İtaat etmeyenler; gençler ve açlar!
Sürekli öğrenebileceğimiz bir şeyler var onlardan!
Havalandırma saatindeki bir seçim arefesindeyiz şimdi.
Eylül ayının sonunda yine, “havalandırma saatiniz bittiiii, içeriiii” denilecek uygulamaların sinyalleri verilmeye başlanıldı bile.
Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da on binlerce insan sokağa döküldü.
Ancak tüm dünyada olduğu gibi, gerçekten ama gerçekten itaat etmeyenler gençler ve açlar oldu.
***
Berlin’de “beş yıl boyunca kira dondurulması”na yönelik eyalet kapsamlı kararın feshedilmesiyle birlikte, on binlerce insan hiç aksatmadan sokağa döküldü. Keza bu karar alınana kadar yıllar boyunca sokağa dökülen de onlardı!
Elbette bu durumu, azami sayıda insanı seçimlere kanalize etmek üzere bir fırsat olarak değerlendiren organizasyonlar da oldu. Ancak gerçekten evsiz kalan sayısız genç ve yoksul insan, bu taleplerini iliklerine kadar haykıran ve haykırmaktan vazgeçmeyecek olandı.
Demiryolu işçileri, sağlık-eğitim emekçileri ve bilcümle sendika bağlantılı işçi-emekçi büyük protestolar gerçekleştirdi. Bu protestolar, bildiğimiz bir nefeslik “grevler”di. Ancak sendikaların yuları hangi partilere bağlıysa, bu partilerden bağımsız kulaç atabilen sadece bir avuç emekçi vardı.
Kadınlar, geçen hafta yine kürtaj haklarını sınırlandıran § 128 maddesine karşı yürürken, itiraz ettikleri “dini-politik” sebepleri dile getirdiklerinde kendilerini tehdit eden § 129a’ya karşı tavır almaktan da vazgeçmedi.
Orman İşgalcileri; pandemi kısıtlamalarına rağmen, yaz kış demeden aralıksız olarak eylemlerini sürdürdü. Ve hâlâ sürdürmekte. Hambacher ve Dannenröder Ormanları’ndaki işgalleri devam ediyor. Öte yandan, farklı ormanlardaki sınırlı protestolar da aralıksız devam etmekte.
Bu gençler, ormanlar yok edilerek inşa edilen otoyollar üzerinde sık sık barikat kurmaya devam ediyorlar. Haftada en az iki kez oluşturdukları bu barikatlar, sürekli polis saldırılarıyla püskürtülüyor.
Tüm bu direnişlere ilişkin bir belgesel film hazırlayan ve bu filmi, polis saldırılarını belgelemek üzere tutuklananların mahkemelerine delil olarak sunan yönetmen ise ağır para cezasına çarptırıldı!
Ve tüm yaz boyunca, özellikle Berlin ve Münih çevresinde “krizinizin faturasını bize ödetemezsiniz” diyerek, “iklim krizi”ne karşı zincirler oluşturdular, oluşturmaya devam ediyorlar. Bu zincirlerinde, batının doğuyu tarumar edişini ve göç politikalarını protesto etmeyi de ihmal etmiyorlar.
Ve her ama her yürüyüş korteji içerisinde: “Ella’ya, Lisa’ya ve Björn’e özgürlük” demekten de vaz geçmiyorlar.
Tüm bu sokağa dökülmeler sırasında sayısız polis saldırısı yaşandı-yaşanmakta. Ve tıpkı ırkçılık-ayrımcılığa karşı oluşturulan bürolar gibi, polis şiddetine uğrayanların istatistiki dökümlerinin ve şikâyet başvurularının alınacağı bir büro oluşturuluverdi!
Bu girişime “yemezler” diyen can çocuklar olmasına rağmen, ilericilik tiyatrosu oynayan belirli kesimler de hurra diyerek, alkış tutarak atlayıverdi!
***
Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin bir kısmı ise ciddi ciddi barınaksız-yurtsuz kaldı! Buralardaki orman işgal eden gençlerin ağırlıklı bir bölümü de ezilenlerin sorunlarını-acılarını iliklerine dek hisseden, henüz kanıksamamış olan can çocuklardı!
Onlar orada YURTSUZLAR olarak sokakta yatıyorlar.
Bunlar burada ASFALT YERİNE ORMAN diyerek, kapitalizmin insanlığa zehir ettiği bu dünya gerçekliğine karşı durmaya çalışarak ormanlarda konaklıyorlar.
Ve dünyanın dörtbir yanında sesini dahi duyamadığımız açlar ordusu, pandemi dönemi fırsat bilinerek, tıpkı asırlar öncesindeki ilkellikle-resmiyetsizlikle çete usülü yağmalanan topraklarını, barındıkları-beslendikleri bir avuç toprağı korumak için direnirken canlarından oluyorlar.
Evet, bir havalandırma saatinde ve bu topraklardaki bir antikomünizm rüzgârı karşısında, §129a davalarının çoğaldıkça çoğaldığı bir atmosferde, böyle bir seçim arefesindeyiz.
***
Dünyanın her yerinde olduğu gibi, bütün bu alevlendirilen tiyatronun ardından, kala kala bir parça gerçek-canlı köz kalacak.
O köz de, itaat etmeyenlerin sürekli harlandırışıyla birlikte, alevinin canlandırılmasına olan umudundan ilelebet vazgeçmeyecek. Yeter ki, bizler de bu közlere “ah nasıl olsa söner” diyen gözlerle bakmayalım.
Dün başkalarıydı, bugün YURTSUZLAR, ORMAN İŞGALCİLERİ ve niceleri, yarın diğerleri! Nerede ve kim olurlarsa olsunlar, yüreğimizi-bilincimizi itaat etmeyenlerden koparmamak, yanmaktan-aydınlatmaktan vazgeçmeyen bu közlere yabancılaşmamak umuduyla.
Onlardan öğrenecek daha çok şey var!