12 Eylül 1980 faşist darbesinin üzerinden tam 42 yıl geçti ama ülkeye, demokrasiye ve muhalefete verdiği tahribat hala gözler önünde.
12 Eylül zalim bir darbeydi, muhalif yurtsever ve solda duran insanlarımız ile tam geliştirilememiş olan demokrasimizi ezip geçti.
Hala yaralar sarılamadı, hala ne bu zulümü yaşatan zalimler kamuoyu önünde, gıyaplarında da olsa yargılandı, mahkum edilebildi ne de hayatını , kaybedenler, sakat kalanlar, ülkeyi terk edip zoraki göçe, sürgüne yollananlar rehabilite edildi.
12 Eylül Türkiye’nin en karanlık günlerinin başlangıcıdır. Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 39 ton gazete, dergi, kitap yakıldı, 927 basın ve yayına yasak konuldu, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 14 kişi açlık grevlerinde öldü, 171 kişi işkencelerde katledildi. Aralarında Yılmaz Güney gibi dev bir sanatçının, sinema adamının da bulunduğu her yaş ve meslek grubundan ama ağırlıklı olarak Akademisyen 250-300 bin kişiye yakın insan başta, Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine iltica ettiler.
Bir çoğu bu insanların ülke özlemi ile hakka yürüdüler, bu dünyadan gözleri açık göçüp gittiler.
12 Eylül faşist askeri yönetimi uyduruk Türk-İslam sentezi ile kesinlikle ülkeyi 20 yıldır yöneten Siyasal İslamın da yolunu açmıştır.
12 Eylül kara, kirli ve kanlı bir tarihin adıdır. Hemen hemen her muhalif ailede derin izler bırakan bir tarihin acılar, çilelerle dolu bir dönemin adıdır.
Çekilen acılar sınırsız biçimde hala tazeliğini korumaktadır.
Bu 12 Eylül darbesi 17 yaşındaki Erdal Eren’i asacak kadar cani, vicdansızdı.
Ülkeyi bunalımlara sürükleyen bu darbe bugün de Türkiye’de siyasete yön vermeye devam ediyor.
Bugünü anlamak için 42 yıl öncesine gitmemiz gerekiyor. 12 Eylül de egemen sınıflar resmen devrimci mücadeleye karşı askerleri ve paramiliter grupları kullanmışlar ve halk çocuklarını katlettirmişlerdir.
12 Eylül Darbesi bir insanlık suçudur!
12 Eylül darbesi solu dışlayan bir Türkiye projesiydi. Krizler üreten vahşi ve çarpık kapitalizm bugün de çok canlar yakmakta, halkları birbirine düşürmekte farklı düşünen, yaşayan, inanan insanları şeytanlaştırmakta, onların hayatlarını cehennem etmektedir.
Şu an Türkiye'deki yönetim 12 Eylül koşullarını aratmamaktadır. Direnen tüm toplum kesimlerine ama özelliklede Sol, Alevi, Kürt toplumuna büyük zulümler yaşatmaktadır. Cemevlerine statü verilmez, AKP kendi Alevisini yaratmak isterken, HDP nin seçilmiş parti yöneticileri, Vekilleri, yerel yöneticlerinin önemli bir bölümü yıllardır haksız yere verilen siyasi kararlarla hapislerde yatmaktadırlar.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Demokrasi hala çok uzakta görünse de Türkiyede’ki halkların bu baskıları kırma, hakettikleri çağdaş, paylaşımcı, barışçıl bir sistemi kurma şansları vardır. Çözüm amasız, fakatsız kişisel çıkar ve hırstan arınmış yöneticilerin önderliğinde verilecek örgütlü ve birlikte, ortak mücadeleden geçmektedir.
Bu dileklerle 12 Eylül Faşist darbesinin kurbanlarını ve mağdurlarını saygıyla anıyorum. Tekrar ediyorum bu darbeci katillerden hala bir hesap sorulamamş olması ülke için büyük bir acı, utanç ve affedilmez hatadır.