Yaz aylarından bu yana petrol fiyatları düşüyor. Haziran’da 102,00 Dolar’ı aşan varil (159 litre) fiyatı, bugün 64,00 Dolar’a geriledi, yani fiyatlar yüzde 40 ucuzladı. Şaşırtıcı bir gelişme mi acaba? Ne de olsa uzmanlar yıllardan beri fosil enerji kaynaklarının tükeneceğini ve petrol fiyatlarının sürekli artacağını belirtiyorlardı. Aksini gösteren bir bulgu yok, peki o zaman bu gelişmenin nedenleri nedir?
Sorunun yanıtını bulmak için öncelikle ABD’ne bakmak gerekiyor. ABD, »Fracking« olarak adlandırılan üretim metodu sayesinde OPEC ülkelerinden bağımsızlaşarak, petrol üretiminde Rusya ve Suudi Arabistan’ı geçti. Bilindiği gibi Fracking-Metodu ile petrol veya gaz içeren kaya formasyonları su, kum ve kimyasallardan oluşan bir karışımla parçalanmakta ve içerdikleri petrol veya gaz çıkartılmaktadır. Çevre hareketlerinin doğaya olağanüstü zarar vermesi nedeniyle eleştirdikleri bu metot, olağan petrol üretiminden daha pahalıya mal oluyor.
Fiyatların düşmesi, yani enerjinin ucuzlaması bir yanda ABD’ndeki ekonomik gelişmenin motoru hâline geliyor ve enerji ithalatına bağımlı Almanya, Japonya ve İtalya (muhtemelen Türkiye de) gibi ülkelerdeki ekonomik büyümeyi hızlandırıyor. Diğer yandan petrol fiyatlarının düşmesi, Batının stratejik rakip olarak gördüğü İran, Rusya ve Venezuela’nın daha büyük baskı altına girmelerine neden oluyor. Farklı yaptırımlara ve ambargolara maruz kalan bu ülkeler, petrol gelirleriyle sosyal politikalarını şekillendiriyor ve bütçe açıklarını kapatabiliyorlardı. Fiyat düşüşü, bütçelerini petrol varilini 100,00 Dolar üzerinden hesaplayarak düzenleyen bu ülkeleri şimdiden zora sokmaya başladı bile. Ancak bu gelişme ABD’ndeki enerji tekellerini de olumsuz etkiliyor. Örneğin Fracking-Metodunu uygulayan Continental Resources tekelinin son üç ayda 12 milyar Dolar değer kaybettiği bildiriliyor.
Kısa süre önce yapılan OPEC Zirvesinde yüksek üretim oranlarına devam kararının alınmasını Suudi Arabistan dayatmıştı. Suudiler ellerinde tuttukları büyük rezervler sayesinde düşük fiyatların »piyasa temizliğine«, yani pahalı üretim yapanların piyasadan silinmesine yol açacağını hesaplıyorlar. Ama başka bir neden daha var.
Ucuz enerji, ABD’nin Ortadoğu’dan ayrılma ve Pasifik’e yönelme kararını almasını kolaylaştırmıştı. Pasifik’e yönelme stratejisinin bir diğer etkisi, ABD-İran yakınlaşması olmuştu. Bu ise İsrail ve Suudi Arabistan tarafından eleştirilmekte, çünkü her iki ülke de İran’ın bölgedeki etkisini geriletmek istiyorlar. Suudiler, her ne kadar ABD’nin Ortadoğu’da daha fazla angajman göstermesini sağlama gücüne sahip olmasalar da, uzun vadede düşük petrol fiyatları ile İran’ı zora sokabilecekler. Bu da İran’da, ithalatın pahalılaşması nedeniyle toplumsal huzursuzluğa yol açıp, muhalefet dinamiklerini tetikleyebileceğinden, İsrail-Suudi koalisyonunun işine gelecek. Petrol vanasıyla yapılan politikaların bölgede yeni gelişmelere ve ihtilafların derinleşmesine yol açacağı söylenebilir. Bu da, Türkiye’deki muhalif güçlerin kafalarını önlerinden kaldırıp, bölgeye bakarak politika geliştirmeleri gerektiğini kanıtlamaktadır.
13 Aralık 2014