Bu isimler, neden yanyana geldi sorusundan başlamak istiyorum ilk önce.
"Red Joen" bir filmin adı. Türkçesi Kızıl Joen. Konusu, Melita Norwood adındaki bir İngiliz kadının gerçek hayatından alınma.
1912 doğumlu, babası Let, annesi İngiliz olan Melita Norwood, 1930'lu yıllarda İngiliz Komünist Partisi'nin faaliyetlerine katılır. Üniversitede başarılı bir fizik öğrencisidir aynı zamanda. Siyasi eğilimini kendisi gibi komünist olan sevgilisi ve bir kaç yoldaşından başka hiç kimse bilmez. Öyle ki 1940'lı yıllarda İngiliz istihbarat servisinin Hitler faşizmine karşı askeri üstünlük sağlamada acil bir silah olarak düşündüğü atom bombasını yapmak için ayarladığı bilim adamlarının arasına girecek kadar kendisini gizlemeyi başarabilmiştir, ayrıca atom bombasını geliştirme projesinde ulaşılan tüm bilimsel verilere bire bir tanıklık etmiştir.
Tanıklık ettiği bu bilgilerin atom bombasının yapımındaki önemini gördüğü kadar, yıkıcılığını da sezinlemiş olan Melita Norwood, ikinci dünya savaşının Amerikalılar'ın 1945 6-9 Ağostos'un da Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attıkları atom bombasının insanlık için felaket olan yok edici etkisinde yanılmamıştır.
İşte bu felaket silahın gücüne karşı bir denge olması gerektiği inancıyla içinde yer aldığı projenin tüm bilgilerini Sovyetler Birliği istihbaratı KGB'ye aktarmıştır.
Bu hayati risk dolu ajanlığı yaparken Sovyetler Birliği istihbaratından da tek kuruş para almamışdı. Tek amacı, bu korkunç silahı kullanmada caydıracak karşı bir güce yardım etmek olmuş.
Nitekim, Sovyetler Birliği'ne aktardığı bilgiler sayesinde, Amerika'dan kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği'de atom bombası silahına sahip olmuş ve bu da Amerika'nın artık istediği yere atom bombası atarak dünyaya hakim olma da askeri gücü'nün önünü kesmiştir.
1992'de Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında açılan KGB arşivlerinde yüksek nişanla onurlandırılmış ajanlar listesinde Melita Norwood'un adı da geçince, İngiliz devleti Melita Norwood hakkında "vatana ihanet ve ajanlık" suçlaması ile dava açmış, daha doğrusu açmak zorunda kalmış. Çünkü bundan önce 1965 yılında İngiliz istihbaratı M15 Melita Norwood'un faaliyetlerinden haberdar olmuş. Olmuş da ama iş işten geçtikten sonra bunu öğrenmiş.
Kamuoyunda hem küçük düşmemek için hemde Melita Norwood'un ilerlemiş yaşı sonrası açılacak bir davanın bir getirisi olmayacağı için sessiz kalmayı yeğleyen bir tutum izlemişler.
Melita Norwood, çok sonraya kalmış açılan dava soruşturmasındaki tüm ifadelerinde ajanlık suçlamalarını hep red etmiş. Son ana kadar annesine "vatan haini" gözü ile bakan ve avukat olan oğlu, nihayet annesini anladığında, annesine "vatan haini" diye küfür edenlere, "Eğer 50 yıldır bu dünyada atom bombası atılmadan yaşayabilmişseniz, bu annemin sayesinde olmuştur. O sadece İngiliz halkını ve İngiltere'yi bu felaketten kurtarmamıştır. O aynı zamanda tüm dünyayı nükleer bir savaş tehlikesinden kurtarmıştır." diyerek çevresindeki kalabalıktan hadsiz olanlara haddini bildirmiştir.
Gerçektende Melita Norwood, dünya çapında nükleer bir savaş tehlikesini ortadan kaldırmada yüreklice rol oynayan gizli bir kahramandır.
Peki Mahir Çayan bunun neresindedir veya bununla ne ilgisi var? diye sorulacak olursa, Mahir Çayan, "Emperyalizmin 3. bunalım döneminde dünya çapında nükleer bir savaşı göze alamayacağından ötürü yeni sömürgecilik metodlarına başvurmak zorunda kaldı" teorisinde sonuna kadar haklıdır ve hiç bilinmeyen ve duyulmayan 1912 doğumlu İngiliz Melita Norwood ile 1947 doğumlu Mahir Çayan, nükleer savaş tehlikesinin ortadan kalktığı konusundaki aynı öngörüdedir.
İşte, her iki ismi yan yana getiren tarihin cilvesi buradadır.