Kaç gündür CHP’nin tarihinde çok başvurmadığı bir eylem yaşanıyor.
Herşeyden önce ve tereddütsüz bir biçimde, CHP’nin bu yürüyüşünü desteklemek ve büyütmek, asli görev olarak ortaya konmalıdır. Böyle bir eyleme Türkiye halklarının ihtiyacı olduğundan olacak ki eylem, kamuoyu tarafında heyecanla ve hemen sahiplenildi, desteklendi.
Gerçekten de eylemin kendisi, biçimi ve süresi bir kitle eyleminin verimliliğini güçlendirecek özellikler taşımaktadır. CHP‘nin başlattğı bu yürüyüşün günlerce sürecek olması, bu anlamda, önemlidir.
Kitlelerin sokak eylemleri, çoğu zaman beklenenden ve planlandığından farklı gelişmektedir. Toplumsal mücadelenin en duragan ve hareketsiz olduğu an’larda bazen, radikal değişimlere yol açan kitlesel eylemler olabilir. Aynı şekilde koşulların çok uygun göründüğü zamanlarda ve ısrarlı yoğun çabaların sürdürüldüğü ortamlarda bile, kimsenin harekete geçmemesi bu gerçeklikten kaynaklanmaktadır. Bu nedenle kitle psikolojisini iyi bilen faşizm, kitlelerin sokağa çıkmasını engellemek için baskıcı uygulamalarını sürekli gündemde tutmaktadır. Fiilen faşizmin bu politikasına karşı olan bu yürüyüş, ilk olarak Erdoğan’ın yaratmak istediği korku iklimini zayıflatacağı, kitlelerin sokakta hak arama bilincini geliştireceği için değerlidir.
Ayrıca bu yürüyüş, kitlelerin daha etkin bir karşı koyuş geliştirmelerine de yol açabilir ve gerçekten somut bazı kazanımların açığa çıkmasına hizmet edebilir. Bu eylemi küçümsemek, kitle mücadelesiyle hiç bir gelişme yaratılamayacağını düşünmek, kitlelerin gücüne güvenmemek gibi vahim bir yanlışlığa yol açabilir.Yada bunca baskı ve zorbalık ortamında gelişen böyle bir kitle eylemine karşı ilgisiz ve duyarsız kalmak, demokratik mücadelenin kitlelerin eseri olduğunu görmemek olur.
Kaldı ki kamuoyu CHP‘yi kitle eylemi yaptığı için değil, yapmadığı için eleştirmiştir bu güne kadar. O nedenle tüm demokratik kamuoyunun CHP’nin bu eylemine ilgisiz kalması söz konusu değildir.
Ayrıca bu yürüyüşü, CHP’nin kurumsal kimliğinin ve darlığının içine hapsetmek, öyle ele almak, çok isabetli bir durum olmayacaktır. Bu eylem, kurumsal olarak CHP’den çok, CHP’ye oy veren geniş kitlelerin bir tepkisi olarak görülmeli, ele alınmalıdır. En nihayetinde somut olarak bizim de amacımıza hizmet eden bir kitle eylemi sözkonusudur ve sonuçları itibarıyla bizim de yararlanabileceğimiz demokratik bir kazanıma hizmet edecektir. Ayrıca demokrasi güçleriyle, Erdoğan’ın baskıcı politikalarına karşı kararlı bir mücadele isteği taşıyan CHP kitlesininin yakınlaşması da bu ve benzeri eylemlerde yaşayacak olan birlikteliklerle sağlanabilir.
Ancak bu gelişmenin başka boyutlarını da gözden uzak tutmamak gerekiyor. Enis Berberoğlu‘nun tutuklanmasının iki boyutu bulunmaktadırlar. İlk olarak bu tutuklamanın Kemal Kılıçtaroğlu‘nun HDP ziyaretinden hemen sonraya denk gelmesine dikkat çekmek gerekiyor. Bu tutuklama, doğrudan doğruya Kemal Kılıçtaroğlu‘nun HDP‘yi ziyaret etmesine karşı Erdoğan yargısının ve devletinin verdiği bir cevap gibi görünüyor. Eğer o gün Enis Berberoğlu değilde başkası olsaydı aynı akıbeti yaşayabilirdi. Bu tutuklamayla CHP‘ye göz dağı verilmekte, CHP kitlesinin HDP’yle, olası yakınlaşmasının önü kesilmek istenmektedir.
İkincisi bu konuda hangi CHP yetkilisi ağzını açsa ilk sözcükleri şaşkınlık ifade etmek olmaktadır. Aylarca insanlar yazdılar, söylediler, tartıştılar. Erdoğan devletinin HDP‘ye ve diğer demokratik muhalefet güçlerine karşı izlediği zorba tutumun, eğer engellenemezse,CHP’ye de uygulanacağını söylemeyen kalmadı. Her durumda ve her fırsatta ve az çok Erdoğan’ın yönettiği Türk devletinin politikalarını izleyen ve değerlendiren herkes, bu yönlü görüş belirtmiş, bilgi vermiştir. Buna rağmen, gelinen noktada, herkesin öngördüğü ve uayrısını yaptığı bir durumun yaşanmış olması, CHP’lileri şaşkınlığa çevirmiştir. Anlaşılan CHP kurmaylarının hiç birisi yapılan bunca değerlendirmeyi, öngörü ve uyarıyı dikkate almamış, kendi çok bilmiş kibirlerine göre davranmışlardır.
Bu durum iki noktada önemlidir. Birincisi bu demektir ki CHP kurmayları kimsenin uyarısına ihtiyaç duymuyor, dikkate almıyor ve maşallah herşeyi çok iyi biliyorlar. İkincisi, Erdoğan’da yönetse, devletin kendilerine ait olduğunun, kendilerine dokunmayacağının rahatlığı içinde davranmayı, en doğal hakları olduğunu sanıyorlar. Hadi böyle davranmalarını kişisel kibirleri olarak değerlendirebilir, öyle anlayabiliriz. Peki iyi de nasıl oluyor devleti yönetmeye talip olan bir siyasal partinin anlı şanlı yöneticilerinin, kurmaylarının ve danışmanlarının hiç birisi AKP/ Erdoğan diktatörlüğünün karanlık ve kuralsız zorbalığını anlayamıyor ve öngöremiyorlar. Sonra da yaşadıkları ilk şokta, bön bön etraflarına bakınıyor ve şaşırdıklarını‘ açıkça itiraf edecek kadar şaşkınlaşabiliyorlar.
Bunu belirttikten sonra, bu eylemin etkisinin artması, bir yandan Erdoğan‘ da öte yandan da CHP‘de tedirginlik ve korku yaratacaktır. CHP, eylemin kitleselleşmesinden ve AKP/Erdoğan karşıtlığının daha radikal bir tutum almasından hoşnut olmayabilir ve eylemi sınırlandırabilir. Yürüyüşün günlerce sürmesi bir avantaj olsa da aynı zamanda eylemin sulandırılarak etkisizleştirlmesi için de kullanılabilir. CHP’nin bu eyleme hakkıyla önderlik edeceği/edebileceği konusunda çok iyimser olmamak gerekir. Böyle düşünmek için fazlasıyla veri bulunmaktadır. Belirtildiği gibi eylemin kitlelerin kazanımlarına yönelik gelişmesi halinde, hem devlet, hem de CHP eylemi önlemeye çalışabilirler. Bu ihtimal yüksektir ve bunun mutlaka gözönünde bulundurulması, buna karşı hazırlıklı olunması gerekmektedir.
CHP‘nin bu yrüyüşüne gereğinden fazla misyon yüklenmesi de isabetli değildir. Bu yürüyüşün sonunda, ne Türkiye demokratikleşir, ne de CHP, demokratik bir parti olur. Elbette henüz devam eden bir kitle eylemi hakkında bu negatif cümleleri kurmak hoş değildir. Ancak kitleleri, özellikle de içinde bulundukları bu zulüm koşullarında, yanıltmamak, sorumlulukla hareket etmek gerekir. Çöldeki bir çiçeğin suya susadığı kadar, umuda ve özgürlüğe hasret olan halkların, umudunun kırılmasına, yanlış beklentiler içine girmesine yol açmanın da vebalı vardır.
Bu yürüyüşün encamını belirleyecek olan demokrasi güçlerinin yürüyüşe dahil edilme düzeyleri olacaktır. Demokrasi güçlerinin etki ve katkıları, yürüyüşte elde edilecek olan kazanımları artıracak veya azaltacaktır. CHP’nin ise bu konuda nasıl davranacağını öngörmek çok zor değildir. Bu güne kadar sürekli olarak sokakta ve demokrasi güçlerinde uzak kaldığını hatırlamak, olası gelişmeyi tahmin etmek için yeterlidir.
Devletin ve Erdoğan’ın bu yürüyüşe nasıl yaklaşacağını da aşağı yukarı kestirmek mümkündür. Görülen o ki, devleti ve Erdoğan’ı çok fazla rahatsız etmediği sürece, şimdilik, doğrudan müdahale etmek yerine, farklı yol ve yöntemlerle yürüyüş, etkisizleştirilmek istenmektedir.
Bu yürüyüşü önlemek için provakasyon olabilir mi? Devletin, MHP‘nin ve AKP‘nin bu yönlü sicili de, açıklamaları da ortadadır ve elbette onların söz konusu provakasyonlardan uzak olmadıkları biliniyor. Teorik olarak bunu yapamacaklarını düşünmek, derin bir safdillik olur. Yine de bu eylem için ve bu aşamada böyle bir saldırının olabileceğinden söz etmek, iki nedenden dolayı doğru değildir. Birincisi, kitlelerin eyleme ilgisini zayıflatan bir sonuç yaratacağı için, ikincisi de bu aşamada, devletin böyle bir provakasyon geliştirmesi henüz gerekli değildir. Hem de eylemin meşruiyetinin dorukta olduğu bu aşamada, kolay değil. Ancak bu durum, kesinlikle yanlış bir algıya yol açmamalı, Erdoğan’ın, devletin ve MHP‘nin bu yönde bir pratik geliştirmeyecekleri anlamına gelmemelidir. Zaten, Erdoğan, AKP ve MHP‘nin, başından beri, ellerindeki yargıyla, medya ve polisiyle, eyleme saldırmanın koşullarını oluşturmaya çalıştıkları görülmektedir.
Son olarak bu yürüyüşün CHP içinde kendilerini demokrat olarak tanımlayanlara büyük bir imkan ve fırsat sunduğunu belirtmek gerekiyor. Eylemin kararlılıkla ve sonuç alıncaya kadar sürdürülmesi, CHP‘ye oy verenler başta olmak üzere, birazda bu yönlü düşünenlerin çabalarıyla kolaylaşacaktır. CHP, bu yürüyüşle nereye gider bilinmez, ama her halükarda bu yürüyüş, Erdoğan diktatörlüğünü zorlaştıracak, ömrünü kısaltacaktır.