CDU/CSU ve SPD hükümet koalisyonu iç politikada giderek siyasi krize dönüşen mülteci sorununu 28 Ocak tarihinde çıkardıkları ikinci paketle kısmende olsa gidermeye çalışıyorlar.

Özellikle de Bavyera Eyaleti Başbakanı ve CSU başkanı Horst Seehofer’in son haftalarda mülteci sorununda Başbakan Angela Merkele karşı giderek yoğunlaşan eleştrileri hükümet krizine yol açacak bir noktaya gelmişti.

Çıkarılan bu ikinci mülteci paketiyle sular durulmuş görünsede önümüzdeki aylarda mülteci akının geçen 2015 yılının mayısından sonra almış olduğu düzeye ulaşması durumunda hükümetin dağılıp, erken seçimin gündeme gelmesi büyük bir olasılıktır.

2015 yılında bir milyonu aşkın mülteci F. Almanya’ya geldi.Bu yoğunlıkta mültecinin F. Almanya’ya gelmesi büyük kentlerin konut,barınma ve çocukların okullara yerleştirilmesi sorununu dahada ağırlaştırdı. Daha önceki yıllarda hiçbir tedbir almayan Federal Hükümet ve Eyaletler sorunu yerel yönetimlere havele ederek çözmeye çalıştılar. Köln, Hamburg, Berlin , Frankfurt, München ve Ruhr bölgesindeki bir çok belediye yeterli konut olmayışından dolayı mültecileri spor salonlarına veya boş duran fabrikalara yerleştirerek gidermeye çalışıyorlar. Bu durum hergeçen gün giderek artan mülteci sayısından dolayı yerel düzeyde halkın bir kısmı tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Irkçı, radikal gruplar bu durumu suistimal ederek başta mülteciler olmak üzere yabancı düşmanlığını kışkırtmakta, mültecilere karşı hergeçen gün daha yoğun olarak fiili saldıralar düzenlemektedirler.

Geçen 2015 yılında 2014 yılına kıyasla mülteci yurtlarına karşı girişilen saldırılarda yüzde yüz bir artış var. 2015 yılında mültecilere ve mülteci yurtlarına 1000 aşkın saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırıların hemen hemen hepsinin failleri bulunmamakla birlikte saldırıların önlenmesi konusunda da ciddi tedbirler alınmış değildir.

Bu düzeyde yoğun bir şekilde mültecilere karşı girişilen saldırılarda Federal hükümet ve bazı Eyalet hükümetleri’nin mülteci politikalarının payı büyüktür. Özellikle’de Horst Seehofer ve partisi CSU tarafından sürekli gündeme tutulan mülteci sayısının sınırlandırılması ve başta Köln ,Hamburg olmak üzere yılbaşı gecesi bir grup kuzey afrikalı mülteci gençin kadınlara ve rastgele İnsanlara karşı kabul edilmeyecek seksist ve kriminel saldıraları ırkçılığın daha da gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Iç politikada bundan en büyük kazançı sağlayan parti ise sağ populist ve kısmende ırkçı AfD’de (Almanya için itifak) partisidir.

Horst Seehofer’in gündemde tuttuğu mülteci sayısının sınırlandırılması talebinin hayata geçirilmesinıi destekleyen AfD-Başkanı Petry dahada ileri giderek gerekirse sınırlarda mültecilere karşı şiddet ve silah kullanılamasını meşru görmektedir. Son haftalarda yapılan seçim anketlerinde AfD yüzde 10 üzerinde görünmektedir. Bu durum hükümet partilerini iç poitikada sağcı ve ırkçı grupların saldırılarına karşı daha etkin mücadele etme yerine mülteci haklarını kısıtlamaya götürdü.

İkinci mülteci paketiyle toplumda kısmen oluşan tepkiyi gidermek isteyen koalisyon hükümeti ateşe benzinle gitmektedir.

İkinci mülteci paketi özellikle şunları öngörmektedir:

1. Marokko (Fas), Cezayir ve Tunus’un güvenli üçüncü ülkeler olarak açıklanması. Bu ülkelerden gelen mültecilerin en kısa süre içinde geri gönderilmeleri için yeni kurulacak mülteci kayıt yurtlarına yerleştirilmeleri ve başvurularının enkısa zamanda kararlaştırılması.

2. Mültecilerin ilk mülteci merkezlerinde daha uzun bir süre ikamet etmeleri (bugüne kadar üç ay olan sürenin altı aya kadar uzatılması) ve mümkün olduğunca ihtiyaçlarının karşılığında hizmet almaları.bParasal yardımın yanlızca bir kereliğine mahsus olmak üzere önceden avans olarak ödenmesi.

3. İltica başvuruları red edilen mülteciler, geri dönmeleri için öngörülen süre içinde dönmedikleri taktirde, aldıkları hizmetin ve yardımın kısıtlanması. Mülteci statüsü ve ikametgah hakkını kazanma şansı olanların yanlızca uyum kurslarından faydalanmalarının sağlanması.

4. Belli mülteci gruplarının – bunların içinde özellikle de ‘güvenli üçüncü ülkeler’den gelenlerin - gelecekte başvurularının en kısa zamanda kararlaştırılacağı yeni kurulacak mülteci kayıt yurtlarına yerleştirilmeleri.

5. Mahkemeleri süresince zorunlu ikamete tabii tutulmaları. Mülteciler yerleştirildikleri mülteci yurtlarının bağlı bulunduğu bölgeyi (yerel yönetim) terk etmemeleri zorunludur.Terk ettikleri takdirde iltica prosedürünün durdurulması ve alacakları yardımlardan mauf tutulmaları.

6. Belirli bir mülteci grubunun aile birleşiminden faydalanmasının iki yıllık bir süre için durdurulması. Söz konusu olan insanlar (mülteciler) Almanya’da süreli korumaya (subsidiärer Schutz) tabii olanlardır. Burda kastedilenler, temel iltica hakkına sahip olmayanlarla, cenevre mülteci sözleşmesinden yararlanamadıkları halde geldikleri ülkeye gönderilmeleri durumunda işkence ve ölüm cezasına uğrama tehlikesi bulunanlardır.

7. Sınırlı korumaya (subsidiärer Geschützte) alınanlar,özelliklede Suriye’den gelenler dolaylı yollarla aile bireylerini getirebilirler. Eşleri ve çocukaları Türkiye, Ürdün ve Lübnan’da mülteci kamplarında yaşıyanlar, Almanya için açılan kotalardan öncelikle yararlanacaklardır. Bu ülkelerle gelecekte bu kotaların AB düzeyinde kararlaştırılması gerekiyor.

8. Yurtdışı edilmelerin kolaylaştırlası – sağlık sorunu olanlarda dahil.Yanlızca ciddi bir hastalık durumu bir engeldir. İlticası red edilen mültecilerin kimlik belgelerinin tedarik edilmesi için federal hükümet daha çok çaba harcıyacaktır.


Federal Hükümet kararlaştırdığı bu ikinci mülteci paketiyle Federal Almanya’nın sınırlarını yeniden kapatmak istiyor. Angela Merkel’in geçen yaz insani nedenlerle açtığı sınırlar kendi partisi (CDU) ve kardeş partileri CSU’nun baskısına daha fazla dayanmayıp geri adım atmasını sağladı.

Önümüzdeki aylarda Federal Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya gelmek isteyen mülteciler i zor günler beklemektedir. Avrupa sınırlarını kapatarak yeni insani dramların yaşanmasına sahne olacaktır. Federal Almanya ve AB ülkeleri mülteci sorununu Türkiye’ye havale ederek geçiçide olsa sorunu çözmeye çalışıyorlar. Ortadoğu’da ve Afrika kıtasında savaşlar sürdüğü müddetçe Avrupa’ya mülteci akını devam edecektir. Kalıcı çözüm ancak orta Doğu coğrafyası başta olmak üzere Afrika ülkelerinde barışın sağlanmasıyla olur. Bu ülkelere silah satımları sürdükçe ve batılı zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasında adeletli bir ekonomik dağılım sağlanmadığı sürece savaşlar son bulmayacaktır.

2016 yılı iç politikada sıcak gelişmelerin yaşanacağı bir yıl olacaktır.Bu yıl ilki 13 Mart 2016 ‘da yapılacak olan Rheinland Pfalz Eyaleti parlementosu seçimleri ve bu seçimlerde AfD’nin alacağı oylar – yüzde onun üzerinde oy almaları durumunda – CDU/CSU- SPD koalisyon hükümetini mülteci politikalarında daha sert önlemler almaya itecektir.

Bonn,31.01.2016