Yazarlar kitap, makale, hikâye, senaryo, şarkı sözü, tiyatro oyunu gibi eserler kaleme alırlar. “Yazarlık” bir meslek hali. Hangi alanda yazıyorsanız o konuda profesyonel eser üreten kişiler için kullanılan bir ifade. Ticari gaye, ortaya bir eser çıkarma ve bunu kitleler ile buluşturmaya dayalı bir faaliyet.
Oysa “yazan” olmak; ticari bir gelir elde etme gayesi gütmeden, satış rakamları, okur adedi gibi verilere aldırmadan, edebi ve amatör bir ruhla yazının sihirli dünyasında yolculuk etmektir.
Bu makalede, „yazan“ Akman Gedik'in „yazarlık“ dünyasını aralayacağız. Kısa bir süre önce Facabook üzerinden tanıştım sayın Gedik'le. Sevgili Gedik, bana gönderdiği kitabın ön sayfasına „Sevgili İlhami Hocama, Evlerin'de sessiz bir dili var, dinlemesini bilirsek“ cümleleri yazmış ve imzalamış.
İnsanı düşünmeye iten, edebi esintilerin bol olduğu, hayatı sorumluluklardan ibaret olan birinin değil, aydınlığı ve karanlığı birlikte sorgulayan kitaplarıyla tanıştım.
Renk Yoksulu (Deneme), Uzakların Öyküsü (Öykü), Sesim Rüzgarla Gider (Şiir) ve Evlerin Sessiz Dili (Deneme/Anlatı) Gedik'in kitaplarından birkaçı.
„Evlerin Sessiz Dili“ni okudum. Bakmayın kitabın „Evlerin Sessiz Dili“ başlığına. Akman, „Ben başta olmak üzere, herkesin“ dili olmuş. Çok kültürlü, çok dilli, varlığı ile insanın ruhuna işleyen, okuyanı düşünmeye iten, sıkmadan, laf ebeliği yapmadan, köşe yazısı tadında, günlük edebi esintilerle dolu.
Her yazar aynı zamanda yazan olmak durumunda ama her yazanın bir yazar olması çabası içine girmesi gerekmiyor. Akman'ın eserlerine bakıldığında, „yazar“ olmaktan daha çok „yazan“ biri olma çabası öne çıkıyor. Gedik, 1963 yılında Muş'un Varto ilçesine bağlı İçmeler köyünde doğmuş 1988 yılında Almanya'ya yerleşmiş. Şiir dışında, öykü ve denemelerini farklı bir üslupla kaleme almış. İroniyi oldukça iyi kullanmış. Bazı denemelerde masalımsı bir hava var. İnsanı sıkmıyor. Okuyanın yüreğinde hoş bir eda doluyor. Hoşgörü ve sevginin damlalarını okuyanın yüreğine serpisiyor. İnsan gülümserken bir anda üzülüyor. Kürtçe (Zazaki) şiirler, metinler yazıyor.. “Vateyê Verenan” başlığı altında Zazaki atasözlerini derlemiş.
Günümüzde kendisine „yazar“ diyenin karşısına şöyle bir engel de çıkıyor. Kitabı metalaştıran piyasa, edebiyatı “popüler edebiyat” ve “yüksek edebiyat” olarak ikiye bölüyor. Okura sabun köpüğü gibi eften püften eğlendirici kitaplar sunulurken, kimsenin okumadığı ve “gerçek edebiyat” olduğu sanılan bazı eserler sunuluyor.
Sayın Gedik eserleri hayata dair, gerçekçi bir yanı var. Popüler edebiyatan uzak. İroniyi çok iyi kullanıyor. Masalsı bir dille sahip. İnsanı okumaya iten, sürükleyici ve düşündüren bir üslubu var. Hoşgörü ve sevginin dolaştığı dizeleri gelecek için umut veriyor.
„Yazan“ ve sürekli üreten Akman Gedik'e „Yazarlık“ serüveninde başarılar dilerim.