Son birkaç gündür, Suruç, Kobane heyetimizin ziyareti dolayısı ile gözlemlerimi sizlere aktarmaya çalıştım.
Suruç ve çevresinde yaşayan, Kobane den, DAİŞ çetelerinin vahşi saldırılarından kurtulmak ve kendilerini, çocuklarını, bebelerini korumak için, ‘göç’ etmek durumunda kalan, Kobane halkının çığlığına kulak verelim!
Kobane den, ‘göç’ etmek zorunda kalan, çaresizlik için kıvranan bu insanların çığlıklarını ciddiye alarak, onların yardımlarına koşalım.
Suruç yetkililerin verdiği bilgiler ölçeğinde bakıldığında, önümüzdeki günlerin, haftaların, ayların kış koşulları nedeniyle çok zor geçeceğini önemsemeliyiz. Bu koşullarda, çadır kentlerde yaşamak zorunda bırakılan bu insanları kendi çaresizlikleri ile baş-başa bırakmak, vicdanlarımız incitmelidir.
Suruç Belediyesinin çadır kentlerinde, henüz hamile olan 100 yakın kadın kış aylarında doğum yapmaya hazırlanmaktadırlar. Bu doğacak bebelerin, yaşam hakları, sağlıklı büyüme ve beslenme hakları, önemsenmeli ve vicdani duygularımızı depreştirmelidir.
Binlerce çocuk, çadır kentlerde yeterli gıda almadan, hijyenik olmayan koşullarda yaşamaktadır. Bir de bunlara, ağır kış koşullarının eklenmesi durumunda, ısınma ve donanımlı giyinme sorunu acil olarak önümüzde durmaktadır.
Kobane halkı bu yaşam koşullarını hiçbir şekilde hak etmemektedirler. Bu koşullarda yaşamaları da, Kobane halkının kendi tercihleri değildir. Türkiye’nin çeşitli milliyetlerden, inançlardan halklarının, kardeş Kobane halkına yardım ederek, onların en azından önümüzdeki kış aylarında kendilerinin uygun koşullarda geçirmesini sağlamalıyız.
Sadece kentlerde yaşayanlar değil, Suruç ilçesi ve çevresinde buldukları her alanı, başlarını sokabilecekleri boşluğu kendilerine mekân seçen, Kobane halkını yalnız bırakmayalım. Söz konu alanlarda yaşamak zorunda bırakılan, Kobane den, ‘göç’ etmek durumunda kalan bu insanların, inanın çadır kentlerde yaşayanlara rağmen, daha kötü koşullarda bulunmaktadırlar.
Bu nedenledir ki, Suruç belediyesi imkânları ölçüsünde, sivil toplum örgütleri ve kardeş belediyelerinin dayanışması ile yeni çadır kentlerin kurulması çabaları içindedir. Suruç'ta, çadır kent sağlıkçılarını, başlattıkları, ‘’bir beşik, bir mama, bir biberon’’ kampanyası anlamlı bir kampanyadır. Bu kampanyaya destek vermek, katılmak insani görevlerimiz arasındadır. Kobane li, ‘göçmenlerin’ 3 ay’a, yakın zaman dilimindeki çadır kent yaşamlarında, biz zati sağlık yetkililerin verdiği bilgilerdir.
Protein taşıyan gıdalardan yoksun durumda kalmışlardır. 1 tane yumurta dahi, protein taşıyan gıda maddesi yemekten yoksun kalmışlardır. Bu bilgiler önemsenmeli, üzerimiz düşen görevleri yerine getirmek için zaman geçirmeden, hareket geçmeliyiz. Bu haksız savaşın, canide saldırıların, fiili muhatabı, mağdurları sadece Kobane liler değildir. Şengal de Ezidiler, DAİŞ çeteleri gibi düşünmeyen, inanmayan, Arap Alevileri, vb. halklarında bulunduğu kamuoyunun bilgisi dâhilinde dir. Tabiî ki, mağdur olan toplumsal kesimlerinde ihtiyaçlarını karşılanmasına yönelik faaliyetlerimiz, dayanışmamız, devam etmekte ve etmelidir de.
Bir noktanın da altını çizmek durumundayız. Bugün kendi anavatanlarında, kendi topraklarında, ‘göçmen’ durumunda yaşamak zorunda kalan Kobane halkının birçok mensubu, Kobane de, DAİŞ çetelerine, canilerine karşı, kadınıyla, yaşlısıyla, genci ile onur mücadelesi vererek can bedeli savaşmaktadırlar.
Kobane de DAİŞ çetelerine karşı can bedeli savaşan, bu insanların, ‘namus’ denen kavram yerli yerine oturduğun da, yerküredeki insanlığın namusunu korudukları gerçeği ile karşı-karşıyayız. DAİŞ çeteleri, canileri, yanı başımızda, sınırlarımızın dibin de, AKP devletinin de, yardımları ile ülkemizin birçok köşesinde yuvalanmaktadırlar. DAİŞ çeteleri engellenmelidir. Engellenmesi için gereken, çaba ve dayanışma asli görevlerimiz arasındadır.
Bu nedenledir ki, gün bugündür. Kobane li, ‘göçmenleri’ kardeşlerimiz yalnız bırakmayalım. Zorunlu göç kader değildir. Bir gün arzu etmez sekte, zorunlu göçe tabii tutulabiliriz.
Arzu etmediğimiz vakaları yaşamamak için, yaşamak zorunda bırakılanlarla dayanışmamızı esirgemeyelim!
Kobane li, ‘göçmenlerin’ çığlığı, Şengal de Ezidilerin, Rakka da, Nusayirilerin, Irakta Şiilerin, yerkürenin ezilen ve haksızlığa uğrayan halklarının çığlığıdır!
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere.
15 Aralık 2014
Twitter: AliekberP
Facebook: aliekberpektas