San zamanlarda birilerinin göçmen sorunu, akıllarına düşmüş olmalı ki göçün nedenlerini üzerine analiz yapıyorlar. Yazılanlar doğru ve gerçekleri içeriyor altına imza atarım.
Göçün sebepleri arasında; tabiat afetleri, savaşlar, yoksulluk, dini ve siyasi baskılar ile insan hakları ihlalleri temel rol oynamaktadır. Bu konuları genişletip analizler yapabiliriz.
Burada göçmenlerin ülkelerini terk etmesi ve göçün nedenlerinin sorunları araştırılmasın demek istemiyorum.
Göçmenlerin yaşamış oldukları toplumlardan kaynaklanan sorunlar ve cözüm önerileri yapılmadığı sürece göcün nedenlerinin analizinin ayakları havada kalıyor.
Göçmenler yaşamış oldukları toplumlarda yeni bir azınlık statüsü oluşturuyorlar.
Azınlıkların sorunlarının çözümü günümüzde, ayrı bir toprak parçası, ayrı bir devlet, ayrı bir bayrak istemiyle çözülmeyeceğini biliyoruz. Zaten böylesi bir talep hiçbir zaman olmamıştır.
Göçmenler yaşamış oldukları toplumlarda ezilmeden horlanmadan eşit sartlar altında yaşamış oldukları Avrupa ülkelerinin vatandaşları ile barış içinde birlikte yaşamak istiyorlar.
Göçmenlerin yaşamış oldukları Avrupa ülkelerinde kendi kültürel özelikleri ile barış içinde, gönüllü kültür alış verişinde bulunularak kendi kültürel özelliğini kaybetmeden yaşamalıdırlar.
Göçmen çocuklarının eğitim sorunları ve mevcut eğitim sistemi, göçmen çocuklarının eğitim sorununun önünde bir engel teşkil ediyor.
Avrupa'daki çeşitli ülkelerdeki eğitim sistemi -göçmenler o ülkelerde önceleri olmadığı için- tek ulus sistemine göre ayarlanmıştır. Bugün bu eğitim sisteminde köklü bir değişikliğe gidilmelidir. Eğitim sisteminde tek dilli değil, çok kültürlü eğitim sistemi okullarda verilmelidir.
Göçmen gençlerinin meslek eğitim sistemi de tek dilli meslek sistemi olarak düzenlenmiş ve bugün çok dilli meslek eğitimi yapılmalıdır.
Göçmenlerin konut sorunu hala çözülmediği için, yeni konut konseptleri ile göçmenlerin konut sorununun çözümüne gidilmelidir.
Sivil topum örgütleri yani kiliseler, sendikalar, meslek örgütleri yeniden göçmenler ile birlikte örgütlenmelidir.
Göçmenlerin yaşamış oldukları toplumlarda uyum sağlama konusundaki sorunları ve Avrupa toplumlarının göçmenlerin kültürel yapılarına bakış açıları değiştirilmelidir.
'Euro-sentris' düşüncesi, kitlelerin zihninden silip atmak için çetin bir mücadele verilmelidir.
Göçmenlere verilmeyen demokratik haklar nasıl alınmalı vb. konularında kafa yorulmalıdır.
Partilerin göçmenlere bakış açıları ve onların azınlık sorunlarına bakışının somutlaşması için, partiler içinde kota uygulamalarına gidilmelidir.
Schleswig Holstein yani Kiel'de yaşayan 1,5 milyon Danimarkalı azınlığa parlamentoda %5 kota uygulanıyor.
Bu kota, 15 milyonun üzerinde yaşayan göçmen azınlık için de uygulanabilinir.
Avrupa toplumlarında kültürel öge olan milliyetçilik, ırkçılık ve yeni dönemdeki yabancı düşmanlığı, göçmenlerin günlük yaşamını etkiliyor. Bu konularda yeni konseptler geliştirilmeli ve yeni mücadele anlayışı sunulmalıdır.
Emekli göçmenlerin huzur evlerindeki sorunlarına çözüm yaratılarak, huzur everinin göçmen klültürüne, diline ve ananesine göre eleman yetiştirilmelidir.
Bu konular üzerine kafa yorduğumuz sürece göçmenlein sorunlarını çözmede de yararlı olabileceğimizi düşünüyorum.