Solingen'deki bıçaklı terör saldırısı sonuncunda vahşice öldürülenlerin ailelerine başsağlığı, yaralananlara da acil şifalar dileyerek İslamcı terörü şiddetle kınıyorum.

Terör olayından sonraki yaşananlar ve birçok basındaki tek yanlı haberler göçmenlerle ilgili önyargıları ve iltica konusundaki sorunları çözümden çok çıkmaza sokuyor.

Suriye asılı 26 yaşındaki ilticası reddedilmiş İssa al Hasan'ın yaptığı ve IŞİD'in üstlendiği terör saldırısı, tüm Suriyelilere -altını çizerek vurguluyorum- mal edilemez. Katliam sonrası Afganlara ve Suriyelilere iltica hakkı verilmemesi için başlatılan yoğun tartışma toplumda yeni yaralar açıyor. Nasıl ki, Alman asılı bir kişinin yaptığı bir suçtan dolayı tüm Almanların sorumlu tutulmuyacağı gibi Suriye asılı birinin yaptığı terör eylenminden dolayı da tüm Suriyelileri sorumlu tutamayız.

Solingen'deki İslamcı terör eyleminden sonra Fedral Alman Başbakanı Olaf Scholz, CDU'unun Başkanı Friedrich Merz ile buluştu ve böylece CDU'unun göçmenler ve ilticacılar konusundaki gerici düşünceleri gündeme geldi.  

Öte yandan Bavyera Başbakanı Markus Söder (CSU), yeni bir göç yasası için çağrı yaptı.
Arkasından tüm Eyalet Başbakanları toplanp göç ve iltica yasasında değişiklik önerilerinde bulundular. Toplantıda ağırlıklı olarak göç yasası ve iltica konusunda kısıtlamalar gündeme getirildi.

Bu tavırlar kamuoyunu aylarca oyalayacağı gibi göçmenlere ve ilticacılara karşı var olan ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını da körüklemektedir.

Almanya'nın doğusunda 1 Eylül'de gerçekleşen iki eyalet seçimleri sonuçları da bunu açıktan göstermektedir. Aşırı sağcı ve ırkçı parti Almanya için Alternatif'in (AfD) Thüringen'de birinci parti olması Sachsen eyaletinde ise ikinci olması tesadüf değildir.

Unutmadan belirtilmelidir ki, Almanya'da var olan bazı sivil kuruluşları ve örgütleri suni gündem yaratmanın yanlış olduğunu ve bu tür tartışmaların göçmenlere ve iltica talebinde bulununlara karşı düşmanlığı körüklediği için kınadılar.

Haklı olarak terör olayları karşında tüm göçmenleri ve ilticacıları hedef göstermenin yanlış olduğunu ve sorunların çözümüne zarar verdiğini vurguladılar.

Göçmen kökenli sivil toplum kuruluşları da terör olaylarını şiddetle kınadılar ve bu tür olayların bir daha vuku bulmaması için devlet güçleri ve polislerin güçlü ve kalıcı tedbir almalarını önerdiler.

Bazı dini kuruluşlar da ürkek bir şekilde terör olayını kınayarak okullarda dah çok İslam din derslerinin verilmesini önerdiler. Bu çevreler Devletin dini olmadığını hala düşünemedikleri gibi dinin kişi ile -inanıyorsa- Allah arasında olduğunu anlamakta zorlanıyorlar.

Devletin dini olmadığı için okullarda daha çok din dersleri yerine eğitim amaçlı temel derslerinin verilerek sorunuların enine boyuna tartışılması gerçeği kaçınılmazdır.

Yaşadığımız Yirmi Birinci Yüzyılda düşünce tarzımız Orta Çağ karanlığındaki dere beyleri düşünce tarzı asla olamaz.

Almanya'ya çeşitli ülkelerden, farklı toplumsal yapılardan -devletlerarası ikili anlaşmalar sonucu- gelmiş göçmenler ve ilticacılar da kendi düşünce tarzları ile yaşamış oldukları topluma ve çağa göre uyum sağlamaları gerekmektedir. 

Süreç içinde yaşamış oldukları toplumlarda hiç bir baskı olmadan gönülü kültür alış verişi ile çağın gerisinde kalmadan yaşamlarını sürdürmelidirler.

Göçmenler yarım asırdan beri çeşitli nesiler ile Avrupa'da yaşıyorlar ve ülkelerinden getirmiş oldukları her türden değer yargılarına bağnaz bir şekilde bağlı olmadan, gerekiyorsa sorgulayarak başka kültürler ile diyalog kurarak barış içinde yaşamlarını sürdürmelidirler.

Kültürlerarası diyalog ile her kültürün olumlu yönlerini alıp ve olumsuz yönleri ile mücadele vermeleri gerekir.

Kısacası; Başta mevcut hükümet politikalarının yanında yaşadıkları ülkelerdeki egemen ulus kültüründen insanlar ile iletişim içinde her kültürün olumlu yanını alıp olumsuz yönüyle mücadele vererek ortak bir sentez yakalanabilinir.

Olmaz ise olmaz denilecek kıstas ise, Avrupa devetleri, ülkede yaşayan göçmenlere her türlü demokratik hakları koşulsuz vermelidirler. Bunlar verilmediği sürece, barış içinde bir arada yaşamın sağlanamayacağı tarihi bir gerçektir. Dünyada bunun çok örnekleri olduğu gibi Avrupa devletleri de bunlardan ders çıkartmaları gerkecektir.