Elon Musk’ın Twitter platformunu satın alıp, şimdiye dek ücretsiz olan hizmetleri ücretli hâle getireceği ve platform çalışanlarının büyük bir kesimini işten çıkartacağı haberleri kamuoyunda dijital medya tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Kimileri “dijital medya düzenlemeleri getirilsin” taleplerini yükseltirken, kimileri buna “bu sansür olur” gerekçesiyle karşı çıkıyorlar. Muhalif kesimlerde ise “alternatif platformları kullanalım” çağrıları yapılıyor. Kanımızca tüm bu tartışmalarda esas olması gereken nokta göz ardı ediliyor: Dijital medyanın sayıları milyarları bulan kullanıcıların iletişimini kontrol edip, yönlendirerek devasa kârlar sağlayan tekellerin ellerindeki müthiş bir manipülasyon aracı olduğu gerçeği.

Örneğin arama motoru Google internetteki aramaların yüzde doksandan fazlasını kontrol ediyor ve arama algoritmalarıyla kamuoyu görüşünü önemli ölçüde etkileyebiliyor. Bilhassa seçim dönemlerinde “Ranking” sayıları ile seçmenler yönlendirilebiliyor, toplumsal rıza üretimi kolaylaştırılabiliyor. Seçimlere katılım oranlarının düşük olduğu ve seçim sonuçlarının “kıl payı” alındığı günümüzde dijital medyanın ve arama “Ranking” sayılarının önemi ve etkisi son derece büyük. Yapılan bilimsel araştırmalar bu tespitimizi kanıtlıyorlar.

Faceebook, Twitter veya Instagram gibi platformların kullanıcılarının büyük bir bölümü paylaşımlarının arka planda işleyen algoritmalar tarafından yönlendirilip sıralandığından habersiz. Paylaşımların aldığı “beğeniler” (Likes) kişide endorfin salınımına yol açarak, platform kullanıcılarının sayfada daha uzun bir süre kalmasını sağlıyor. Bir kullanıcı platform sayfasında ne kadar uzun süre kalırsa, taşıyıcı tekelin reklamlardan sağladığı kâr o denli artıyor ve böylelikle astronomik rakamlara ulaşarak, tekele devasa mali kaynaklar yaratıyor. Algoritmalar özellikle kutuplaştırıcı, hakaret edici, pornografik içerikli ve yalan haberlerle dolu paylaşımlara öncelik vererek kullanıcılar arasında hiddet üretiyor ve kullanıcıların sayfayı izleme süresini artırıyor. Farklı kanallardan ve “sayfa arkadaşlarının” paylaşımlarından gelen dezenformasyon ve yalan haberler böylelikle “daha inandırıcı” hâle getiriliyor.

İnsanların gönüllü olarak paylaştıkları kişisel bilgileri, sevdikleri ve korktukları duyguları kitlesel biçimde veri olarak toplanarak, manipülasyon olanakları sınırsız hâle getiriliyor. Brexit sürecinde yöneticileri arasında ırkçı-faşist Steve Bannon’un olduğu Cambridge Analytica şirketinin Facebook kullanıcılarının verilerini nasıl kullandığı veya Trump’ın ABD Başkanı seçildiği seçimleri nasıl manipüle ettiği yeterince biliniyor. 2021 Haziran’ında basına sızdırılan Facebook / Meta dosyaları, dünya çapındaki 3,6 milyar kullanıcının kişisel bilgilerinin algoritmalar tarafından nasıl kutuplaştırıcı ve yönlendirici manipülasyonlar için kullanıldığını göstermekteydi. Gene 2021 Ekim’inde ABD Senatosunda yapılan bir toplantıda Facebook, Instagram ve WhatsApp platformlarının sahibi olan Meta tekelinin bilinçli olarak çocuk ve ergen kullanıcılar arasında depresyon ve yeme bozukluklarının artmasına yol açan paylaşımları yaygınlaştırdığını, Myanmar’da Müslüman nüfusa yönelik kitlesel katliam çağrılarının veya Kapitol saldırısının planlarının yayınlanmasına olanak verdiği tespit edilmişti. Örneğin Facebook reklam sistemi reklamları interaksiyon angajmanına göre değerlendirerek, nefret suçları içeren reklamların daha ucuz olmasını sağlamaktadır.

Kısacası hiçbir şekilde “sosyal” olmayan dijital medya kapitalist kâr mantığı çerçevesinde toplumsal kutuplaşmaları teşvik eden, kamuoyu görüşünü manipüle etmeye ve bu şekilde daha fazla reklam satarak kârlarını katlamayı hedefleyen bir toplumsal yozlaşma aracı hâline gelmiştir, ki bizce asıl sorun budur. Bu tespitimizi dijital medyanın kullanılmasına karşı bir görüş olarak algılamanızı istemeyiz. Aksine, dijital medya kullanıcılarının bilinçlenmesi ve özellikle muhalif kesimlerin dijital medya ile egemenlerin belirlediği muharebe alanında savaştıklarını bilmelerini isteriz. Bilhassa toplumsal direniş mekanizmalarının kurulmasında, özellikle sınıf mücadelesinin örülmesinde önemli olan dijital medya araçları değil, eskiden olduğu gibi, ezilen ve sömürülen sınıfların içinde, onlarla “analog” ortamda, yani ezilen ve sömürülenlerin kendi muharebe alanlarında, sokakta, işyerinde, okullarda, yaşamın her alanında var olmak, örgütlenmektir. Aslolan amaçtır, araç değil.