Geçenlerde Scholz hükümetinin memurlarından birisinin muhbirliği sonucu basına sızan bir resmi belge Alman devletinin ne denli yoğun bir bilgi çarpıtma ve propaganda çalışması başlattığını ortaya çıkardı. 27 Haziran 2022 tarihli belge, Federal İçişleri Bakanlığı’nın öncülüğünde farklı bakanlıkların, gizli servislerin, devlet kurumlarının, dijital ve yaygın medya ile okulların “Rusya-Ukrayna konusunda tek sesliliklerinin nasıl sağlanacağını” ayrıntılarıyla tanımlıyor. Hoş, kapitalist devletin işleyiş biçimini iyi bilenler açısından bu bilgi yeni değil, ancak bunun böyle açık ve alenen, hem de özel bir görev gücü oluşturarak yapılması ilginç.
Belgede, “sivil toplumun sözcülerine dağıtılması” istenilen görevler, aynı zamanda federal ve eyalet milletvekillerinin de “etki altına alınmasını” öngörüyor. Belgenin “Dayanıklılık Planı” olarak adlandırılan bölümünün beşinci noktası, yaygın medyada tanınmış gazetecilerin hükümetin politikalarını destekleyen makaleler yayınlamalarının “sağlanması” ve “devlet müsteşarları düzeyinde” Twitter, Meta, Google ve Telegram gibi platformların yetkilileriyle “yoğunlaştırılmış görüşmeler yapılması” öngörülüyor. Yaygın medyada, “özellikle kamu televizyonlarında Rusya’nın resmî açıklamalarının dezenformasyon olarak başarılı biçimde yerleştirilmesi” örnek gösterilerek, dijital medyada da “benzer yerleştirmeler için yetkililerin ikna edilmesi” isteniliyor.
“Dayanıklılık Planında” devamla ilkokullar dahil olmak üzere, her düzeydeki eğitim ve öğrenim kurumları ile Halk Yüksek Okulları gibi “gönüllü eğitim kuruluşlarının” ilgili bakanlıklar aracılığıyla “Rusya’nın propagandalarına karşı hassaslaştırılmaları” talep ediliyor. Almanya’daki ilkokullarda Rus kökenli öğrencilere uygulanan “Putin’e karşı mısın, değil misin?” baskılarının böylelikle devlet destekli olduğu teyit edilmiş oldu.
“Planda” Dışişleri Bakanlığı’na da önemli görevler düşüyor. Belgede Dışişlerinin “Rusya’ya karşı geliştirilen iletişim konseptinde, Rus anlatısının boşa çıkartılması için dayanıklılık projelerini teşvik edeceği” belirtilirken, Dışişleri Bakanlığı belgeye “bunun için ABD’li International Partnership to Counter State-Sponsored Disinformation (IPCSD) ve Counter Foreign Interference Group (CFI) ile yoğun çalışma içindeyiz” notunu düşmüş. Dışişleri, Alman devletinin resmi ajansı olan Deutsche Welle’nin de “Rusya’nın dezenformasyonuna karşı haber akışı sağlamasını desteklediğini” belirtiyor.
Aynı şekilde Federal Basın Dairesi ile Dışişleri Bakanlığı’nın iş birliğinde “bakanlıklar üstü memur eğitim kursları” verilmeye başlanmış. İfşa edici olan ise bu “eğitim kurslarının” devlet tarafından değil, özel olarak görevlendirilmiş “Institute for Strategic Dialogue” (ISD) ve “Business Council for Democracy” gibi Transatlantikçi lobi kuruluşları tarafından verilmesi. Bu lobi kuruluşlarının silah tekellerinin desteklenmesi için bugüne dek sayısız yalan haber ve karalama kampanyası yaptıkları defalarca kanıtlanmış durumda. Ki, “Business Council for Democracy” Almanya’nın en büyük medya kuruluşu Axel Springer SE’nin vakfıdır.
Belgede Claudia Roth’un başında bulunduğu ve yılda 2 milyar Euro’luk bütçesi olan “Federal Kültür ve Medya Sorumlusu Ofisinin” de “Riga’da bir Rus yurtdışı redaksiyonunun oluşturulması” çalışmalarına başlaması övülerek, “Medya Sorumlusunun AB Medya Bakanları Konseyinde proaktif rol üstlenmesi” ve “yapay zekâ projeleri ile 6-14 yaşları arasındaki çocuklara yönelik medya çalışmalarını teşvik etmesi” talep edilmekte. Nihayetinde “dijital adli bilim ile Rus manipülasyonlarına karşı çıkılması” isteniyor.
Alman emperyalizmi “vatan cephesinde mezarlık sessizliğinin” sağlanması konusunda her zaman usta olduğunu kanıtlamıştır. Şimdi ise, sessizliği değil tek sesliliği sağlamak istemektedir. Barışçıl ve diplomatik çözüm yolları talep etmenin “vatan hainliği” olarak karalanacağı günler pek uzak değil gibi. Reformist solun sokaklara çıkmayı reddedip, protesto hareketlerini ırkçı-faşist grupların kullanmasına olanak sağladığı bugünlerde sağlanacak tek seslilik savaş çığırtkanlığından başka bir şey olmayacak.