"1968 de dünyanın birçok ülkesinde sokağa inen gençler, üniversitelerde okutulan kitapları, her şey yolundaymış gibi gösterilen kurumları, ders veren hocalarının öğrettiklerini sorgulamaya başlamışlardı."
"Yolun düşerse kıyıya bir gün
Ve maviliklerini enginin seyre dalarsan
Dalgalara göğüs germiş olanları hatırla
Selamla onları yüreğin sevgi dolu
Çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar
Eşit olmayan bir savaşta...
Ve dipsizliğinde enginin yitip gitmeden önce
Sana liman gösterdiler uzakta"
(Pierre-Jean de Beranger)
En kısa tanımlamayla 68; kendinden önce hiç olmadığı bir şekilde yerleşik kurallara, dogmalara, tabulara, hegemonyoya, otokrasiye ve statükoya karşı uluslararası bir başkaldırıydı.
Ülkeler arasında farklılıklar olmasına rağmen ortak özellikleri; anti-emperyalist, anti-bürokratik ve anti-otokratik mücadeleler toplamıdır. Dünyanın birçok ülkesinde başta öğrencilerin benzer itiraz ve umutlarla sokağa çıktıkları, bir yandan kapitalist düzenin bütününü, bir yandan da Vietnam savaşı gibi süregelen savaşları sorguladıkları bir yıldı 68.
68 hayatı başka bir şekilde yaşamanın olanaklı olduğunu düşünenlerin verdiği bir mücadeledir. Bunu mümkün kılabilmek için hayal kurabilen, imkânsız gibi görünen arzuları dile getiren insanların verdiği bir mücadele.
1968 de dünyanın birçok ülkesinde sokağa inen gençler, üniversitelerde okutulan kitapları, her şey yolundaymış gibi gösterilen kurumları, ders veren hocalarının öğrettiklerini sorgulamaya başlamışlardı.
O gençler bambaşka bir dünya kuramadılar ama başka bir dünya kurulabileceğinin hayalini kuranların önünü açtılar. Herkesi aynılaştıracak bir toplum projesi geliştirmek yerine, içinde bulundukları günü değiştirmeyi düşündüler. 68 ayaklanmasının olduğu ülkelerin hiçbirinde başkaldırı merkezi bir yönetimi, alt-üst ilişkisi yoktu. Taban demokrasisi diyebileceğimiz bir yöntemle eylemler gerçekleştiriliyordu. Üniversitelerdeki eğitimin daha iyi yapılması, öğrencilerin kararlara katılması, kantinlerin, kitapların daha ucuz olması gibi 'sıradan' denilebilecek taleplerle başlayan isyan geliştikçe, savaşlara emperyalizme, kapitalizme yönelmeye başladı. Bu başkaldırıyı tüm ülkelerdeki egemenler ezmek için her yöntemi kullandı. Bu tür bir ayaklanma, özgür davranış ve 'abileri' dinlemeyen gençlerin bu girişimi, klasik sol ve komünist partilerin de tavır almasına neden oldu. O kadar ki; Fransız Komünist Partisi'nin yayın organı L'Humanite' 68 olayları nedeniyle:“Yakıp yıkıcılar Paris'i ateşe ve kana buluyorlar,“ diye başlık atmıştı.
Farklı ülkelerde kullanılan sloganlar isyanın amacını ve gençlerin düşüncesini çok özlü olarak açıklıyordu:
Yasaklamak yasaktır.
Her iktidar bozar, mutlak iktidar ise muhakkak bozar.
Gerçekçi ol, imkânsızı iste
Barikat caddeyi kapatır, ama yolu açar.
İnsan aptal ya da zeki değildir; ya özgürdür ya değildir.
Lütfen çıkarken Kmünist Parti'yi bulmak istediğiniz gibi temiz bırakın.
Yürüşlerde kullanılan ve zıplayarak söylenen slogan ise şöyleydi:
"Ho Ho Ho Chi Minh,
İki,üç,daha fazla Vietnam,
Ernesto'ya bin selam"
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
1968 olaylarının Fransa'da başladığına ilişkin yaygın bir kanı vardır. Oysa gençlik olayları ve savaşa karşı protestolar önce ABD de başlamıştır.
1963 yılından itibaren ABD'de Vietnam savaşına karşı protestolar oluyordu. Başlangıçta sınırlı olan gösteriler zaman içinde giderek daha kitlesel olmaya başladı.
Irk ayrımcılığına karşı hareketin önderi Martin Luther King 68'lere gelindiğinde savaşlara karşı, kapitalizmi hedef alan ve demokratik bir sosyalizmi savunan çizgiye gelmişti. Nisan 1969 da öldürülmesinin ardından 300.000 kişi cenazesine katıldı.
Aynı dönemde üniversite öğrencileri de, Vietnam savaşına, ırksal ayrımcılığa, cinsler arasındaki eşitsizliğe ve geleneksel Amerikan değerlerine karşı, giderek çoğalan protestolara başladı.
Chicago'daki Demokrat Parti Kongresi'nin olduğu günlerde ABD'nin tüm eyaletlerinden on binlerce genç Vietnam savaşını protesto etmek ve savaşa dur demek için aynı kentte toplandı. Gösterileri engelleyebilmek için tüm eyaletlerden binlerce polis ve asker getirilmişti. Polisin provokasyonları sonucu gösterilerde çatışmalar çıktı ve yüzlerce genç ağır yaralandı. Tutuklanan sekiz gencin yargılanması ise ABD tarihindeki en rezil mahkemelerden birisi olmuştu. O kadar ki, hâkimin kararıyla sanıklarırdan birisinin ağzı bezle kapatıldı ve mahkeme öyle devam etti.
FRANSA
68 olaylarının en hızlı geliştiği ve hükümetin istifasına yol açacak kadar etkili olduğu ülke Fransa oldu.
İkinci dünya savaşı sonrası Fransa'da ekonomik bir gelişme olmasına rağmen,bu gelişme yoksul halk kitlelerine yansıtılmamıştı. Buna alt gelirlilerin çocukları olan üniversite öğrencileri de dahildi. Mayıs 1968 başlarında Paris'teki Nanterre Üniversitesi öğrencilerle yönetim arasındaki anlaşmazlık sonucu kapatıldı. Bir gün sonra bu durumu protesto etmek için 400 kadar öğrenci Sorbonne Üniversitesinde yürüyüşe geçti. Fakat şiddet kullanan polis öğrencilere saldırıp üniversiteyi işgal etti.
Bir gün sonra yirmi bin öğrenci sokağa döküldü. Sokaklara barikat kuran ve polisle çatışan öğrencilerden yüzlercesi yaralandı ve tutuklandı. Olaylar hızla gelişiyordu. 13 Mayıs'a gelindiğinde bir milyon insan Paris'de sokaklardaydı. Bu kez karşılarında polis yoktur. Öğrenciler Sorbonne Üniversitesini işgal eder ve “halk Üniversitesi„ kurduklarını ilân ederler. Otokrasiye karşı çıkarlar. Bireylerin özgürlüğü, cinsel ayrımcılığın kaldırılması ve başta Vietnam Savaşı olmak üzere dünyadaki savaşların durdurulması temel talepleri arasındadır.
Halktan ve işçilerden güçlü bir destek görürler. Başlangıçta Fransız Komünist Partisinin karşı çıkmasına rağmen, işçiler fabrikaları işgal edip grevlere başlarlar. Grev kararı her fabrikada tek tek, işçilerin katıldığı toplantılarda alınmıştı. Bu girişim sendikaların da demokratik adımlar atmasına neden oldu. Talepleri sadece ücretlerin artırılması değildir. Hükümetin istifa etmesini ve fabrikaların kendilerine devredilmesini talep ederler.On milyon işçi grevdedir. Sonuçta işçilerin ücretlerinde yüzde 37 gibi yüksek bir artış sağlanır.
Olayların gelişmesi üzerine Cumhurbaşkanı De Gaulle parlamentoyu fesh ederek, kendisi de yurt dışına kaçar. Ve yeni seçimlerin yapılacağını, işgal olaylarına son verilmezse, sıkı yönetim ilan edileceğini açıklar.
Bu kez De Gaulle'ü destekleyen sekiz yüz bin kişi Champ Elysee Bulvar'ında yürüyüş yapar. Tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasının ardından yapılan seçimlerde De Gaulle'ün partisi büyük bir çoğunlukla parlemantoya girer.
Olaylar yatışmış ama öğrencilerin başlattığı ayaklanma Fransa'da birçok demokratik hakkın gerçekleşmesine neden olmuştur.
68 ayaklanması kültürel ve toplumsal alanda kalıcı etkiler bırakmıştır. Eğitimde ifade özgürlüğü gelişmiş. Öğrenciler ve ebeveynler okul meclislerine katılmaya hak kazanmışlardır.
FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ
1968 olayları Federal Almanya'da gerek başlangıç nedenleri, gerekse sonuçları bakımından diğer ülkelerden oldukça farklıdır.
1967 yılında Nazi Partisi tüm eyalet parlamentolarında sandalye sahibiydi. Halkın büyük bir kesimi merkezi bu partinin merkezi parlamentoya girmesinden korku duyuyordu. Bu gerçekleşirse, 1930 larda olduğu gibi “demokratik“ yollardan faşizmin tekrar hortlayacağından endişe ediliyordu. Üstelik 1967'de hükümet olağanüstü hal kanunu çıkarmak istiyordu. Parlamentonun dışındaki APO(Parlamento Dışı Muhalefet) hareketi bu kanun çıkarılmasını engellemek için çaba harcıyordu.
1967'de İran Şahı'nın Almanya'ya gelişi nedeniyle yapılan gösterilerde, polisin saldırısı sonucu ölen ve yaralanan gençler olmuştu.
Öğrenci örgütünün önderi Rudi Dutschke farklı kentlerdeki üniversitelerde konuşmalar yapıyor, otoriter yönetime karşı isyan edilmesinin gerekliliğini dile getiriyordu. Rudi ve hareketin önde gelen öğrencilerinden bir kısmı Doğu Almanya'dan gelmişlerdi. Onlar konuşmalarında “biz klasik Marksist öğretiyi ve Komünist Partisi'nin çalışma tarzını biliyoruz. Ama bu yöntemlerle gerçek bir demokrasi ve özgürlük getirilmeyeceğini biliyoruz, biz daha farklı bir şeyler yapmak istiyoruz,“ diyorlardı. Birçok kentte öğrenciler, üniversitelerde forumlar yapmaya, bazı üniversiteleri işgal etmeye başlamışlardı. Amerikan emperyalizminin Vietnam'daki katliamlarına karşı giderek gelişen gösteriler yapılıyordu. Springer Yayınevi ve onun yayınladığı Almanya'da yaygın olarak satılan Bild Gazetesi provokatif yazılar yazarak, öğrencileri komünistlik ve anarşistlikle suçluyordu. Bu kışkırtmaların sonunda öğrenci hareketine karşı, tutucuların yaptıkları yürüyüş ve mitingler de yaygınlaştı. Öğrenci hareketinin lideri Rudi Dutschke'nin öldürülmesinden sonra gösteriler ve polisle çatışmalar daha fazlalaşmaya başladı. Ve Springer Yayınevi'nin binası basılarak ateşe verildi.
Öğrenciler sadece sisteme karşı değillerdi. Ebeveynleri ve dedeleri arasında geçmişte Nazi olan birçok tanıdıkları vardı, bu nedenle yakınlarının da geçmişe ilişkin hesap vermeleri gerektiğini belirtiyorlardı.
Öğrenci olaylarının başını çeken SDS(Sosyalist Öğrenci Birliği) mevcut eğitim sisteminin otoriter/emir verici bir yönteme sahip olduğunu, bu yöntemin geçmişte otoriter insan tipinin yaygınlaşması ve böyle eğitilen gençlerin faşizmin kitle tabanını oluşturduğunu düşünüyordu. Bu nedenle de hareket giderek daha anti-otoriter bir nitelik kazanıyordu.
Almanya'da 68 hareketi başından itibaren kadın-erkek ve başta cinsellik olmak üzere insan ilişkilerini radikal olarak değiştirmeyi amaçlayan bir kültür hareketiydi. Öğrenci hareketlerinin sonunda Federal Almanya'da önemli değişiklikler oldu. Faşist partinin meclise girmesi engellendi. Somut taleplerin gerçekleşmesi için taban demokrasisi ve örgütlenmesi yaygınlaştı. Doğanın korunması için ve atom santrallerine karşı ciddi bir muhalefet gelişti. Yeşiller Partisi parlamentoda yeraldı. Geçmişle, faşizmle hesaplaşma konusunda eğitim kurumlarında ciddi adımlar atıldı. Denilebilir ki, Federal Almanya'nın geçmişle karşılaştırıldığında daha demokratik bir yapılanmaya kavuşması 1968 sayesinde gerçekleşti. Devamı var...