CDU genel sekreterini belirledi. Sonbaharda yapılacak federal parlamento seçimi için başbakan adayı ayrı olarak belirlenecek ama büyük ihtimalle şimdiye kadar olduğu gibi CDU başkanı olacaktır. Bu seçimle birlikte Merkel de politikadan çekilmektedir.
Almanya’da yapılan seçim araştırmalarına göre yıllardan beri CDU’nun arkasından ikinci güçlü parti olan SPD, yerini Yeşiller’e bırakmıştır. Aradaki fark da küçük değildir: 20 ve 13. Bu rakamlar değişebilir ama SPD’nin sonbahara kadar ikinci parti konumuna yükselmesi mümkün görünmemektedir.
Bu durumda Yeşiller’in ilk yıllarında düşünülmesi bile mümkün olmayan CDU ile koalisyon en güçlü ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır. Aralarında önemli bir anlaşmazlık çıkmaz ise, CDU-Yeşiller koalisyonu şimdiki CDU-SPD koalisyonunun yerini alacaktır.
İki önemli eyalette, Baden Württemberg ve Hessen’de CDU-Yeşiller hükümeti vardır. Bu koalisyon eyalet düzeyinde denenmiştir ve önemli sorun yaşanmadan yürümektedir, federal düzeyde de pekala kurulabilir.
Son 20 yılda iki parti arasında önemli yakınlaşma gerçekleşti.
Merkel’in başbakanlığı döneminde CDU nükleer enerjiden çıkma kararı alarak Yeşiller’in kuruluşundan beri savunduğu isteği yerine getirdi.
Yeşiller ise eski “solcu parti” imajından kurtuldu. SPD ile yaptıkları koalisyon hükümetinde sosyal devletin en önemli yıkım yasası olarak kabul edilen Hartz IV’ü uygulamaya koydular. Yeşiller için “sol” ve “sağ” kavramları bitmiştir; sol ya da sağ yoktur, reel politika vardır.
SPD ise Hartz IV ile girdiği yükün altından bir türlü kalkamadı. Schröder’in başbakanlığı döneminde neo liberal döneme uygun olan bu yasayı çıkardıktan sonra sürekli eleştirileri göğüsleyemediler. Şimdi bu yasanın daha gevşek uygulanmasını istiyorlar ama yasanın mimarının bu isteğine de CDU karşı çıkıyor.
Reel sosyalizmin sona ermesi sadece komünist partilerini değil, sosyal demokratları da geriletti. Reel sosyalist ülkelerin devamcısı kapitalist ülkelerde yıllarca iktidarda kalan komünist partilerinin adlarını sosyalist ya da sosyal demokrat olarak değiştirmesinden hareketle solun kendi çizgilerine geldiğini sanıyorlardı; kendilerinin de kaybettiğini görmeleri biraz sürdü.
Fransa’da bir dönem hükümet olan Sosyalist Parti marjinalleşecekti.
Almanya’da Merkel’in başbakanlığı döneminden CDU da biraz solculaşınca, SPD için gelişme alanı iyice daralacaktı. Kış aylarında Avrupa ülkelerini yaya olarak geçip Almanya sınırına dayanan yaklaşık 900 bin sığınmacı Merkel döneminde içeri alınmıştı.
“Göçmen dostu” görünümüyle yıllardan beri Türkiye kökenli Alman vatandaşlarından en yüksek oyu alan SPD’nin bu özelliği de yıprandı. Bu insanlar CDU’ya, Yeşiller’e, Sol Parti’ye ve FDP’ye de oy veriyorlar artık…
Kendine yeni alanlar açamayan, yıllardan beri yaptığı gibi sosyal adaletten söz eden ama artık inandırıcı olamayan SPD, sendikalardaki gücüyle konumunu korumaya çalışıyor ama sürekli geriliyor.
Sonbahardaki federal seçimden sonra SPD-Yeşiller-Sol Parti koalisyon hükümetinin kurulma ihtimali yok denilebilecek kadar azdır.
Muhalefet konumuna düşmeleri SPD’yi “solculaştıracaktır” ama bununla da önemli gelişme gösterebileceklerini sanmıyorum.