Sevgili okuyucular,

Türkiye birçok tartışmaların yanında, bir kez daha ülkede yer alan yargı kurumlarına güven tartışmaları damgasını vurmaya başlamıştır.

Türkiye demokrasi bileşenlerinin ve halklarımızın nezdinde, yargı kurumlarının, mahkemelerin 12 Eylül askeri faşist darbesi ile birlikte güven ortamından yoksun olduğu kanaati hâkim olmuştu.

12 Eylül askeri faşist darbesi sonucu, yargı kurumlarının ve mahkemelerin tarafsızlığını kaybederek, ‘siyasallaştığı’ düşüncesi toplumda genel kanaat olarak belirmişti.

Türkiye yargı kurumlarının, istisnalar dışında, verdiği kararların adil ve hakkaniyete dayanmadığını, adaletten yoksun olduğunu her fırsatta verdiği kararlarla gözler önüne sermişti.

İktidar erkini denetleyen sermaye grupları sürekli olarak, ellerinde bulundurdukları iktidar gücünden de, yararlanarak, yasama organlarından faydalanmayı tercih etmişlerdir. Yeni yasalar çıkarıp, adil bir yargı organı yaratmak yerine, iktidarı denetleyen sermaye gruplarının çıkarlarını koruyan yasalar ve yargı kurumları oluşturmayı esas alan yapılanma içindedirler.

Hal böyleyken, Halaç pamuğu gibi darmadağın olan, yazboz tahtasına dönen anayasaya ve yasalara gelinen aşamada mahkemelere, Türkiye toplumunda güven tamamıyla kaybolmuştur.

Bırakın, Türkiye toplumunun, yasalara ve mahkemelere güvenini, sermaye gruplarının temsilcileri, iktidarı kontrol eden kesim ve gerekse muhalif, ama sistemin içinde yer alan güçler mahkemelere güvensizliğini, aleni itiraf etmeye başladılar.

Bunun somut örneğini, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonucu, ‘öküz öldü, ortaklık bitti’ dedirten çatışmalardan çıkaracağımız sonuçlardır.

Türkiye sermaye gruplarının, yeşil, İslami sermaye, kendi arasında çatışmalardan da, anlaşılacağı gibi, ülkede devlet kurumlarına ve yargıya güvenin tabana vurduğunu, yani iflas ettiğini görmekteyiz.

Başta yasama kurumu TBMM olmak üzere, birçok bürokratik kurum, güvenirliğini kaybetmiştir. Gelinen aşamada, Türkiye yargısının en üst kurumlarından Anayasa Mahkemesinin de kendi güvenirliğini kaybettiği görebilmekteyiz.

Bugün iktidar erkini elinde bulunduran, AKP devletinin ve kurmaylarının da, sadece mahkemelere, savcılara, hâkimlere, adli dairelere güvensizliklerini açıklamakla kalmadılar. Yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM’de, yüce divan olarak anılan, Anaysa Mahkemesine de, ‘güvenmediklerini açıkladılar.

AKP devletinin kendi atadığı, ‘yargıçlardan’ oluşan, Anayasa Mahkemesine ve başkanına güvensizliğini açıklaması manidardır. AKP devletinin bakanları, TBMM çatısı altında yer alan Milletvekilleri, arka-arkaya açıklamalarda bulunarak, Anayasa Mahkemesine, ‘güvenmediklerini’ beyan ediyorlar.

Yolsuzluk ve rüşvetten dolayı yargılanmalarının araştırılmasına ilişkin, TBMM komisyonunun 4 eski, AKP devletinin Bakanları, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan ve Muammer Güler ile ilgili olarak, ‘yüce divana’ Anayasa mahkemesinde yargılanmaları için, sevk edilmeleri tartışmalarına nokta kondu. Yolsuzluk ve rüşvetten haklarında fezleke düzenlenen, AKP devletinin Bakanları komisyonca, ‘aklandılar’.

Gerekçe; Anayasa Mahkemesi, ‘yüce divan’ ‘siyasallaşmıştır’ bun nedenle, ‘güvenilir bir kurum değildir’ öyleyse, haklarında rüşvet ve yolsuzluk dolayısı fezleke düzenlenen AKP devletinin eski Bakanları buralarda, ‘yargılanamaz’!

Harika; değil mi? Ülkede taş atan çocuklar, sadece düşüncelerini açıklayan gazeteciler, haksızlığa karşı muhalif olan demokrasi güçleri, bu vb. mahkemelerde yargılanacak ve haksız yere, ‘mahkûm’ olacaklar. Bu insanlara, haklarında Onlarca yıl cezalar verilecek, bu insanlara, hakkınızı gidin bu mahkemelerde arayın telkininde bulunacaksınız.

Ama kendinize gelince, hırsızlıklarınıza, yolsuzluklarınıza, kamu mallarını talan etmekten dolayı hakkınızda fezleke düzenlenecek ve siz ‘güvenmediğiniz’ için bu mahkemelerde, ‘yargılanmayı ret’ edeceksiniz.

Her fırsatta, ‘yargı kurumlarının’ yıpranmaması konusunda elinizden geldiğince açıklamalarda bulunacaksınız. Ama kendinize gelince, ‘güvenmediğinizi’ ilan edeceksiniz Bravo, peki neden siz kendi yaptığınız yasalara, kurduğunuz mahkemelere güvenmediğiniz yargı kurumlarında, Türkiye toplumsal güçlerinin, demokrasi bileşenlerinin yargılanmasında, sakınca görmemektesiniz.

Biz neden güvenelim?

Sadece bağımsız ve demokratik Türkiye talebi ile yola çıkan gençlerimizi, idam sehpalarında sallandıran mahkemelerinize nedene güvenelim?

Çocuk yaşta, taş attığı için, haklarında Onlarca yıl ceza istenen ve hayatlarını karartmak çabası içinde olan, mahkemelerinize neden güvenelim?

Kendi aralarında, cemaat cı, yandaş şu veya bu sermaye grubunun temsilcisi olarak kamplaşan yargı mensuplarına, neden güvenelim?

Paralel veya yandaş yargı kurumlarınıza neden güvenelim?

Hırsızlıklarınızı, yolsuzluklarınızı, rüşvet yolu ile elde etiğiniz, yeşil sermayeyi, kamu mallarının talanından elde edilen kara paralarınızı korumak ve kollamakla yükümlü kılınan, mahkemelerinize, yasalarınıza neden güvenelim?

Kısaca; bir tek neden gösterin, mahkemelerinize, yargı kurumlarınıza, yasalarınıza, Türkiye toplumsal güçleri neden güvensin?

Sizler, yasa yapıcılar, mahkeme kuranlar, her gün yeni-yeni yargı kurumlarını açanlar, kendi kurduğunuz mahkemelere, yasalara, yargı kurumlarınıza güvenmiyorsunuz; bizler neden güvenelim?

Bizler de güvenmiyoruz!

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere

Twitter: AliekberP

Facebook: aliekberpektas

06.01.2015