Yıl başında iyi dilekleri kaleme almak gelenektir. Bazen bir şiirden, bazen başka bir yazıdan alıntı yapılır. Bu yılbaşında biz de bu geleneğe uyarak, Wolfgang Borchert’in “Sonra yapılacak tek şey var” adlı şiirini (Rahman Haydar’ın çevirisi) kısaltarak alıntılamak istiyoruz.
“Sen. Makine başındaki adam ve atölyedeki. Sana yarın su boruları ve vanalar yerine çelik miğferler ve makineli tüfekler yapmanı emrederlerse, yapılacak bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. Tezgâhı ardındaki kız ve bürodaki kız. Sana yarın bomba doldurmanı ve keskin nişancı tüfekler için hedef dürbünleri monte etmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... (…)
Sen. Odasındaki ozan. Sana yarın aşk şarkıları yerine nefret şarkıları söylemeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. Hastası başındaki doktor. Sana yarın savaşa adam kaydetmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. Kürsüdeki din adamı. Sana yarın savaşa dair kutsal sözler söylemeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Vapurdaki kaptan. Sana yarın buğday yerine top ve tank taşımanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. Havaalanındaki pilot. Sana yarın kentler üzerine bomba ve fosfor yağdırmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. Dikiş masası başındaki terzi. Sana yarın üniformalar dikmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Cübbesi içindeki yargıç. Sana yarın savaş mahkemesine gitmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. İstasyondaki adam. Sana yarın cephane treni ve kıt'a nakli için kalkış sinyali vermeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!... Sen. Kentin varoşlarındaki adam. Sana yarın gelir de siper kazmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de!...
Sen. Normandiya'daki ana ve Ukranya'daki, sen Frisko ve Londra'daki ana. Sen Hoangho ve Missisippi' deki ve Hamburg ve Kore ve Oslo'daki ana, bütün toprak parçaları üzerindeki analar, dünyadaki analar, sizden yarın yeni kırgınlar için hemşireler ve çocuklar doğurmanızı isterlerse, dünyadaki analar, yapacağınız bir tek şey var: HAYIR deyin!... Analar, HAYIR deyin!...
Çünkü eğer hayır demezseniz, eğer hayır demezseniz analar, sonra: Gürültülü vapur dumanlarıyla yüklü liman kentlerinde büyük gemiler inleyerek sessizleşecek, dev mamut kadavraları gibi su üstünde ölgün ve hantal, su yosunu, deniz bitkileri ve midye kabuklarıyla kaplı, önceleri öyle çınlayan gövdesi mezarlık ve çürümüş balık kokusuyla yüklü, yıpranmış, hasta ve ölü gövdesi rıhtım duvarlarına karşı, ölü ve yalnız rıhtım duvarlarına karşı yalpalanacak. (…)
Sonra son insan dökülüp parçalanmış bağırsaklarıyla ve kirlenmiş ciğerleriyle zehir gibi kızaran güneşin altında yalnız ve yanıtsız ve yalpalayan yıldızların altında bir yanılgı gibi oradan oraya dolaşacak, o kocaman beton yığınları, tenha kentlerin soğuk putları ve gözden kaçması olanaksız toplu mezarlar arasında yalnız, son insan, kupkuru, delirmiş, tanrıya küfrederek, yakınarak o korkunç soruyu soracak : NEDEN? Bu ses bozkır derinliğinde yiterek duyulmaz bir hale gelecek, yıkıntılar üzerinde esecek, çatlaklar arasından akacak, bu ses, ibadethane enkazları içinde ve sığınaklara çarparak şaklayacak, kan birikintileri üzerine düşecek, duyulmayacak, yanıtlanmayacak, son insan-hayvanın son hayvanca bağırışı.
Tüm bunlar olacak, yarın, yarın belki, belki hemen bu gece, belki bu gece, eğer-eğer-eğer siz. HAYIR demezseniz!”
Borchert’in bir radyo yayını için hazırladığı bu metin 20 Kasım 1947’de, ölümünden kısa bir süre önce yazıldı ve ilk kez öldüğü gün radyoda yayınlandı. Alman faşizminin deneyimi ile kendi halkına seslenen Borchert’in bu metni hâlâ güncel ve Türk halkı için de geçerli.
Barışın hâkim olduğu günler, savaşsız ve sömürüsüz bir gelecek için egemenlerin emirlerine HAYIR demenin erdemini gösterin!