Türkiye‘de yerel seçimlere tam 23 gün kaldı. Belki klasik olacak ama bu seçimlerde yine çok önemli çünkü seçim sonuçları özellikle büyükşehirleri kimin yöneteceği ülkenin ve demokrasinin hatta CHP‘nin, sosyal demokrasinin yarınlarını şekillendirecek, belirleyecek.
Almanya‘da 38 yıl bir şehir idaresinin gençlik, sosyal ve uyum dairesinde çalışan birisi olarak konuyla ilgili görüşlerimi siz okuyucularımıza aktarmak istiyorum.;
Yerel yönetimler öncelikle şeffaf olmalıdır. Yapılan ciddi araştırmalara göre Türkiye‘de yerel yönetimler yolsuzluğun en fazla döndüğü kurumlarmış
Bu seçimlerde yapılan propagandalar, adayların, liderlerin meydanlarda, TV programlarındaki açıklamaları, söylemleriyle ortam genel seçim havasına dönüşmüş bulunuyor.
Türkiye yeniden bir tam demokratik ve hukuk devleti mi olacak yoksa belki de İran örneğindeki gibi içinden hiç çıkamayacağı karanlık bir tünelin içine mi girecek?
Genel seçimler ile yerel seçimler farklı şeyler yani Genel seçimi kazananlar Yerel seçimleride kazanırlar diye bir şey yok. Turgut Özal iktidardayken yerel seçimlerde ağır bir yenilgi almıştı.
Aslında yerel seçimlerde halk, kitleler parti değil, hizmet edecek şehircilikten anlayan, uzman kadrolara sahip adayları seçmeliler ama bu mümkün değil şu an
Şu anda ülke ekonomisi, hukuk sistemi çok sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Bunlar seçimin gidişatını belirleyebilir.
Hayat pahalılığı, halkı yoksullaşmış, yaşam sevincini kaybetmiş, kamplara bölünmüş, kutuplaşmış, toplumsal barışın her geçen gün daha da yok olduğu herkes tarafından görülüyor.
Siyasette tıkanıklık yaşayan, yıpranan, yorulan ve liderinin ağırlığıyla ayakta kalmış bir AKP ve onun hükümeti var.
31 Mart seçimleri Türkiye‘de sosyal belediyeciliğin devamı ve demokrasinin daha fazla tahrip edilmemesi açısından hayati önem taşıyor.
Bu nedenle 11 büyükşehir de yeniden seçimin kazanılması gerekiyor. Bu da sorumlu, yurtsever, demokrat insanların özveride bulunarak uzun vadeli düşünmeleri halinde tabanda-sandıkta birleşmeleriyle mümkündür.
Kazanacak adayların her kesime, semte eşit hizmet götürmesi gerekiyor. Ayrımcılık tarihi bir yanılgı olur ve zaten pamuk ipliğne bağlı olan sosyal-toplumsal barışı daha da geriye götürür.
CHP‘nin Afyonkarahisar adayı Burcu Köksal‘ın DEM Parti ve ona oy veren vatandaşlarımıza yönelik sözleri affedilemez ve yaptığı resmen ırkçılıktır.
Dileğimiz 31 Mart'ta seçimleri kazanan Başkanlar şehirlerinin güzelleşmesi, oralarda yaşayan insanların yaşam kalitesini sağlamak artırmak için bilimden yararlanır, şehircilikten anlayan kadrolarla çalışırlar.
Şehirleri şehir yapan nesneler, başarılı, cazip ulaşımı kolay şehir merkezleri, ulaşımın, trafiğin aksaksız yürümesi, estetik imarisi, yeşil alanları, depreme dirençli binaları inşa etmek, her yaş grubuna hitap eden parklar, eğitim- kültür merkezleri, spor sahaları, öğrenci yurtları, engellilere verdiği hizmet, sermayeyi şehre çekme, yeni işyeri yaratmaktan geçer.
Tüm bu idealleri gerçekleştirmek, hayata geçirmek için Türkiye'deki yerel yönetimler ve başkanları proje sunarak AB fonlarından faydalanabilirler,
Ayrıca Avrupa‘da bizim yurttaşlarımızın da yaşadığı gelişmiş ülkelerde‚ ‘Kardeş şehirler‘‘ bularak da bu hayaller, planlar hayata geçirliip güzel şehirler yaratılabilir.
Dileğimiz 31 Mart‘ta adil bir seçim olur ve hak edenler kazanır...