Bu mahkeme Polonya ve Macaristan’ın Avrupa Birliği’nin ekonomik yardımın şartlara bağlanmasını öngören uygulamasına yönelik itirazını kabul etmedi.
Macaristan’daki yönetim medya alanında getirdiği kısıtlamalarla AB yasalarına uymadığı gerekçesiyle eleştiriliyordu ama aldırmıyordu. AB yönetimi son çare olarak ekonomik yardımın AB yasalarına uyumla ilişkilendirilmesine yönelince uygulamaya itiraz etti ama sonuç alamadı.
Polonya’daki gelişme ise daha vahimdi. Bu ülkenin Anayasa Mahkemesi AB yasalarının Polonya yasalarının üzerinde olamayacağına karar vermişti. AB yönetimi Polonya hükümetine çağrı yaparak bu karara uymamasını istemişti.
Hükümet için zor bir durum çünkü Polonya’nın en yüksek mahkemesinin kararına uymayacak ve bir yandan da AB ile durumu idare etmeye çalışacak…
Ülkeler Avrupa Birliği’ne üye olurken Birlik yasalarının bağlayıcılığını ve ülke yasasının üzerinde olduğunu kabul ederler. Üye olduktan sonra “AB yasaları beni bağlamaz” diyemezsiniz. “AB mahkemelerimize müdahale ediyor” da diyemezsiniz. Üye olurken kabul ettiğiniz kurallara uymak zorundasınız.
Yirmi yıldan uzun zaman önce Türkiye’nin AB üyeliğinin olurmuş gibi göründüğü günlerde AB’nin insan haklarını konu alan Kopenhag Yasaları sorun olmuştu. O yıllarda “Bizde de Ankara yasaları” var denirdi ama bu anlamsız bir itirazdı. AB’ne üye olmak isteyen ülkenin neleri kabul etmesi gerektiği açıktır ve bu alanda manevra yapmak mümkün değildir.
Macaristan’ın durumu biraz daha kolay sayılabilir. AB yasalarına ters düşen uygulamaları kaldırabilir ama Polonya’nın durumu daha zordur. Ülkenin en yüksek mahkemesi kararını geri alsa prestiji sarsılır, almasa ülke milyar tutarında ekonomik yardımdan olacaktır.
Bunun karar alınmadan önce düşünülmesi gerekirdi.
Avrupa Adalet Mahkemesi’nin kararı Türkiye’nin zaten gündem dışı olan üyelik ihtimalini bir kere daha sıfırlamıştır denilebilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile sürekli sorun yaşayan Türkiye, AB yasalarını kabul ettiğini açıklasa bile ciddiye alan olmayacaktır.