Burjuvazinin klasik becerisidir: aka kara, iyiye kötü der. İnsanlığın, özellikle işçi sınıfının on yıllar süren mücadelerle elde ettiği kazanımları geriye alırken, bundan »reform« diye bahseder, her türlü kavramın içini boşaltır, demagojik içeriği ile doldurur. Bugün bunun örneğini F. Alman emperyalizminin »Federal Ordu İçin Beyaz Kitap« denilen, ama içi beyazdan çok kapkara karabasanla dolu siyaset belgesinde görebiliyoruz.
»Almanya’nın en yüksek güvenlik belgesi« denilen bu siyaset belgesi Federal Hükümetçe kabul edildikten sonra, burjuva medyasında propagandası yapılmaya başlandı. Belge, F. Alman emperyalizminin tüm dünyaya yönelik bir meydan okuması niteliğinde. Çünkü artık »dünya gücü« olduklarını göstermek istiyorlar. Daha önceleri siyasetçilerin ve hükümete yakın »bilim enstitülerinin« propagandasını yaptıkları »Almanya iktisadî, siyasî ve askerî önemi nedeniyle küresel düzeni aktif olarak şekillendirecektir« söylemi, belge ile artık resmileşti.
»Beyaz Kitap« emperyalist çıkarları »ulusal güvenlik çıkarı« olarak tanımlıyor ve »güvenli hammadde tedariki ile güvenli uluslararası nakliyat yollarına yaşamsal ihtiyacı olan Alman ekonomisinin korunması için, deniz nakliyat yollarının, enformasyon ve iletişim kanallarının, kara ve hava yolları ile uzayın tam kontrol altında olmasını« gerekli görüyor. »Ulusal güvenliğe« yönelik olan tehditler ise şöyle sıralanıyor: »Devletler arası ihtilaflar, transnasyonal terörizm, devletsel çözülmeler, kontrol edilemeyen düzensiz göç, pandemiler ve salgınlar, hammadde ve enerji tedarikinin aksaması ve siber-enformasyon alanının serbestisi«.
Uzun vadede Asya ve Latinamerika’daki eşik ülkelerinin iktisadî güçler olarak büyüyeceklerini varsayan belgede, uluslararası sistemin »askerî, siyasî ve iktisadî açıdan çok kutuplu bir düzene yönelmesine« vurgu yapılarak, »birbirleri ile rekabet giren düzen taslaklarının uluslararası politikayı etkileme rizikosunun artacağı ve bu nedenle Almanya’nın etkin olması gerektiği« belirtiliyor.
F. Alman emperyalizmi »stratejik rakip« olarak gördüğü Rusya’ya karşı »hem kolektif savunmanın ve yaptırımların genişletilmesi, hem de güvenlik ve sektörel alanlarda işbirliğinin geliştirilmesi« biçimindeki ikili stratejiyi devlet politikası hâline getiriyor. Aynı şekilde stratejik partnerlere de yönelik bir ikili strateji söz konusu: ABD »karşılıklı çıkar müttefiğimiz« olarak nitelendirilirken, aynı anda AB’nin »bağımsız küresel güç hâline getirilmesinin zorunluluğundan« bahsediliyor. Önümüzdeki yıllarda toplam 130 milyar Euro’nun »savunmaya« harcanacağını açıklayan F. Savunma Bakanı von der Leyen bu haftaki bir röportajında, »AB’nin ortak savunma politikaları geliştirmesi, bunu hep reddeden Britanya’nın AB’nden ayrılma kararıyla kolaylaşmıştır« diyerek, ikili stratejinin uygulanma kararlılığını vurguluyordu.
Özcesi, ki »Beyaz Kitap«ı derinlemesine ele alacağımız bir makalede inceleyeceğimizi belirterek, F. Almanya’nın günümüz Avrupa’sının en gerici, en saldırgan ve en militarist emperyalist gücü olduğu yönündeki tezimizin bu siyaet belgesiyle resmen kanıtladığını vurgulamak isteriz. Bunun dünya çapındaki gelişmeler için meşum sonuçları olacağını da anımsatarak.
16 Temmuz 2016