerinin çağrıları ile geçmişte de haşır neşir olmuştur. Sokakta MHP'ye bağlı ülkücü faşist grupların, katliamlara giriştikleri ve ellerindeki kanın henüz kurumadığı bilinmektedir.
MHP ve ülkücü faşistler bu katliamları, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ‘derin devletinin’ yardımları ile yapıldığı da bilgimiz dahilindedir.
Eşit işe eşit ücret talebi ile eylemde olan işçilerin grevlerine gruplar halinde saldıran ülkücü faşistleri, ülkemizin cefakar emekçileri hafızalarından uzun süre silemeyecektir.
Demokratik Üniversite, parasız ve eşit eğitim talebinde bulanan öğrencilerin üzerine, bombalarla, çeşitli silahlarla saldırarak katliam yapan ülkücüler, toplumumuzun hafızalarında ki tazeliğinin korumaktadır.
Sadece, ‘demokrasinin’ ‘adaletin’ kusursuzca uygulanmasını savunan, akademisyen, yargı mensubu, sağlık çalışanı ve basın mensuplarını katledenlerin, ülkücüler olduğunu hiç kimse unutmayacaktır. Malatya, Sivas, Maraş ve Çorum’da başta Aleviler olmak üzere, farklı oldukları için vahşice katliama uğrayan ötekileştirilmişler, ülkücülerin bu vahşetini asla unutmayacaklardır.
MHP ve ülkücü faşistlerin katliamları, Türkiye tarihine kanla yazılmıştır. Asla ve asla unutulmayacaktır. Her hatırladığımızda lanetlenecek bir süreç olduğu bilinecektir.
Bu katliamlarda, MHP ve ülkücü faşistlerin yalnız olmadıklarını da, Türkiye halkı ve dünya kamuoyu bilmektedir.
Bu katliamlarda, Türk Gladyosu, kontrgerilla, derin devlet, vb. katliamcı güçlerle ortak yapıldığı da, kamuoyunun bilgisindedir.
Bütün bu karanlık güçlerle ortak hareket eden, MHP, ülkücüler yeni katliamlarına hangi güçlerden yardım alacaktır? Merak konusudur…..
Devlet Bahçeli ve MHP'nin diğer kurmaylarının, dönem-dönem bu tarz çağrılarının olması, katliamlardan hala bir şeyler beklediklerinin bir kanıtıdır.
Hala Kürt coğrafyasında sürmekte olan kirli savaşın devamından yana olan ve kan üzerine politika yapan MHP, toplum tarafından gereken cezayı alacaklardır.
Devlet Bahçeli bilmelidir ki, MHP tabanında, aldıkları oy oranında, ülkücü çeteler olduğu kadar, sadece ‘milli’ hassasiyeti olan kitlelerde bulunmaktadır. Bu ‘milli’ hassasiyeti olan kitlelerin, iyi niyetlerini ülkücü faşist çetelerin emellerine alet ederek kan akıtamayacaklardır.
Barış arzularını her gün biraz daha yüksek sesle dillendiren Türkiye halklarının sağ duyuları, ülkücü faşist çeteleri, akıtmayı düşündükleri kanda boğacaktır.
27.03.13