Sevgili okuyucular,
Devlet katliamlarını gizleyemiyor! Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, bir çok katliamdaki payını artık, gizleyemediği ve hasıraltı edemediğini gözlemlemektedeyiz. Devlet içinde organize olmuş katiller ve katillerin giriştikleri, sözüm ona, ‘faili meçhul‘ aslında faili devlet, katliamlar tek-tek ortaya çıkmaktadır.
Bir dönemim katliamlarında yer almış olan ve devlet adına katliamları organize etmekte kendini yetkili kılan bir katilin suçunu itiraf eden belgeleri basına yansıdı.
12 Eylül kasabı Kenan Evren’in, özel dosyaları arasında bulunduğu iddia edilen belgeye göre, 1970’li yıllarda, Malatya ve çevresinde Alevi ve devrimci demokrat güç ve bireylerin katledilmesinde üstlendiği katliamlar anlatılmaktadır.
Türkiye’de, bu ve benzeri katillerden bolca bulunduğu bilinmektedir. Bu pimli katil kendi yaptıklarıyla yeterince övünebilmektedir. Kendi deyimi ile, Amerikan maşası katil, atası Yavuz’danda, feyiz aldığını açıklamaktan geri kalmaktadır.
Bu ve benzeri katillerin, bir özelliği vardır. Katiller ellerinde bulundurdukları güçlerini kaybettiklerinde, dar’a düştüklerinde, herşeyi inkar etmek yolunu seçmektedirler. Güçlü olduklarında, halka zulüm etmekten çekinmeyen bu katiller sürüsünün, dar’a, düştüklerinde, ne kadar zavallılaştıklarını ve kendi varlıklarını dahi inkar yolunu seçtikleri bilinmektedir.
Katil sürülerinin, ‘hatırlamıyorum‘ ‘bilmiyorum‘ ‘hafızamı kaybettim‘ açıklamaları, bunların ‘güçlü‘ olduklarını zannettikleri dönemlerde, ne kadar’da, kağırttan kaplan olduklarının bir göstergesidir.
Pimli katil, Refet Küçüktiryaki’ninde, baş vurduğu taktik aynıdır. Pimli katil aslında bir zavallıdır. Kendini savunamayacak kadar acizdir. Çünkü ağababalarının kendisine sağladığı güç, elinden gitmiştir. Ağababaları bu gibi katillere, işleri bitttiğinde, ‘sokak köpeği‘ muamelesi yapmaktadırlar.
Refet Küçüktiryaki, elinde bulundurduğu, ‘güce‘ güvenerek, ‘kızılbaş alevilere‘ hoyratça davrandığı itiraf eden, ‘övünme‘ belgesini ağababalarına sunar.
Vatan Gazetesin‘de yayınlanan belgeye göre; ‘‘Beni Emniyet Genel Müdürü yapan, Başbakan Süleyman Demirel değildir. Ben, beni keşfeden Amerikan Hükümetinin Ankara temsilcilerince tavsiye üzerine bu göreve atandım‘‘
Katilin kendi itirafında, emperyalist sermaye çevrelerince göreve getirilfdiğini ve kendisine güvence olarakta,‚‘ABD‘ eperyalizmini göstermektedir.
Devamla; ‘‘Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi-Kızılbaş soykırımını devlet adına başlatan benim. 1976 yılının Ocak ayında Malatya Beylerderesi olayından sonra, Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi Kızılbaş’a kan kusturdum.‘‘
Katilin itirafı O’kadar, ‘cüretkar ki‘ Malatya Beyler deresinde, hiç bir günahı olmayan devrimci gençler, Yusuf Ziya Güneş, İlker Akman ve Hasan Basri Temizalp, 26 0cak 1976 yılında hunharca katledilmişlerdi.
Suçları, sadece devrimci olmak, halklarına saygı duymak, emekten yana omak, sömürü ve talancı düzene karşı olmak. Bu gençlerin, Refet Küçüktiryaki ve ağababaları tarafından katledilmeleri için yeterliydi.
Pimli katil suçlarını itiraf devam ediyor; ‘‘Yavuz Sultan Selim’den sonra en büyük Alevi Kızılbaş düşmanı benim, bunu ispat ettim ve ispat etmeye de devam edeceğim. Ben, Beylerderesi olayları sırasında yanımda Malatya İl Jandarma Komutanı Albay olduğu hâlde ‘Malatya’daki tüm Alevi-Kızılbaş köyleri ortadan kaldırılmalı’ dedim. Benim sözlerimi Mayıs 76 tarihli Halkın Kurtuluşu adlı dergi yazdı‘‘
Katil, atası olan Yavuy Selim’in, Kızılbaş Alevilere olan düşmanlığını devam ettirmekte kararlı ve öylede davranıyor. Katil atası olan, bir diğer katil Yavuz Selim’i, aratmayacak davranışlarda bulunduğunu itiraf etmekten çekinmemektedir.
Katil katliamların da, yanlız değil; ‘‘Şu anda Emniyet Genel Müdürüyüm. 76 yılında ben Malatya’da Valiyken Malatya Emniyet Müdürü olan - ki o da en az benim kadar Alevi-Kızılbaş kasabıdır- Abdülkadir Aksu’yu yardımcım yaptım. Ankara’da Alevi-Kızılbaşların oturduğu “Kurtarılmış Bölge” adlı semtlere kan kusturan Reşat Akkaya’yı Ankara Emniyet Müdürü yapan benim. Sıkıyönetim Komutanının emriyle görevden alındı. Zannedilmesin ki, pasifize oldu, gölgede kalarak gerçek Ankara Emniyet Müdürü yine o olacaktır‘‘
Katil, katliam ve düşmanlıklarında anlaşılan yanlız değil, bir dönemin Vali, İçişleri bakanı, emniyet müdürü ve bugün hala AKP milletvekil, Abdulkadir Aksu, katille birlikte hareket edip, kinlerini kusmaktadırlar.
AKP’nin Kızılbaş Alevilere ve devrimci demokratlara düşmanlığının nedenelerini daha iyi anlamamız için.katillerin işbirliği yaptıklarını gözlemlemekteyiz. Birbirlerini ödüllendirmek için, ‘kasap‘ oldukalrının itirafınıda eksik etmemişler.
Katil, ‘güç‘ gösterisinde bulunmaktadır. ‘‘: Beni hiçbir kuvvet yerimden söküp atamaz, ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı ne de bir başkası. 1981 seçimlerinde Adalet Partisi’nden Malatya milletvekili adayıyım. Beni silah kaçakçılığıyla suçlayanlara şunu söylemek isterim ki; Ben, Bulgaristan üzerinden gelen komünist silahlarla Alevi kasaplığı yürütmüş adamım.‘‘
Katillerin ellerinde, ‘güç‘ olduğunda, ‘arslan‘ kesildiklerini gözlemlemekteyiz. Iktidar erkini arkasına alan katiller sürüsü, kendilerini, ataları Yavuz Selim kadar, ‘güçlü‘ hissetmektedir. Ama tarihe katil olarak geçecekelrini, tarihin çöplüğünde yer alacaklarını unutmaktadırlar.
Katillerin, ‘‘vatan millet sakarya‘‘ nutuklarının, aslında yeşil ABD dolarının arkalarındaki güç olduğunu iyi kavramalıyız. Bunlar, ‘vatan‘ sevgisi olarak, her türden kirli ilişkilerin, uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı vb. Olarak algılanmaktadır.bulgarla olan ilişkileri bunun açık kanıtıdır.
Katiller ellerindeki gücü kaybedince, inkar ve tavuk gibi sinmeyi tercih etmektedirler; ‘‘Komisyon Başkanı Nimet Baş, “Kenan Evren’in resmi arşivinde tutulan Cumhurbaşkanlığı belgelerinden okuyorum” diyerek açıklama yapmasını istediği Küçüktiryaki, imzalı mektubu, “Haberim yok, bu mektup benim değil. Ben Eskişehirliyim. Eskişehir’de böyle şey yoktur. Alevi-Sünni hikayesi yoktur” diyerek reddetti. Baş komisyon üyelerine, sözkonusu mektubun, 1979 yılında bir senatörün odasında yapılan arada sonucu elde edilmiş bir belge olduğu bilgisini iletti‘‘
Görüldüğü gibi katil, 1970 yıllarda olduğu gibi ‘güçlü‘ değil. Ağababalarıda sahip çıkmıyor. Yaptıklarını inkar ediyor, çamura yatıyor. Ne hikmetse, tıpkı kendinden önceki katiller gibi, hiçbirşey hatırlamıyor. Mesala Ankara emniyetinde, işkence ile ünlenmiş, bir bölüm olarak görev yapan, DAL’ın, ne olduğunu,‚‘bilmiyormuş‘?
Korkunun ecele faydası yok diyen bir halk sözü vardır. Bu halk, bu katilin ve katillerin yakasını bırakmayacaktır.
Katil devlet himayesinde; “Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi-Kızılbaş soykırımını devlet adına başlatan benim. 1976 yılının Ocak ayında Malatya Beylerderesi olayından sonra, Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi Kızılbaş’a kan kusturdum.‘‘
Hep söylediğimiz ve yazdığımız bir gerçek vardır. Katliamlar devlet tarafından planlanıp, organize edilmektedir. Bu nedenle katliamın düzenlenemsinde, organize edilmesinde rol alanlar, devlet tarafından, kollanıp korunmaktadır. Bu olayda’da, gerçekler gün ışığı kadar net görünmektedir.
Gerek Osmanlı ve gerekse de, Cumhuriyet tarihi boyunca, Kızılbaş Alevi katliamlarında, devlet eli, maşalarını kullanarak yapılmıştır.
Öyleki, katiller yaptıklarını gizleme gereğini dahi duymuyorlar. Bu nedenledir ki, katillerin yazdıkları, katliam raporları, devlet başkanlarının kasalarında ve başbakanların gizli kasalarında muhafaza edilmektedir.
Maraş katliamının belge ve raporlarıda, dönemin başbakanı, Bülent Ecevit’in, kasasından çıkmıştır. Bu bir gerçeği aydınlatmaktadır. Devlet, Kızılbaş Alevi ve devrimci demokratların katliamında baş aktördür.
- - - -