Partiler 7 Haziran genel seçimleri için milletvekili aday listelerini YSK’na verdiler. Bu saatten sonra listelerin oluşma süreçleri veya tek tek adaylar üzerine yapılacak her türlü tartışma gereksizdir. Kuşkusuz seçimlerin ertesinde yapılacak değerlendirmelerde bu süreçler ve adaylar bir rol oynayacaklardır, ama şimdi önemli olan esasa yoğunlaşmaktır. Bilhassa komünistler, sosyalistler ve devrimci-demokrat kesimler açısından »ne yapılacağının« bilinmesi ve gereğinin yerine getirilmesidir.
Son haftalarda ittifaklar, birliktelikler-ayrışmalar ve desteklemeler üzerine hayli yazıldı, çizildi. Özellikle HDP hakkında haklı-haksız çokça eleştiri okuyabildik. Bunların çoğu farklı dünya görüşleri temelinde anlaşılabilir, kendi mantıkları içerisinde doğru eleştiriler. Ancak son günlerde bizim »çakma komünistler« olarak adlandırdığımız »SİP-TKP« çevresinde, bilhassa »soL« gazetesinde yazılanlar üzerine bir kaç söz sarf etmek farz oldu.
Öncelikle şunun altını çizelim: Eleştiri ve özeleştiri mekanizması komünistler, sosyalistler ve devrimci pratik için vazgeçilemez bir mücadele aracıdır. Eleştirinin bilimsel dünya görüşü temeline dayanması, tarihsel koşulları, güç dengelerini ve maddi şartları dikkate alması, bu mekanizmanın sağlıklı işlemesinin olmazsa olmaz koşuludur. Aksi takdirde eleştiri dedikoduya, o da hakarete dönüşerek anlamını yitirir. Ki, şimdiye kadar okuduklarımız satır aralarından küçük burjuva kibri akan, siyasi veya ideolojik eleştiriden ziyade maddi temelden yoksun ithamlar ve seviyesiz bir duygusallıktan ibaret.
»Peki, o halde niye ciddiye alıyorsun?« derseniz, yanıtımız »yanlışı göstermek, etki alanlarında bulunan kesimlere seslenmek için« olurdu. İşçi sınıfının iktidarını kurmak, her daim devrimci pratik sergilemek iddiasında bulunanlar, neden siyaset yaptıklarını iyi bilmek zorundadırlar. Ezilen ve sömürülenlere, temsil edildiği iddia edilen sınıfa »devrim sonrasını« işaret etmek, bugün ve burada çözüm üretmekten kaçınmak, siyasetsizlik olduğu kadar, karşıtları olunduğu söylenilen egemenlere hizmet etmek anlamına gelir.
Bir kere farklı kesimlerin oluşturduğu devrimci-demokratik bir çatı olan HDP’ye sınıf partisiymiş gibi davranmak temel yanlıştır. Farklı ezilen ve sömürülen kesimlerin temsilcilerini, Kürt Özgürlük Hareketini ve elbette komünistler ile sosyalistleri bir araya getiren bir siyaset aracı olarak HDP’den beklenecek olan, sınıf mücadelesine yeni olanaklar sunacak bir demokratikleşme ve barış sürecinin önünü açacak mevziler kazanması ve böylelikle otoriterleşme tandansını durdurup, egemen sınıfları geri adım atmaya zorlamasıdır.
Elbette komünistlerin daha ileri giden hedefleri vardır ve elbette HDP eleştirilebilir. Ama komünistler, yoksul halkın lehine olan her adımı desteklemek zorundadırlar. Devrimci pratiğin devrimciliğini biçimi değil, içeriği belirler. Türkiye ve Kürdistan’da faşizme ve savaşa karşı, burjuva demokrasisinin demokratikleştirilmesi ve sınıf mücadelesinin ivme kazanması, işçi sınıfının iktidarı için çaba gösterenler 7 Haziran’da HDP’ye oy vermelidirler. Devrimci pratik bunu gerektirmektedir.
11 Nisan 2015