Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinin en zor ve çalkantılı günleri yaşamaktadır. 90 yılı aşkın süredir, Cumhuriyet tarihinde yaşanmış birçok krizlerin, çalkantıların, kirli ilişkilerin, çürümüşlüğün, etrafa saçılan kokuların, uluslar arası camiada da, artık dikkat çeken bir hal almıştır.
Türkiye de yaşanmış, rüşvet, hırsızlık ve kirli ilişkiler, Başta ABD olmak üzere kapitalist dünyanın, sermaye çevresinden, ‘efendileri’ olan haydutların, dikkatinden kaçmamıştır.
ABD emperyalist sermaye çevrelerinin, yerkürenin birçok ülkesinde, alanlında rüşvet, talan ve kirli ilişkilerin oluşmasında başrol oyuncusu olduğu bilinmektedir. ABD sermaye çevreleri, kendi çıkarları, ‘zedelendiğinde’ başkalarının rüşvet ve kirli ilişkilerine, ‘göz yummama’ konusunda ısrarlı davranıyorlar.
Bir gerçeğin altını çizmede yarar var. ABD Emperyalist sermaye çevrelerinin bütün kirli ilişkilerine rağmen, Amerika kıtasında insanlığı tarihsel birikimi olan, burjuva ‘demokrasisi’ adına da olsa, hukukun sağlanmasında, yargı, ‘bağımsızlığının’ koruması gibi bir konumu elinde bulundurmaktadır. ABD Yargısı, yerkürenin birçok ülkesinden daha, ‘adil’ ‘bağımsız’ davranabilmektedir.
Türkiye neden sanık sandalyesinde?
Türkiye AKP iktidarıyla birlikte, 12 Eylül ve Özal iktidarlarından devir aldığı, kamu mallarını talan etme, ihalelere fesat karıştırma, rüşvet ve yolsuzluğu, en yoğun ve pespaye yaşandığı bir süreç olmuştur.
20’li yaşlarda bir İranlı, ‘işadamı’ geliyor. Ülkenin kamu bankalarını, bakanlarını, bürokratlarını milyonlarca dolar rüşvet vererek, deyim yerindeyse satın alıyor.
Ülkenin kelli-felli, ‘efendileri’ bu, ‘iş adamı’ Reza Sarrafı, ‘hayırsever işadamı’ ve ülkenin cari açığını, kapatan’ ihracatçı olarak, ‘takdim edip’ ödüller dahi veriyorlar. Ülkenin bakanları, ‘önünde yatabiliyor’ siper olabiliyor.
Bütün bunlar yaşanırken, milyarlarca ABD doları para trafiğinin kirli ilişkilerde kullanılması için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumları devreye sokuluyor. Devlet kurumları, bürokrasi rüşvet çarkının yürümesi için her türden kirli ilişkileri mubah görüyor.
Ülke dışında yaşayan, emeklerini göçmen ülkelerde satmak zorunda kalan veya eğitim, ticaret ilişkilerinden dolayı farklı ülkelerde yaşamak ve bulunmak zorunda kalan, ülkemiz insanlarının karşılaştıkları sorunların başında, ‘ülkeniz yolsuzlukların ve rüşvetin yaşandığı’ bir ülkedir söylemleriyle sürekli karşılaşmalarıdır.
ABD de mahkeme karşısına çıkan dolandırıcı başı Reza Sarraf, ABD’deki yasalardan faydalanarak, sanık olmak yerine, tanık olmayı; ‘tercih’ eder. Türkiye de yaşadığı süre zarfında nasıl yolsuzluklara imza attığını, rüşvet çarkının nasıl döndüğünü ABD mahkeme jürüsü karşısında anlatmaya başladı.
Reza Sarraf’ın, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle girdiği kirli ilişkileri anlatması, ABD sermaye çevrelerini ve siyasal sahnedeki aktörlerinin de iştahını kabartmaktadır. Buradan yola çıkan ABD sermaye çevreleri Türkiye deki, çömezlerinin dizayn edilmesi için kendilerine çıkarsamalarda bulundukları kamuoyunca bilinmektedir.
ABD sermaye çevrelerinin, ülkemizi, ülkemizin insanlarını yargılaması tabiî ki, kabul edilecek bir uygulama değildir. Bu yargılama, ABD emperyalist sermaye çevrelerinin hak etmediği ve yargılanması gerekenin ABD sermayesi ve onları temsil eden güçler olduğu bilinmelidir.
Altını çizmede yarar var. ABD mahkeme kurumlarının yargıladığı suçlamaya temel teşkil eden konuya gelince, AKP devleti, Saray ve onun emrindeki dalkavukların, talancıların, hırsızların, rüşvetçilerin ve dolandırıcıların olduğu da, kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
AKP ve etrafında organize olmuş hâkim güçlerin, yeşil sermaye çevrelerinin, siyasal İslamcıların deyim yerindeyse, ‘kuyrukları sıkıştı’ taşlar yerinden oynadı, çöküş başladı. AKP devleti, ortağı, MHP ve Saray ısrarla yargılamanın, ‘milli dava’ olarak algılanması için, yoğun çaba harcamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bugün mevcut devlet yapılanmasını idare eden akıl, bu akıl etrafında organize olanlar, ABD mahkemeleri tarafından, Reza Sarraf ve Halk bankası Genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla nezdinde yargılanmaktadır.
Yargılamada gelinen aşamada pis kokuların geldiği gerçeği yadsınamaz. Reza Sarrafın açıklamalarında bir konunun altı kalın çizgilerle çizilmektedir. Ülkede bakanlar, bürokratlar aile fertlerinin milyonlarca ABD doları rüşvet almak suçlamaktadır.
Buna karşılık AKP devleti ve Saray çevresinden, Reza Sarrafın, ‘hain’ ‘ajan’ ‘soytarı’ ‘itirafçı alçak’ vb. suçlamalarla vakayı geçiştirme telaşı içine girmişlerdir.
Peki, Sarraf bugüne kadar neydi? Ve neden bu kadar, ‘ağır’ suçlamanın muhatabı durumdadır?
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,
04 Aralık 2017