AKP ve MHP'nin dışında kalan sağ görüşlü kitle, ilk defa geniş ölçüde tarihsel sol düşmanlığından ve önyargısından uzaklaşmaya başladı. Tayyip-Bahçeli çete rejiminin ülkeyi 21 yılda getirdiği felakete, ahlaksızlığa, hırsızlığa, satılmışlığa karşı çıkmada dindar- milliyetçi kesimde de sesler yükselmeye başladı. Dürüstlük ve Yurtseverlik paydasında sol taban ile ortaklaşmanın ve birbirini keşfetmenin ve de hak, hukuk, adalet gibi değerler de ortaklaşmanın maddi zemini aynıdır.
Genelde gerek sağ ve gerekse de sol tabanı on yıllardır birbirine karşı konumlayan ve düşmanlaştıran düzen partilerinin değişmez liderleri, eskisi gibi herkesi emir kulu yapamayacakları bir dönemin başlamasından oldukça rahatsızlar.
MHP içi cinayetler ve AKP zorbalıkları buna bir örnektir. Sonuçta, MHP'den ve AKP'den kopanlar İYİ Parti'ye, Saadet Partisi'ne, Deva ve Gelecek Partisi gibi partilere kaymaya başladı. Bu taban, sağ’ın geleneksel sol düşmanlığından uzaklaşan ve Kürt sorununda vicdanını sorgulamaya başlayan bir taban. Bu tabanı günümüzde sağ'da tutan tek şey, iç ve dış güçlerin Türkiye'yi bölme parçalama korkusu.
Açlık, sefalet, yoksuluk ve adaletsizlik sürecinde, solcular, Aleviler, Kürtler ve herkes neyi yaşıyorsa, “Devleti baş tacı “ yapmış sağcısı da benzer şeyleri yaşıyor. Tabi bunun dozaj farklılığı da var. Devlet şiddeti, PKK'lı, solcu ve Alevi olarak tanınanlara daha farklı ve daha ağır. Bu bir gerçektir. Sağ taban, bunun vicdani boyutu ile de yüzleşmek zorunda kaldı. Ve “Baştacım“ dediği devletin hırsız çetelere hizmet eden ve onları koruyan gerçekliğı ile tanıştı.
Sedat Peker’in itirafları ve diğer patlak veren pisliklerin ortaya saçılması, sağ tabanda büyük bir hayal kırıklığı ve kafa karışıklığı yarattı. Din maskeli dolandırılmışlık ve kandırılmışlık Ateist-Deist sayısında da büyük bir artışa neden oldu. Bu durum, dinden beslenenler de hem itirafı hem de panikledilerini gösterecek kadar ileri boyuta geldi. Sağ tabanda başlayan kafa karışıklığı ve arayış, kuşkusuz kendine kucak açacak bir adres arayışı olacak.
Geçmişten gelen köklü inanç ve değer yargılarından uzaklaşma sancılarını yaşaması doğal. Bugünden yarına radikal bir değişim olmayacağı da kesin.
Bugün şurası bir gerçektir, Sağ tabanda, Deniz'lere, Mahir'lere hatta Demirtaş'a ve Maçoğlu'na gizli bir saygı ve sempati var. Onları, sol taban ile kucaklaşmada engelleyen iki şey var;
Biri Diyanet ve Tarikatlar'ın hergün tekrarlanan ve tazelenen geleneksel 'sünni' eksenli zehiri, diğeri ise artık ABD ve Batı Avrupa emperyalizminin iş birlikçisi olduğu ileri sürülen 'PKK faktörü'. Birinde “Din elden gidecek“ korkusu, diğerinde “ ise vatan bölünecek“ korkusu var. Eğer sol ve HDP bu korku ve endişeleri gidermede inandırıcı olacak adımları atabilirler ise, Demokratik Cumhuriyet’e giden yolun önü kesin açılacak. Çünkü, ortaklaşan 'kader' ve ortaklaşan 'yurtseverlik' de bölen milliyetçilik ve mezhepçilik pek fazla tutmayacak.
O zaman “HDP’nin yanında durursam adım bölücüye çıkacak” korkusu taşıyan CHP'liler, İYİ Parti'liler olmayacağı gibi, sağ tabandaki dürüst ve namuslu yurtseverlere yaklaşmanın faşistlik olmadığı da anlaşılacak…