Sesleri yüksek, zekaları vasat

İtalya'daki seçimlerin galibi „şimdilik“ Neo-Faşist Meloni.

1977 doğumlu Meloni, eşcinsel evliliklere karşı.

Göçmenleri hedef gösteriyor.

"Avrupa'nın İslamlaşması" safsatası üzerinden politika yapıyor.

Göçmenler yoluyla planlı bir kitlesel yer değiştirmenin yapıldığına inanıyor.

Avrupa'da bu tür söylemleri maalesef bir tek neofaşistler değil, kendisine Sosyal-Demokrat diyenler de kullanıyor.

Bu kişilerin tamamı aynı kalıptan çıkmış gibi.

Hiçbirinin ülkelerini ileriye taşıyacak planları yok.

Donanımsızlar.

Sesleri yüksek çıkıyor, zekaları vasat, Trump gibi tiplere bayılıyorlar.

Yabancılardan nefret ediyorlar.

Irkçılar. Hepsi Avrupa Birliği'ne karşı.

İtalya, 1960 ve 70'lerde Komünist Partisi'nin güçlü olduğu bir ülkeydi. Solun toplam oyu 40-50'lardaydı.

Hrıstiyan demokratlar ilk sırada, komünistler ikinci, sosyal demokratlar üçüncü ve faşistler dördüncü sıradaydı.

İtalyan solu, Nazilere karşı direnen partizan geleneğinin devamıydı.

Bu geleneğinin önemli temsilcilerin başında, Marksist-Leninist ve Gueverist yayıncı Giangiacomo Feltrinelli gelir.

1926 doğumlu Feltrinelli, Ailesi İtalyan kapitalizminin kurucularından biri olmasına karşın İtalyan Komünist Partisi içersinde uzun süre faliyet yürüttü.

Afrika'daki bağımsızlık hareketlerine destek verdi.

İsralil'in tepkisine rağmen Filistin mücadelesini destekledi.

60'li yılların başında bağımsız bir Kürdistan'ın kurulması gerektiğini savundu.

Che'nin meşhur portresi Heroic Guerrilla'yı basıp çok kısa zamanda geniş kitleler tarafından tanınmasını sağladı.

İtalyanlara dünya edebiyat kapısını açtı.

Uluslararası işçi hareketi üzerine yazı ve kitaplardan oluşan bir arşivi kurdu.

Böyle sol bir geleneği olan ülkede, neofaşistlerin yaşama şansı var mı sizce?