Türkiye de yaşanan seçim havası, Avrupa da yasayan Türkiyeli göçmenler arasında da esmeye başladı.
Seçme-seçilme hakkına kesinlikle karşı çıkılmayacağı gibi bir demokratik hak olarak da savunulması gerekir.
Türkiye'den Avrupa ya gelen göçmenlerin, seçme haklarını nasıl kötüye kullandığı üzerine tahlillerde bulunmak istiyorum. 
Türk göçmenlere seçme seçilme hakkı verildikten sonra, politik tartışmalar Avrupa' da Türkiye'nin devamı olarak devam ettirildi.
Türkiye'deki her parti, Avrupa da kendi görüşleri doğrultusunda örgütlenmeye başladı ve kendi ofislerini açtılar ve de açıyorlar.
Türkiye'nin politik kültürünü, Avrupa'da aynı içerikle uygulamak istiyorlar.
Yer, mekân, zaman kavramı, bunlar için çok önemli olmadığı gibi, zorda kaldıklarında da kendi bildiklerini yaşama geçirmeye çalışıyorlar.
Seçim dönemlerinde Türkiye'de ki politik tartışmaları ve söylemleri, Avrupa'ya taşıyarak, ülkeden politikacıları çağırıp buralarda seçim kampanyası yaptırıyorlar.
Gelen politikacılar da Türkiye'de ki politik anlayışlarıyla hareket ediyorlar; grupsal çatışmaları Avrupa'da insanlara birebir yaşatıyorlar.

Sanki Türkiye'deler gibi hareket ediyorlar. Yani Türk göçmenlerin de uzun yıllar Avrupa da yaşadıklarını göz önünde bulundurmadan hareket ediliyorlar.
Seçimler, Avrupa da Türk konsoloslukları tarafından organize oluyor ve iki hafta oy kullanma süresi tanınıyor.
Seçim sandıklarında uzun süre sırada bekleyen insanlar doğal olarak sıkıntı içine giriyorlar.

Partiler ise, seçmenlerini sanığa taşımak için Türkiye'deki metot ve yöntemleri buralarda da uygulamaya çalışıyorlar.
Seçime katılım oranı fazla yüksek olmamasına rağmen, bir yarış içinde geniş bir çalışma yapıyorlar.
Geçmiş dönemlerde seçimlerde Avrupa'da; birinci parti AKP, ikinci parti konumunda da HDP oluyor ve onu sırayla CHP, MHP ve diğerleri takip ediyor.
Buraya kadar olan, madalyanın bir yüzü!
Madalyanın ikinci yüzüne gelince;
Seçme seçilme hakkı verildikten sonra, Türkiye'den gelen göçmenler, sadece Türkiye'deki partilerin görüşleri doğrultusunda bir örgütleme yaratmaya çalışıyorlar. Yani partilerinin görüşlerini ve çalışma metotlarını birebir Avrupa da uygulamaya çalışıyorlar.

Ama Avrupa'daki sorunlar ve Avrupa'da göçmenlere verilmeyen hakları arama konusu, onları hiçbir şekilde ilgilendirmiyordu.
Çocuklarının kreşlerde, okullarda ve meslek eğitimindeki sorunları, kendilerini hiç ilgilendirmiyordu.
Bu konulara baştan beri fazla duyarlı halde olmamalarına rağmen, Türkiye'deki politik konum ve gelişmeler onlar için daha önemliymiş gibi hareket ediyorlar.
Türkiye'deki politik gelişmeler, Türkiye'den gelen göçmenleri daha fazla ilgilendiriyor.

Avrupa'da yaşamalarına rağmen, partiler arası çelişkileri, Türkiye'deki siyasilerin birbirine karşı düşmanca tavırlarını buralara taşıyorlar. AKP- MHP'nin Türkiye toplumunu parçalara böldüğü politik anlayışı, Avrupa da birebir hayata geçirmeye çalışıyorlar.

Camileri-ibadet hanelerini dahi, parti ideoloji ve örgüt evleri gibi kullanıyor ve birbirlerinin ibadet hanelerine ve camilerine dahi gitmiyorlar.
Parti mensupları ve iktidar yanlısı kişiler, Avrupa'daki rejim karşıtı kişileri ihbar ediyor ve onların Türkiye adım atıklarında tutuklanmalarını sağlıyorlar.
Avrupa'da yaşayan Türk göçmenleri, Türk para biriminin değer kayıp etmesiyle birlikte Türkiye'de krallar gibi yaşıyorlar.
Bundan dolaylı da Türkiye'de ki ekonomik ve ahlaki yıkım onları hiç ilgilendirmiyor. Türkiye'deki sokak röportajlarından edinilen bilgilere göre bu iddiamı yineliyorum.
Avrupa'daki yaşayan Türklerin ülkemizdeki seçimlere katılmalarına, Türkiye'de şiddetle karşı çıkılıyor.
Bu konudaki itiraz şu tespitten doğuyor: bunlar bizlerin buradaki yaşam şartlarını bilmedikleri ve bilmek istemedikleri gibi, devamlı iktidarda olan ve bizim sorunlarımıza çözüm üretemeyen iktidar partilerine oylarını veriyorlar diyorlar. Türkiye de yaşamadıkları için halkın ne gibi sorunları var onları bilmiyor ve bunlarla ilgilendirmiyorlar. Türkiye'de halkı yöneten partilerin, yanlış ekonomi politikalarını görmemezlikten gelerek, Türkiye de yaşamamalarına rağmen bu yanlışı destekliyorlar diyorlar.
Bundan dolayı da halkın çoğunluğu Avrupa da yaşayanların Türkiye politikası için oy kullanmalarını istemiyorlar.
Avrupa'daki Türk göçmenlere verilen seçme seçilme hakkı üzerine yeniden geniş cevreler ile birlikte bir tartışma yürütmek gerekiyor.
Verilen demokratik hak, kötüye kullanılıyorsa buna başka bir çözüm önerileri getirmek şarttır.
Demokrasi ve demokratik haklar kötüye kullanılıyorsa, bunların kötüye kullanılmamasına göz yummamak gerekir.
Türkiye'deki politik söylemler, yaklaşımlar Avrupa'da uygulandığı için buradaki sivil demokratik toplum anlayışına ters düşmektedir.
Sorunun bu boyutu, fazla bir yarar sağlamadığı gibi daha da zararlı bir konuma gelmiştir.
Buna yeni çözüm önerileri ile bir an önce çözüme kavuşturulması için gerekli adımlar atılmalıdır.