Alman devlet aklına göre, »Ortadoğu’daki tek demokrasi, İsrail’dir«. Elbette bu bir iddiadır ve İsrail egemenlerinin »Yahudi ulus devleti« çıkışıyla artık hiç bir temeli kalmamıştır. İsrail devletinin sadece »Yahudi ulusunun« devleti olması için başlatılan anayasa değişikliği çalışmaları, en fanatik İsrail savunucularını dahi zora düşürecek, çünkü böylelikle Apartheid devleti anayasal çerçeve kazanacak.

Aslına bakılırsa »ulus« kurgulama çabalarının dünyanın her yerinde olduğu gibi, kapitalist gelişme ve sömürü ile bir bağlantısı var. İsrail egemenleri, farklı milliyetlerden oluşan Yahudilerin bir »ulus« oluşturmadıklarını tabii ki çok iyi biliyorlar. Irkçılığa varan bu yaklaşımın temelinde egemen mülkiyet ve iktidar ilişkilerinden başka bir şey yatmıyor.

Basit bir örnek verelim: 32 yaşındaki Mutaz Hicazi, Yahudi aktivisti Yehuda Glick’i vurmuş, kendisi de polis tarafından öldürülmüştü. İsrail hükümeti bunun üzerine, defalarca yaptığı gibi, »başka teröristlere ibret olsun« gerekçesiyle, Mutaz Hicazi’nin ailesinin oturduğu evi yıkmıştı. Yani İsrail, bırakın bir suçluyu yargısız infazla öldürmesini, suçlunun ailesini de suçlu görerek, toplu cezalandırma uygulamaktadır ve sadece idari kararla, yani mahkeme kararına gerek duymadan. İsrail hükümeti şimdi bazı değişiklikleri planlıyor. Örneğin, »devlet düşmanı« veya »terörist« olarak damgalanan kişi her türlü yurttaşlık haklarını kaybetmekle kalmayacak, bu kişinin akrabaları da hastalık ve emeklilik sigortasından atılacak ve duruma göre, İsrail vatandaşı olsalar da, yurtdışı edilecekler.

Böylesi adımların demokrasiyle falan ilgisi yok, ama rantla ilgisi var. Özellikle Kudüs’te kuşaklar boyu yaşayan Arapların oturduğu mahallelere yönelik »kentsel dönüşüm« planları yapılıyor. Kudüs’teki Arap mahallesinin hemen karşısındaki Abu Tor mahallesinde yaşayan İsrailliler konutuna göre metrekaresine binlerce Euro ödemek zorundalarken, Kudüslü Arapların yüzde sekseni yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bunlar yurttaşlık haklarını kaybederler ve yurtdışı edilirlerse, yıkılacak binalarının yerine yeni konutlar inşa edilecek ve orası da Yahudi mahallesine katılacak. Hem aşırı rant, hem de etnik temizlik.

Sonuç itibariyle, »Yahudi ulus devleti« ilân etmenin »ulusla« falan bir alakası yok. Söz konusu olan kapitalist sermaye birikimi ve bunun koşullarının yaratılmasıdır. İsrail, »Ortadoğu’nun tek demokratik ülkesi« imiş. Trajik sonuçları olmasa »gülünç iddia« diyeceğiz, ama Kudüslü Araplar için gülünç değil, korkunç sonuçları olan bir gerçek. Ulus ve milliyetçilik kapitalizmin meşru çocuklarıdır – insanlık, insan kalabilmek için en başta bunları yeryüzünden silmek zorundadır. Yoksa din, kin olmaya, yaşam da cehenneme dönmeye devam edecek.

*****

Bir zamanlar »bir ekmek, bir Politika« sloganıyla yayımlanan Politika gazetesi, yasaklı TKP’liler tarafından »Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için« şiarıyla yeniden çıkıyor. Dün ilk baskısı yayımlanan Politika Gazetesine ve komünistlerin, yaşama ve siyasete müdahale etmelerine yeni bir olanak sunan yayın kuruluna başarılar dileriz. Biz de yazılarımızla katkıda bulunacağız.

29 Kasım 2014