Yarın Frankfurt kentinde HDK Almanya Kuruluş Kongresi yapılıyor. Çeşitli kent ve bölgelerde gerçekleştirilen kongreler sonrasında, Avrupa çapında ortaklaşmanın, yani HDK Avrupa’nın kuruluşunun bir önceki durağı olacak bu kongre. Bugüne kadarki eylem birlikleri, platformlar, meclisler gibi oluşumlarda elde edilen deneyimler ışığında daha ileri bir adım olacağından şüphe yok. Her ne kadar bazı Türkiyeli kurumlar »gözlemci« statüsünde kalmayı yeğleseler de, »kervan yolda dizilir« mantığı ile genişlemeye çaba göstermek gerekecek.
HDK Almanya’nın, ardından HDK Avrupa’nın oluşturulmasıyla Veysi Sarısözen’in geçen Çarşamba günkü yazısında yaptığı »lobi faaliyetleri« önerilerini uygulayacak kurumlar ortaya çıkmış olacak. Ancak Sarısözen’in »kapitalist lobilerin alternatifi olacak lobi faaliyeti« salt »on metreye yirmi metrelik günlük duvar gazetesi« ile sınırlı kalırsa, alışılagelmiş aksiyonizmden öteye gidemeyecektir.
Bu açıdan HDK Avrupa’nın ana fikrini anımsatmakta yarar var: Yerel, bölgesel ve ülke meclisleriyle HDK Avrupa, Türkiye’deki HDK’nin bir kopyasından ibaret olmamalıdır. Bir kere mücadelede ortaklaşmanın sağlanabilmesi, yani gençlerin ve genç kalanların örgütlenebilmesi için, HDK Avrupa’nın göçmenlik ve mültecilikten kaynaklanan sorunları ele almalı, insanların kendilerini bulabilecekleri ve aynı zamanda gündelik sorunlarının çözümünde destek alabilecekleri merkezlerin birliği olmalı, canlı bir organizma gibi kök salmalıdır.
HDK Avrupa’nın taşıyıcı ikinci ayağı elbette Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci-demokratik güçlerin, emek hareketinin mücadeleleriyle olan dayanışmayı örmek, Avrupa demokratik kamuoyunu aydınlatmak, Avrupa’daki devrimci-demokratik güçlerin desteğini örgütlemek ve hükümetlere baskı uygulamaktır.
Ve bunları tamamlayan üçüncü ayak ise, Avrupa çapında ve yaşanılan ülkelerde verilen emek, demokrasi, barış mücadelelerinin organik parçası olmak, yerelden AB düzeyine her mücadele alanında Avrupalı devrimci-demokrat güçlerle birlikte siyasete müdahale etmektir. Bilhassa bu ayak güdük kaldığında, diğer ayakların hiç bir işlevi kalmaz.
AB ve üyeleri, emperyalist güçler olarak, en az bölge despotları kadar, Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’daki yangınların sorumlularıdırlar. Avrupa hükümetlerinden, örneğin AKP’ye karşı destek beklemek gerçekçi değildir. Aksine, bu hükümetler ve işbirlikçileri Avrupa ve bölgemizdeki ezilen ve sömürülenlerin stratejik sınıf düşmanlarıdırlar. Aynı zamanda yaşanılan ülkelerde sosyal kıyım politikalarının, emek sömürüsünün, militarizmin, ırkçılığın yaygınlaşmasının baş sorumlusudurlar.
O nedenle »yeni bir durum« söz konusu değildir ve »yeni yöntemlere« de ihtiyaç yoktur. Bilinen, ama liberalizmin etkisiyle uzaklaşılan sınıf mücadelesidir her zaman belirleyici olan. HDK bileşenlerinin ve temsil edilen kesimlerin ezici çoğunluğunun sınıfsal çıkarları çok açık olarak HDK Avrupa’nın üç ayağıyla antikapitalist ve antiemperyalist olmasını gerekli kılmaktadır. İşte o zaman yapılacak olan lobi çalışmaları halkları birleştiren ve kapitalist lobilerin alternatifi olan faaliyetler hâline gelecektir.
5 Kasım 2016