Haberlerde patlayan bombaları, çoluk-çocuk dahi paramparça edilmiş insan bedenlerini ve bilhassa gözümüze bakarak yalan söyleyen devlet ve hükümet başkanlarını gördükçe, insanın içinden egemenlere kallavi bir küfür sallamak geliyor. Hele o timsah gözyaşı döken riyakârlara bakınca… Filistin ve İsrail’deki sivil katliamlar, Rojava’ya ve Güney Kürdistan’a gün aşırı düşen bombalar ve Avrupalı emperyalistlerin tavırları cehennemin kapılarının açıldığına işaret ediyor. Gelmekte olduğu göz göre göre belli olan bu gelişme karşısında ezilen ve sömürülen sınıflardan yana olanlar ne yapmalı – insanlık ve savaş suçu işleyenleri telin etmek dışında?
Kanımızca günümüzün gerçeğe yakın ve somut tahlili, yapılması gerekenlere işaret edecektir. Daha önce de yazmıştık: Batı etkinliğini kaybetmekte ve bu nedenle her zamankinden fazla saldırganlaşmaktadır. Hâlihazırda bir nevi çağ kırılması ile karşı karşıyayız. Yani 1945 sonrası geçerli olanlar artık geçerli değildir. Bunun müsebbibi ise hâlen sürmekte olan karşıdevrimdir. Telgraf stilinde açıklamaya çalışalım:
Birincisi, iki kutuplu dünyanın barış içinde yan yana yaşama trendinin aksine günümüzde her türlü barış adımı çöpe atılmakta, gerginlik ve vekalet savaşları körüklenmektedir. Çünkü aynı 19. Yüzyıl sonlarında olduğu gibi, dünyanın yeniden paylaşımı ve etki alanları mücadeleleri yürütülmektedir. Yeniden paylaşımın en belirgin göstergesi, silahlanmaya harcanan 2,24 trilyon (2022 SIPRI verileri) dolardır. ABD emperyalizmi kendi öncülüğündeki Batının dünya çapındaki hegemonyasını korumak için tüm güçlerini seferber etmiştir.
Ancak, ikincisi, dünyanın güç merkezleri Doğuya kaymaya başlamıştır. Çoğu Asya ülkesi kalıcı ve yüksek büyüme kaydederlerken, ABD ve Avrupa’da resesyon baş göstermektedir. Özellikle Avrupa’nın öncü gücü Almanya yüksek enerji fiyatları, yaşlanan nüfusu, istihdam piyasalarındaki darboğaz ve tedarik zincirlerindeki aksamaların masif baskısı altındadır. Yüksek enflasyon oranları Avrupa’da ciddi sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmakta, toplumsal rıza üretimini zorlamaktadır. Batılı emperyalistler bu gelişmeye yurt içinde sosyal ve demokratik hakların kısıtlanması, ırkçı günah keçisi politikaları, yurt dışında ise ambargolar, iktisat savaşları ve yaptırımlarla yanıt vermektedirler.
Buna karşın, üçüncüsü, eşik ülkeleri yeni ittifaklar oluşturmakta, Batıyı dışlamakta ve karşıt kutuplar oluşturmaya çalışmaktadırlar. Giderek ağırlığı artan BRICS’e şimdiden 40’a yakın ülke katılmak istemekte ve dolardan bağımsız, altın rezervlerine dayalı yeni bir para-ticaret birimi oluşturmaya hazırlanmaktadırlar. Yeni ittifakların en önemli karakteristiği, Batılı olmamalarıdır. Aynı şekilde IMF ve Dünya Bankası gibi küresel kurumlar işlevlerini kaybetmekte, başta ÇHC olmak üzere BRICS üyelerinin ekonomik ve politik pozisyonları güçlenmektedir. Örneğin ÇHC’nin Yeni İpek Yolu projesi hız kazanarak, Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerine yeni perspektifler sunmaktadır.
Nitekim dördüncüsü, tüm bunları engellemeyi; Rusya’yı jeopolitik aktör olmaktan çıkarmayı, ÇHC’ni sistemik rakip olarak kuşatmayı ve Transatlantik ittifakı genişletmeyi isteyen ABD emperyalizminin, yedeğine ve dolayısıyla kontrolü altına aldığı Avrupalı emperyalist güçler, savaş aygıtı NATO ve NATO dışındaki müttefikleri ile geliştirdiği stratejik hamlelerin sonuçlarıdır. Bunlar ise İsrail ve Türkiye gibi emperyalizmin iş birlikçisi ve ileri karakolu olan devletlere kendi yayılmacı planları için yeni fırsatlar yaratmaktadır. Kuruldukları günlerden beri Balkanlar-Ortadoğu-Kafkaslar Üçgeninde sorunlar yaratan bu ikiz devletler uyguladıkları Apartheid politikaları, etnik ve dini çatışmaları körüklemeleri ve işgal savaşlarıyla bu fırsatlardan faydalanmaya çalışmaktadırlar.
Ne yapmalıyız sorusuna gelince: Bu sorunun yanıtını İsrail Komünist Partisi veya ABD Kongresi’ni basan antisiyonist Yahudiler gibi vermek gerekir. Yani asıl sorumlu ve düşman kendi ülkemizdedir diyerek. Ve “Nehirden Denize” tüm İsraillilerin ve Filistinlilerin eşit ve özgür yaşayacağı koşulları savunarak ve her şeyden önemlisi, kendi ülkelerimizde egemen sınıfların iktidarına son vermek için devrimci mücadele vererek!