Sürerim sürerim gitmez kadana,
Fransız kurşunu batmaz adama….
Halil İbrahim amcanın oturduğu iki katlı evin salon duvarında gümüş zincirinden asılı duran, bir cep saati vardı, kurmalı bir saatti, yıllar geçmesine rağmen tıkır tıkır çalışıyordu, Halil İbrahim amcanın babası Çavuş'a Cumhur reisi Celal Bayar hediye etmişti.
Babası Çavuş Antep’in kurtuluşu sırasında henüz 17 yaşında iken Fransızlara karşı Kara Yılan çetesi içinde savaşmıştı. Keskin nişancıydı hiçbir mermiyi boşa atmazdı, Fransızlara karşı baskın düzenlediklerinde bir kayanın arkasına geçer, her attığını vururdu. Fransız askerlerini teker teker etkisiz hale getirir, arkadaşlarına yol açardı. Lakabı fırtına Çavuş’tu.
Kurtuluş savaşı kazanıldıktan sonra Cumhuriyet kuruldu, Çavuş ise Suriye'den kaçak, ipek, elbise, envai türlü eşyalar getirir satardı. Bir defasında getirdiği malları alıp parasını vermeden gitmek istediklerinde bir kayanın arkasına geçerek önce katırları sonra malını almak isteyenleri avlamıştı. Hepsini de diz kapaklarından vurmuştu, daha sonra Suriye'ye geri gitmiş bir daha dönmemişti ülkesine çocukları ve eşi yalnız başlarına kalmıştı.
1925 yılı şubat aylarında Şeyh Sait ayaklanması başladı, Bu ayaklanma iki ay sürdü, daha sonra yenilgiye uğradı ve 29 Haziran 1925 yılında Diyarbakır'da yargılama sonucu idam edildi.
İşte Çavuş bu ayaklanmaya katıldığı iddiası ile aranıyordu. Yıllar sonra memleketine döndüğünde altmışa yaklaşıyordu, arandığını öğrendi ve dağlarda gizlenmeye başladı. Cumhur Reisi Celal Bayar'ın Güneydoğu Anadolu'yu gezdiğini duydu. Urfa yolu üzerinde bir köy kahvesinde oturdukları sırada atını tozlu yollarda dört nala sürerek yanlarına yaklaştı, Cumhur Reisi Celal Bayar'ın korumaları müdahale etmek isteyince Celal Bayar bırakmadı, atından indi, omuzunda mavzeri çaprazlamasına asılı duruyordu, bir asker selamı çaktı ve kendisini tanıttı, masalarına yaklaştı Cumhur Reisi buyur etti oturdu.
Hemen bir bardak çay ikram edildi, kimse sormadan Sayın Cumhur Reis'im diye söze başladı;
Antep'te Fransızlara karşı savaştığını, keskin nişancı olduğunu, Cumhuriyet kurulduktan sonra Suriye'den kaçak ipek elbise vs. getirdiğini, malına çökmek isteyenleri diz kapaklarından vurup gerisin geri Suriye'ye gittiğini ve bir daha dönmediğini, ülkesine yeni geldiğini ve Şeyh Sait ayaklanmasından arandığını öğrendiğini bir bir anlattı.
Cumhur Reisi: Sen keskin nişancı mıydın? diye sordu.
-Evet Cumhur Reisim keskin nişancıydım diye cevap verdi, derin bir sorgu sual sohbetine başladılar. O sırada karşı dağın tepesindeki kayanın üzerine bir kartal gelip kondu Çavuş bunu görünce ”İzninle Sayın Cumhur Reisim” dedi, kalktı iki üç adım ileri gitti diz çöktü sağ dizini yere koydu mavzerine mermiyi sürdü, sol diz kapağına dirseğini dayadı, kayanın tepesinde tüm heybetiyle duran kartala nişan aldı, kartal bir şey hissetmiş gibi kafasını boynuna doğru çekti. kanatları arasına götürdü, o anda Çavuş tetiğe bastı, birkaç saniye sonra kartal kayanın üzerinde en az iki metre havaya fırladı sonra yere düştü. Orada bulunan herkes hayretler içerisinde izlemişti, geçip tekrar yerine oturdu. Celal Bayar yeleğinin cebinden köstekli bir saat çıkarıp verdi, Ankara'ya döndüğümde senin için bir şeyler yapacağım dedi .
Daha sonra Cumhur Reisi nin özel af çıkardığı ve Çavuş'un özgürlüğüne kavuştuğu söylenir.
İşte bundan dolayı Halil İbrahim amca için çok değerliydi Celal Bayar'ın saati….