Türkiye toprakları, bölge coğrafyası yangın yerine dönmüştür. Komşu ülkelerle ilişkiler, 'sıfır sorundan' sıfır ilişkilere dönüşmüştür.
Ülkemiz sınırları içinde sorunlar giderek karmaşıklaşmış ve kördüğüm olmuştur. AKP iktidarı 14 yıllık iktidar sürecinde, var olan sorunların çözümlenmesinden çok, var olan sorunları, 'kamplaştırarak'´karmaşıklaşmasından yana tavır almıştır.
AKP iktidarı bu süre zarfında devleti, dünkü ortakları olan Fethullah Gülen cemaati, yani FETÖ çeteleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletini kuşatarak, etkinliklerini artırarak, geleneksel devlet aklıyla bütünleşip, AKP devleti olarak ifade edebileceğimiz sürece sürüklenmişlerdir.
Saray'ın, R.T. Erdoğan açıklamalarından anlaşılacağı gibi, ''yürütmenin de, yasamanın da, yargının da başı benim'' diyerek, Türkiye gerçekliği, AKP devletini yeterince açıklamaya yetmektedir. AKP devleti ülkemizi, coğrafyamızı yangın yerine çevirdiği konusunda, aklıselim kişiler ortak kanaatlere sahipler.
7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını içine sindiremeyen AKP devleti, Saray, 24 Temmuz 2015 tarihinde, daha önceden, geleneksel devlet aklıyla uyum içinde, Kürt sorununda, 'çözüm' yolları tümden kapatılarak, yeniden, 'savaş konseptiyle' Kürt coğrafyasını kan gölüne, Şehirleri, İlçeleri, Mahalleleri iç savaş görüntüsü veren viranelere çevrilmiştir.
Gelinen aşamada, ülkemiz coğrafyasının bir bölümünde ve sınır komşumuz olan Suriye topraklarında savaşa giren, bir ülke ve orduya, 'sahip' durumundayız.
'Kurşun askerler' işbaşında!
Bu süreçte, bir gerçeklikle karşı-karşıya olduğumuzu, bu gerçeklikte, 'kurşun askerlerin' işbaşı yaparak, 'savaş sevici' tutumlarına şahit olmaktayız.
TV kanlarlı ve programlarını gezerek, 'kanaat' açıklayan, 'kurşun askerler' kendine, 'terör uzmanı' 'gazeteci ' 'akademisyen' sıfatı takan, boynu kalın, tuzu kuru şarlatanlardan oluştuklarını unutmamalıyız.
'Kurşun askerlerin' asli görevleri, askerden daha çok, 'askerci' olmak, savaş naralarını yüksek perdelerden atmak, askeri strateji ve taktiklerini, 'deha' havalarında topluma sunan, 'savaş sevicisi' edasıyla açıklamak, 'lütfunda' bulunmaktadırlar. 'Kurşun askerler' savaş konseptiyle hareket eden iktidar ve devletlerin hepsinde dönem-dönem boy gösterirler. Bütün yatırımlarını, savaş politikasına yatırırlar. Savaş ortamlarında, öne çıkar, hırçın bir şekilde savaş savunucusu kesilirler.
'Kurşun askerlerin' savaş ortamında, 20 yaşlarda gençlerin, çocukların, yaşlı ve genç demeden sivillerin, savaş sonucu yaşamlarından olmaları, umurlarında bile değildir. Çükü, savaş ortamında yaşamını kaybeden 20 yaşlardaki gençlerin, asker veya sivil, kendini ülkenin, 'efendisi' zannedenlerin ve yakınlarından oluşmadığı, 'kurşun askerlerinde' yakın çevrelerinden olmadığı sürece, savaş naralarını avazlarının çıktığı kadar bağırmaları, içten bile değildir.
'Kurşun askerlerin' Kürt coğrafyasında ve Suriye topraklarında Türk Silahlı Kuvvetleri TSK'nin yürüttüğü savaş nedeniyle kendilerine yine bir görev çıkararak, savaş 'analistlerine' başladılar. Bu savaş sevicileri, TV kanalları ve basın kuruluşlarını tek-tek gezerek, savaşın, 'haklılığını' 'gerekliliğini' çeşitli yalanlarıyla süsleyerek, manipülasyonlarıyla topluma enjekte etmeye çalışmaktadırlar.
Savaşın yıkıcı ve kahredici yüzünü, savaş ortamında kaybedilen insan kayıplarını, 'şahadete ulaştı' 'şehit oldu' evlere, 'bayrak asma' gibi girişimleri önererek, gizlemeye çalışmakta mahirdirler. Savaş dönemimde, 'kurşun askerlerin' en çok kullandığı, sloganlar, kurdukları cümleler, 'vatan bölünmez, şehitler ölmez' kısacası, 'vatan millet sakarya' nutuklarını sıkça atarlar.
İçinden geçtiğimiz süreçte, 'kurşun askerlerin' iş başına geçtiklerini gözlemekteyiz. Bu savaş sevicileri, 'kurşun askerler' Vatan sevgisi, Yurtsever olduklarından değildir. Aşkları! Çıkar ilişkileri, maddi çıkarların ön planda olduğunu görmemek için, 'üç maymunları oynamak' durumunda olmayalım.
Savaş sevicisi, 'kurşun askerlerin' göbeklerinin daha çok şiştiği, boyunlarının daha çok kalınlaştığı bir döneme vurgu yapmak isterim.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,
8 Eylül 2016