Son olarak 2014 yılının ekim ayında Türkiye’ye gitmiştim. 7 Haziran 2015 Türkiye genel seçimleri sonrası yaşanan siyasi gelişmeler ve katliamlar bana Türkiye’deki siyasal sistemi protesto amacıyla boykot etme kararı aldırdı. Benimki bir nevi gönüllü sürgünlük.

7 Haziran 2015 Türkiye genel seçimleri sonuçlarını hazmedemiyen Sultan Erdoğan 1.Kasım 2015 yeniden seçimlere gitmek için ülkeyi kan gölüne çevirerek seçim sonuçlarını kendi lehine çevirdi.

Önce 20.Temmuz 2015'te Suruç’ta aralarında Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP ) ve SGDF üyesi gençlerin bulunduğu bir grupa IŞİD tarafından düzenlenen bombalı intihar saldırısı sonucunda 34 kişi ölmüş, 100'den fazla kişi yaralanmıştı. Bu gençler 19-24 Temmuz tarihleri arasında Kobani'ye gidip Kobani Kuşatması sırasında yıkılmış olan kentin yeniden inşa çalışmasına katılmak için Suruç’ta bulunuyorlardı.

Bu katliamın hemen ardından 22 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin evlerinde başından vurularak öldürülmesinin PKK’nın askeri kanadı HPG tarafından üstlenmesi, Erdoğan ve AKP hükümetinin halka karşı, ve özellikle’de Kürt halkına karşı bu olayı bahane ederek devlet terörünü sistematik olarak tırmandırmasına propaganda zemini yarattı. Daha sonraları bu cinayetin HPG tarafından işlenmediği ortaya çıkmış ise de, birçok olayda olduğu gibi bu cinayetin failleri de aydınlanmıyarak, FETÖ’culara yüklenerek kapatıldı.

Bu da yetmedi ardından 10 Ekim Ankara Katliam düzenlendi.MİT’in bile bile göz yumduğu bu saldırılarla Türkiye’de kaos ortamı yaratılarak ardından 1.Kasım seçimlerinden istenilen sonuçlar alındı.

Erdoğan ve AKP hükümeti bir yandan devlet terörünü tırmandırırken, bir yandan da IŞİD tarafından yeni katliamların düzenlenmesine göz yumarak, siyasal istikrarsızlığı derinleştirip, şiddet ortamında seçimlere gidip tekrar AKP’yi tek başına iktidara getirmiştir.

Erdoğan, tek adam diktatörlüğünü adım adım inşaa ederek 15.Temuz 2016 tarihinde FETÖ’cular tarafından girişildiği söylenen darbeyi bahane edip 20.Temuz 2016 OHAL (olağanüstü hal) ilan edip, ardından 16 Nisan 2017 tarihinde referandum gitti. Referandum sonuçları hepimizce malum.

İlginçtir OHAL’in ilan edildiği 2016 tarihi Suruç katliamının birici yıldönümüne rast gelmektedir.

2014’ten sonraki gelişmeler ve gelinen bu siyasal ortamda Türkiye’ye gönüllü olarak gitmeme kararı aldım.Buna bir nevi gönüllü sürgünlük veyahut boykot’ta denilebilir.

Son günlerde F. Almanya ile Erdoğan rejimi arasında giderek tırmanan siyasi gerginlik F. Almanya’nın haklı olarak Türkiye’ye yapılacak ekonomik yatırım konusunda Alman işverenlerini dikkatli olmaya çağırması, ayrıca da Türkiye’ye tatile gitmek isteyen Almanları uyarması önümüzdeki haftalarda daha yoğun bir diplomatik gerginliğin yaşanacağını göstermektedir.

5 Temmuz’da İstanbul Büyükada’da gözaltına alınıp 12 gün sonra mehkemeye çıkarılan on insan hakları savunucusundan 6’sının tutuklanması, bunlardan 1’i Alman uyruklu ve diğer biri de İsveç vatandaşı, bardağı taşıran son nokta oldu. Bugünkü haberlerde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca serbest bırakılan diğer 4 insan hakları aktivisti hakkında da tutuklama kararı çıkarılmış.


F. Almanya hükümeti başbakanı şansölye Merkel’in ardından F. Almanya Dışişleri bakanı Sigmar Gabriel’in tatilini yarıda kesip dünkü basın açıklamasında Türk hükümetine yaptığı sert eleştiriler üzerine serbest bırakılan 4 insan hakları iktivisti hakkında çıkarılan tutuklama kararı F. Almanya’ya bir nevi meydan okumadır.

Bir Diktatörün ülkeyi getirdiği siyasal uçuruma henüz son nokta konulmamış.Gelecek daha da karanlık olacak.