Aralarında Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu derneğin mütevelli heyeti Prof. Dr. Naif Bezwan, Dr. Ekrem Eddy Güzeldere, Prof. Dr. Abdullah Karatay, Av. Eren Keskin, Prof. Dr. Hans Lukas Kieser, Dr. Dilek Kurban, Dr. Selçuk Mızraklı ve eski AİHM yargıcı Rıza Türmen'den oluşuyor.

Demirtaş, “Haydi meydana” başlıklı yazısında, “QAD ile temel hedefimiz, barışın tüm aşamalarının arşivini, kuramını ve kurumlarını oluşturmaya dönük özgür bir tartışma ortamı yaratmaktır. QAD’da ifade edilecek her düşünce yalnızca evrensel temel ilkelerle sınırlanabilir; bunun dışında hiçbir sınır koymadan, özgür ve eleştirel düşüncelerle, yeni fikirlerle ve önerilerle halkımızın onurlu barışına hizmet etmeye çalışacağız” dedi.

Orta Doğu uzmanı Lüders: "Kızılderililer ile Filistinliler arasında benzerlikler var" Orta Doğu uzmanı Lüders: "Kızılderililer ile Filistinliler arasında benzerlikler var"

Demirtaş, "Haydi Meydana" yazısında şu ifadelere yer verdi: 

"Hiç kimse, savaşın ve yıkımın acısıyla hayatları sarsılmış coğrafyaların insanları kadar değerini bilemez “BARIŞ”ın. Onlar için “barış” kelimesi, adı bile söylendiğinde hüzünlü bir sevinç hissettirir. Bir Norveçli ile bir Suriyelinin, bir İsveçli ile Afganın, ya da bir Danimarkalı ile Kürdistanlının barış sözcüğünü duyduklarında hislerinin aynı olması mümkün mü?"

"Öncelikle, enine boyuna tartışıp toplumsal barış için bir yol haritası çıkarmak durumundayız. Sonuçta şunu çok iyi biliyoruz ki, silahlar devre dışı kalınca demokrasiye kendiliğinden geçiş diye bir şey olmayacak. Bunun için, önümüzde zorlu ve uzun bir mücadele süreci olacak. Demokrasiyi öncelikle kendi içimizde bir kültüre dönüştürme çalışmalarından başlayarak toplumsallaştırmaya yönelik her tür çalışmayı cesurca tartışmak zorundayız. Belki de işe, iğneyi kendimize batırarak başlamalıyız: Biz gerçek birer demokrat olmadan, kurumlarımız demokrasinin işlediği sivil merkezlere dönüşmeden, neyi, kimi, nasıl değiştirebiliriz ki? Adalete, eşitliğe, özgürlüklere dayanmayan ve doğrudan demokrasiye en yakın modelleri inşa etmeden barışı kalıcı hale nasıl getirebiliriz ki? Ve elbette özgürce tartışmadan, konuşmadan, araştırmadan bu soruların yanıtlarını nasıl bulabiliriz ki?"