Türkiye'den gelen göçmen azınlığın örgütlenmesinin dünü ve bugününü biraz irdelemeye çalışacağım.
Yazımda sadece örgütler ve derneklerin düşünceleri üzerine okuyucuyu bilgilendirmeye çalışacağım. Bu konuda örgütler ve dernekler üzerine değerlendirmeyi okuyucunun insiyatifine bırakacağım.
Bundan sonraki örgütlenmeler için günün koşullarında önerilerde bulunacağım. Bakış açılarında Avrupa gerçeği ve günümüzde değişen toplumsal yapıları göz önünde bulunduracağım.
Değişen toplumsal yapılar ile göçmenler için 4 neslin bir arada yaşadığı kaçınılmaz bir gerçektir. Bunu da göz önünde bulundurarak yeniden demokratik bir şekilde, kalıcı ve toplumun sivil örgütleri ile birlikte örgütlenmek gerekir.
Avrupa'dan göçün yarım asır geride bırakıldığı şu günlerde geriye dönüp, Türkiye'den gelen göçmenlerin örgütsel yapısını biraz bakıp irdelemek istiyorum.
1960'lı yıllarda Almanya'ya gelen göçmenlerin sorunlarına çözüm bulmak için zamanın başta olan hükümeti Arbeiterwohlfahrt'ı (AWO) Türk Danış'ı görevlendirildi. AWO göçmenlere yardımcı olduğu için de eyalet, federal ve Avrupa Parlamentosu'ndan maddi destek aldı. AWO büyük şehirlerde ve Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde Türk Danış büroları açtılar. Almanca ve Türkçe bilen danışmanlar atadılar. Türkiye'den gelen göçmenler Alman dilini ve geleneklerini bilmedikleri için AWO bürolarında çalışan elemanlar yardımcı oldular. 80'li yılların başında Türklerin ve Tunus'luların sorunları ile de ilgilendiler. Sonrasında Türk Danışlar giderek azalmaya başladı ve tarihi sürecini tamamladı. Bu ünite Türkler için açılmıştı ama artık birinci nesil Türklerin çoğu emekliye ayrıldı. Emekliye ayrılan 1. nesil Türkler 6 ay Türkiye'de ve 6 ayda Almanya'da yaşamaya başladılar, bir kısmı temelli Türkiye'ye döndü, bir kısmı ise vefat etti.
2. 3. ve 4. nesil Almanya'da doğup büyüdükleri için bu toplumu tanıyorlar. Sorunlarını kendileri çözmeye başladılar ve Arbeiterwohlfahrt (AWO) isimli Türk Danış bürolarının danışmanlık hizmetine ihtiyaç duymadılar.
Sonrasında Türkiye'den gelen göçmenler ideolojisi Türkiye kaynaklı dernekler kurdular ve 1971-1980 yılları arasında çalışmalara başladılar. Türkiye'de 12 Eylül darbesi sonrası cuntanın partileri kapatarak başa gelişi ile yurtdışına çıkan birtakım siyasiler ve sendikacılar, Türkiye'deki yandaş örgütlerin şubelerini Almanya'da açtılar. Dernekler sağ ve sol, sosyal demokrat düşünceli derneklerdi, daha sonra cami dernekleri de kurup camiler yaptırdılar. Cami dernekleri de Türkiye'den kaynaklanan siyasi görüşleri doğrultusunda camiler yaptılar.
Hükümet yanlısı DİTİB, Milli Görüş, Süleymancılar, Nurcular, Kaplancılar diye gruplar halinde camilerini ayrılarak birbirlerinin camisi'nde bile ibadet yapmadılar.
Burada tek tek tek dernekleri ele alıp biraz irdeleyip, örgütlenme ve ideolojileri hakkında okuyucuyu bilgilendireceğim.
Diyanet İşleri'ne bağlı DİTİB
Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluklarının çatısı altında çalışma yapıyorlar. Konsolosluklar Din ve Kültür Eğitim Ateşeler bu örgüte ağırlığını koyuyor. Almanya'ya yönelik çalışma yapmak isteyenler yönetim dışı bırakılıyor. Türkiye zihniyetli yöneticiler DİTİB'in başına getiriliyor. Almanya'da politikayı takip etmedikleri için de kafalarında Türkiye yatıyor. Cumhuriyetin kuruluşunu 23 Nisan Çocuk Bayramı ve buna benzer Türkiye'deki geleneksel konularda toplantılar yapıyorlar. Almanya'da kiliseler tarafından İslam dini dersinin okullarda verilmesi tartışmasına da katıldılar. Bazı eyaletlerde din dersi vermeye başladılar.
Milli Görüş dernekleri.
Bu dernekler Türkiye'deki önceleri Saadet Parti yandaşı görüşleri doğrultusunda örgütlendiler, koyu Müslümanları içine alarak örgütlenmiştir. Kendi görüşleri doğrultusunda camiler kurmuşlardır. Almanya'dan cenazesini götürecek cenaze şirketleri kurmuşlardır. Hac zamanı Avrupa'daki ve Almanya'daki hacı adaylarının ücret karşılığı hacca getirip götürebiliyorlar. Son dönemlerde ise Türkiye'deki hükümet partisi AKP doğrultusunda faaliyetleri ile dikkat çekmektedir.
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu. (Alevi dernekleri)
Alevi dernekleri daha önceleri yurtsever birlikleri şeklinde örgütlenmeye başladılar. Bu isim ile örgütlenme yaratamadılar ve Alevi kitlesine inemediler. Siyasi derneklerin yok olmaya yüz tuttuğu bir süreçte 1993 yılında Türkiye'de Madımak Oteli'nde 37 aydın, yazar ve sanatçı dünyanın gözü önünde yakıldı. Bu vahşetin sonucunda Alevilerde Avrupa'da dernekler kurup hızlı bir şekilde örgütlenmeye başladılar. Alevi örgütlenmesi çok çabuk oldu. Aleviler ve örgütlenmelerinin demokratik temelde örgütlenmiş olması nedeniyle Avrupa, solcu ve sosyal demokrat partiler Alevileri tanıyabiliyorlar.
Köy kasaba ve şehir dernekleri.
2. ve üçüncü nesil bu derneklere ilgi duymadılar. Siyasi dernekler içinde örgütlenmiş kişiler, köy, küçük kasaba ve şehir dernekkeri kurdular. Buradaki sorunlarım tamamının dışında, köylerin yol, çeşme, okul ve bilgisayar eksikliği gibi sorunları ile ilgilendiler.
Not: Yazının ikinci bölümüne 1 Ağustos tarihinde yer vereceğiz.