Telefonla görüştüğüm ve 36 yıldır göremediğim bir arkadaşımla Londra'da buluştuk.
Özlemle geçmiş değerlerimizi yâd ettik. Tozkoparan-Çiftehavuzlar yıllarını konuştuk. İkimiz içinde çok samimi bir buluşma oldu. 23 Nisan günü beraberce, İstanbul'dan bir arkadaşımın bahsettiği bir panele gittik. ”İki Yazar İki Konu” isimli panelin katılımcıları Emrah Cilasun ve Zakarya Mildanoğlu idi.
İlk konuşmacı Emrah Cilasun, Sait Nursi'nin hayatını araştırıp kitaplaştırmış. Sait Nursi'nin azgın bir anti-komünist olduğunu ve Ermeni Soykırımı’nda Van'da askeri görev aldığını belgeleriyle anlattı.
İkinci konuşmacı Zakarya Mildanoğlu ise, önce “Anadolu’da Kültür İzleri” isimli bir sine vizyon sunumu yaptı. Ardından Ermeni Kültürü’nü ve kiliselerinin başına gelenleri anlattı.
1915 Soykırım öncesi 2330 kilise ve manastır varmış. Ermenilerin yaşadığı 41 merkez de 720 çeşit dergi-gazete vb yayın organları yayımlanmaktaymış. 1908'de Ermeni alfabesiyle Kürtçe yayın bile çıkarmışlar. Gaserya-Kayseri/Ekrek Köyü Ermeniler için çok önemli bir kültür köyü. Anadolu'da ender kalan Ermeni Mezarlığı burada olduğu gibi, ender kalan üç kiliseden biri de buradadır. Kayseri'de kilisenin en kutsal bölümünü tuvalet yapanlar bildiğimiz “hoşgörülü” ırkçı zihniyettir. Kilisenin yeri şimdilerde judo salonu olarak kullanılıyor. "Disiplin kültürden daha üstündür” diyen tekçi devlet böyle bir not düşmüş.
Talas'da 1915 öncesi Ermenilere ait bir Amerikan Koleji var. Bugün bu kolej Erciyes Üniversitesi olarak kullanılmaktadır. Ermeni Kiliseleri’nde olağan üstü taş işçiliğini görmek mümkün. Kilisleri yağmalayan zihniyet, yıktıkları kiliselerin taşlarından cami duvarları ördüklerini gösteren izler var.
Manastırları, yemek haneleri ahır olarak kullanılıyor. Muş'ta Arekelots Manastırı’ndaki 4-5 bin kitabın akıbeti bilinmemektedir. Bugün bu manastırın yerinde koyunların, keçilerin tuz yaladığı bir ağıl var. Ermenilerin en çok sevdiği kentin Erzincan olduğu söyleniliyor. İskelet anlamına gelen Gımah (Kemah) merkezi bir yer. Nitekim Ermeni kral ve prenslerin mezarları Kemah'tadır. Agın-Eğin-Kemaliye, Ermeniler için zanaatçılığın olduğu çok önemli yerlerden sadece biridir. Agın, kaynak demek. Agın-Surp Kevork Kilisesi bir dönem cezaevi olarak kullanmış. Agın'nın ismi Kemaliye olarak değiştirilmiş. Bu isim Atatürk'e atfen verilen bir isimdir. Tercan-Abrank
Köyü’nün ahalisinin tümü 1915’de Ermeni’dir. Bu köyün önemli bir manastırı vardır. Bu manastırın altını önce defineciler oyuyor, 1980’de de devlet tank ve dozerlerle yerle bir ediyor.
Sivas; Ermeniler için önemli bir eğitim yeridir. 204 okul ve 20.599 öğrencisi olan bir yer. Diyarbekir, Kayseri ve Van Ermenilere değişik dönemlerde başkentlik yapmış şehirlerdir. 1909'da Adana Kırımı gerçekleştiriliyor. 20 bin Ermeni Adana'da İttihatçı çeteler tarafından öldürülüyor.
Van'da yaşayan Ermenilerin topraklarını Fatih Altaylı'nın aşireti gasp ediyor. Gaspçı ve talancı aşiretin torunu Fatih Altaylı, "Soykırım diyenin ağzına tükürürüm" diyor. Tabi aksi halde çaldıkları malların ve gasp ettikleri toprakların akıbetinin ne olacağını biliyor.
Ahtamar Kilise ve Manastırı 915 de yapılmış. Ermenilerin senede bir kez dua etme hakları var. Buna rağmen güvenlik güçleri zorluk çıkartıyor. Kars Ani Harabeleri, Ermenilerin ilk başkentlerinin biridir. Malazgirt savaşında Ermeniler, Diojen’e karşı Alpaslan'a 3000 asker veriyor. Karşılığında Alpaslan savaş sonrası Ani'ye saldırıyor. Ani bin bir kilise şehri olarak anılır. Ticaret kavşağı olan bir yerdir. İki bin-üç bin yıl önceden ipek yoludur. Kafkaslar üzerinden Hindistan'a açılan bir yerdir.
Kütahya valisi Faik Ali Ozansoy, hiç bir Ermeni’yi tehcire göndermemiş. İttihak-Terakkicilere “ancak ölüme basarak alırsınız” diyor. Ermeniler, her sene Zincirlikuyu Mezarlığı’na çiçek götürüp Fuat Ali Ozansoy'u anıyorlar. Fuat Ali Ozansoy, İttihatçılara tavır alan, direnen Vali’lerden biri…
T.C Devleti, Ermeni ahaliden Kasapyan’ların çiftliğine el koyup, Cumhuriyet'in sembol binalarından biri olan Çankaya Köşkü’nü yapıyor. Mustafa Kemal'de başköşeye kuruluyor. Kasapyan’lar Kanada'ya yerleşip, oradan T.C devletini mahkemeye veriyor. Bu dava hala sürmektedir. Ermenilerin mallarına, mülklerine sadece devlet değil, Sabancı’lar, Koç’lar, Eczacıbaşı’lar tarafından da el konuluyor.
Türk devleti yetkilileri, Ermenilere “para verin de kiliseleri tamir edelim” diyor, Ermeni Cemaati de, “biz size kiliselerimizi böyle bırakmadık ki, tamir için para verelim” diye cevap veriyor. Anadolu'dan sürgün edilen Ermenilerin geri dönüşü engellendiği gibi el konulan malları da geri verilmiyor. Zakarya Mildanoğlu'nun 1915 Soykırımı’na yönelik kültürel yıkım ve talanı anlatan “Anadolu'da Kültür İzleri” sine vizyon anlatısını
2014'de Viyana'da izlemiştim. Ama Londra toplantısından çok daha verimli ayrıldım. Zakarya Mindanoğlu'nun iki mesleği var. Mildanoğlu hem bir mimar hem de bir papaz. Dolayısıyla bu iki mesleğinin de yetkinliği ile Anadolu'nun Kültür İzleri için her tarafı karış karış gezip çok önemli bir kaynak ortaya çıkarmıştır. Ermeni, Asurî soykırımının yanı sıra kültürel mirasın yok edilmesi ile hafızasız bir toplum yaratmak isteyenlere karşı bu kaynak kitap okunmalıdır.
24. Nisan vesilesiyle; Asurî, Ermeni ve Pontus Halkları’nın yaşadığı 1915-16 Soykırımı’nı 101. yılında kınıyor ve lanetliyorum. Anadolu Coğrafyası’nın İlk Sosyalistleri olan Madteos Sarkisyan (Paramaz) ve 20’ler, Ermeni devrimci hareketinin onurlu direnişçileri olarak darağacında “Yaşasın Sosyalizm” diyerek son nefeslerini verdiler. Göğü fetheden bu kahramanları saygı ile anıyorum.
İnsanlık tarihine adını Soykırım, Katliam ve sürgünlerle yazdıran Osmanlı İmparatorluğu, İttihat Terakki ve onun devamı olan T.C Devleti'nin tekçi zihniyetini kınıyorum. İttihat Terakki’nin Türkçü-İslamcı zihniyeti, Almanya'nın Emperyalist çıkarlarıyla tam olarak örtüştüğünden, Mezopotamya/ Kürdistan/Anadolu coğrafyasında fiziksel, kültürel, sanatsal, ekonomik, sosyal ve tarihsel olarak birlikte tasfiyeye giriştiler. Bu ittifaka Wolfgang Gust'nın 1915-16 Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşiv Belgeleri'nde ulaşıyor.("Bizim tek hedefimiz var; o da Türkiye’yi bizim yanımızda tutmak; Ermeniler ister yerle bir olsun, ya da olmasın, bizim için fark etmez" Alman İmparatorluğu Başbakanı Theobald von Bethmann Hollweg'den alıntı).
Soykırım’ın 101. yılında; Almanya Devleti ile Türk Devleti arasındaki, ezilen halklar üzerinde işbirlikçi ilişki hala Suriyeli mülteciler üzerinden güncelliğini koruyor. İttihat Terakki'nin Türkçü-İslamcı çizgisinde olan bazı Arap, Kürt ve Türkmen aşiretler, İslam inancını istismar eden bazı şeyhler, hocalar ve dinciler, yandaş işbirlikçi kesimler soykırımın ortaklarıdır. Bu tekçi zihniyete karşı ezilen halkların ortak mücadele birliği şart olmuştur...